Rusya NATO'ya davet edilmeli- ANALİZ
Soğuk Savaş’ın bitiminden bu güne geçen 20 yılda güvenlik algısı ciddi değişikliğe uğradı. Doğu ile Batı arasındaki çatışma sona erdi. Artık Rusya ve NATO’nun çıkarları pek çok alanda kesişiyor. NATO’nun Kremlin’e kapılarını açmasının zamanı geldi.
Günümüzde Almanya’da NATO’nun geleceği, önümüzdeki dönemde uygulayacağı strateji ve Rusya’nın nasıl bu birliğe dâhil edileceği gibi önemli konular hiç tartışılmıyor. Berlin bu açıdan ne kanaat önderliğine soyunuyor ne de uluslararası alanda bir tartışma başlatıyor. Bu da birliğin diğer üyeleri arasında Almanya’nın NATO ile ilgili tartışmalardan korktuğu ve birliğin geleceğine katkıda bulunamayacağı şüphesini uyandırıyor.
Der Spiegel’de, Almanya’nın 1992 ile 1998 yılları arasındaki savunma bakanı Volker Rühe’nin de dahil olduğu dört Alman güvenlik uzmanının kaleminden yayımlanan makalede, Avrupa çok kutuplu dünyada ortaya çıkan yeni politik, ekonomik ve stratejik hareketleri özellikle de Asya’nın yükselen gücünü dengelemek zorunda kalacağı ifade edildi. Makalenin yazarı uzmanlar, şu an için değişimlere ayak uydurabilecek bir görünüm sergilemeyen NATO’nun gelecekte üç merkezi güç, Kuzey Amerika, Avrupa ve Rusya üzerinde stratejik çerçeve oluşturmasını öngörüyor.Bu üç güç odağı hem ortak çıkarlara sahip hem de karşı karşıya oldukları tehditler ortak. Bu çerçevede krizlere cevap veren öncelikli ittifak konumunda olan NATO, Rusya’ya kapılarını açarak gerekli kurumsal çerçeveyi oluşturmak zorunda. Öte yandan Rusya’nın da bir NATO üyesi olmanın getireceği hakları ve yükümlülükleri üstlenmeye hazır olması gerekiyor.
DOSTLUK ELİ
Rusya’nın NATO üyeliği için sağlaması gereken pek çok kriter var. İnsan haklarının yanı sıra, politik çoğulculuk, serbest piyasa ekonomisi, basın özgürlüğü ve hukuk devleti gibi kavramları da kapsayan “güvenlik” terimi Avrupa’nın ve NATO’nun temelini oluşturuyor. Bugün NATO sadece bir askeri birliği değil aynı zamanda bir değerler ittifakını temsil ediyor.
Geçtiğimiz yıllarda hem NATO Rusya ile stratejik ortaklığa dayanan ikili ilişkiler geliştirmekten kaçındı hem de, Kremlin, NATO’yu bir düşman olarak göstererek önüne çıkan fırsatları reddetti. Aynı zamanda NATO üyesi ülkeler de Rusya’yla güvenlik alanında işbirliğine gitmekten sürekli kaçındı. Halbuki 1990 yılında NATO liderleri Sovyetler Birliği’ne “dostluk eli”ni uzatarak bu soğukluğu kırmak için önemli bir adım atmıştı.
RUSYA’YA KARŞI OLUNMAMALI
Kremlin’le ilişkilerin nasıl belirleneceği konusunda en önemli sorun Avrupa Birliği’nin (AB) yeni üyelerinde güvenlik anlayışının tarihi olarak “Rusya’ya karşı” şekillendirilmiş olması. Ancak özellikle Batı Avrupa’da Rusya olmadan güvenliğin sağlanamayacağı görüşü hakim. Bu da AB içinde fikir ayrılıklarına neden oluyor.
Rusya, NATO’nun sınırlarını Doğu’ya doğru genişletmesi ve eski Sovyet ülkelerini bünyesine katmasıyla dışlanmış hissettiğini defalarca dile getirdi. Öte yandan NATO, tüm Avrupa ülkelerinin istemeleri halinde üyeliğe kabul edilebilecekleri üzerinde ısrar ediyor. İki taraf arasında üyelik konusunda yaşanan bu anlaşmazlık, Rusya’nın ittifaka dâhil edilmesiyle aşılabileceği gibi, Gürcistan ve Ukrayna’nın da Avrupa’yla bütünleşmesini kolaylaştırabilir.
NEDEN RUSYA?
Avrupa-Atlantik toplumu Rusya’ya, enerji güvenliği, silahsızlanma, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, İran, Afganistan ve Ortadoğu sorunlarının çözülmesi, Orta Asya’daki krizlerin kontrol altına alınması ve Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde karar alım sürecinin kolaylaştırılması gibi birçok nedenden dolayı ihtiyaç duyuyor.
Rusya’nın kolektif güvenliğe dâhil edilmesiyle sağlanacak politik ve askeri bütünlük ve karar alma sürecindeki paylaşım, Kremlin’in Batı tarafından tehdit olarak algılanmasına da son verecek.
Ancak Avrupa, Kuzey Amerika ve Rusya’nın küresel ekonomik krizin aşılması ve yükselen yeni güçlerin bastırılması yanında, Afganistan’daki zorluklarla mücadele gibi ortak amaçlar gütmesi, Rusya’nın NATO üyeliğinin tam destek gördüğü anlamına gelmiyor.
Bu yüzden NATO, Rusya’nın tam üyeliğine giden aşamada belirgin adımlar atılmasını belirten Alman uzmanlar, Rusya’nın dâhil olmasıyla, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın birbirlerinden kopamaz hale geleceklerini ve küresel sorunların oluşturulacak üç güç merkezinin ittifakıyla aşılabileceğini savunuyor.
Kaynak: Hürriyet