Ramazan - 26
Kur'an okumak Yüce Allah'la özel görüşmedirKur'an, değişmeksizin her asra, her seviyeye farklı ışınlar gönderir. Kristal bir avizenin ışık kaynağı ampul değişmediği halde, onun çevresinde farklı yerlerde oturanlar farklı ışınlar ve renkler aldıkları gibi, bizler de bulunduğumuz konumlara göre Kur'an'a yönelişimizden başka başka ışınlar ve renkler alabiliriz. Demek ki klasik anlayışları dışlamak, "Kur'an iyi anlaşılmamıştı, asıl bizim bu anlayışımız tutarlıdır." demek, haddini aşmaktır. Oysa şartlarına uyan yeni anlayışımız, bu asırlık çınarın gövdesine eklenen yeni bir halka olmaktadır. Gittikçe eklenen bu halkalarla, gövde daha da genişlemekte, ağaç daha fazla güçlenmektedir. Bu bilinçle hareket edilmezse, yapılan iş, içi doldurulamayan bir "Kur'an İslam'ı" iddiasından öteye geçemez. Unutmamak gerekir ki; Kur'an'ın muhakemat denilen değişmez, kesin gerçeklerinin yanında farklı anlayışlara imkan veren esnek hükümlerinin ve müteşabihlerinin bulunması da bir gerçektir ve bu, aynı zamanda onun, Allah'ın sözü olmasının bir delili sayılmalıdır. HER GÜN OKUYUN Günlük emir alma şuuru içinde, her gün Kur'an'dan bir parça okumalı. Başlamak için Euzu çekerken, "Ya Rabbi, beni Senden uzaklaştıran her türlü etkiden kurtar beni, Sana sığınıyorum" anlamını mutlaka hatırlamalıdır (Şeytan: Allah'ın rahmetinden kendisi uzak düştüğü gibi, insanları da O'ndan uzaklaştırmak için türlü tuzaklar kuran, manasına gelir). Peygamberimiz'in, Kur'an okuyanın Rabbi ile münacat ettiğini, özel randevu ile O'nunla baş başa kaldığını bize ilettiğini hatırlamalıdır. Kur'an'ı adeta Hz. Peygamber'den dinliyormuşçasına okumalı, hatta sözü asıl sahibi Hz. Allah'tan işitiyormuşçasına dinleyip, esas muhatabın yalnız kendisi olduğu, yeryüzünde başka dinleyen kalmasa dahi bu beyanın kendisine Rabb'inden gelen mektup olduğu şuuruyla okumalıdır. "Senin beyanından Senin razı olduğun şeyleri anlamamı nasib et!" diye ona yönelmelidir. Kadir Gecesi'nde dualar edildiKur'an-ı Kerim'in indirildiği ve 'bin aydan daha hayırlı' olan Kadir Gecesi, okunan Kur'an-ı Kerim'ler, yapılan vaazlar ve dualarla idrak edildi. Kadın-erkek, yaşlı-genç-çocuk demeden yediden yetmişe camilere koşan inananlar, yapılan dualara eşlik ederek gecenin manevi feyzinden istifade etti. Sultanahmet, Fatih, Beyazıt, Süleymaniye ve Eyüp gibi tarihî camilerin yanı sıra mahalle camilerinde de cemaat avlulara taştı. İlahî mağfiretin zirveye çıktığı Kadir Gecesi'nde, bütün İslam âlemi ellerini Mevla'ya açıp günahlarının affı ve kardeşlerinin selameti için Yüce Allah'a yakardı. Kâbe-i Muazzama başta olmak üzere tüm mescitlerden dualar yükseldi. Camilerde ya da evlerde okunan hatmi şeriflerden tamamlananların duaları yapıldı. Sabaha kadar açık olan bazı camilerin ise ziyaretçileri hiç eksilmedi. Bu arada Ramazan ayında İstanbul'da okunan toplam 83 bin 884 hatmin duası Sultanahmet Camii'nde yapıldı. Gece boyu açık kalan bazı camilerin ziyaretçileri ise hiç eksilmedi. Camide çocuk sesi, gürültü değil melek cıvıltısı sayılmalıÇocukların dini, imanı, ibadetleri sevmesi, Müslüman kimliğinin pekişmesi, cemaat ruhunu yaşamaları için en güzel yol, onları özellikle Ramazan'da camilere götürmektir. Ancak, bu kutsal mekanlarda 'gürültü yaptığı, cemaati rahatsız ettiği' için onları azarlayan kişilerle karşılaşmaları minik kalplerini kırıyor. Çocuklar cami ve ibadet adabını ancak o mekanda bulunup tecrübe ederek öğrenebilir. Onlara camide nasıl davranacağına dair uyarı yapılırken yaşının anlayış seviyesine göre sevecen ve şefkatle yaklaşmak gerektiği unutulmamalı. Çocukluk yıllarında camide azarlanmış kişilerin yetişkin olduğunda camiye karşı sıcaklık hissetmediğini belirten pedagog Adem Güneş, bu kişilerin camilere ve cemaate karşı önyargılarla dolduğunu söylüyor. Güneş, "Camide azarlanan, kovulan veya fiziksel şiddet gören çocuk cami cemaatini 'kaba' ve 'duygusuz' olarak tanımlar. Bu önyargı dine karşı da yaygınlaşmaya başlarsa, yetişkinlik döneminde dine soğuk durabileceği hesap edilip bu sorumluluğa girmekten çekinmek gerek. Camide kaşları çatık ve kendisine ters davranan biri ile karşılaşan çocuk cami ve din kavramlarını kendi dünyasında kaşları çatık o kişi gibi algılar." diyor. Yedi yaşından önceki çocukların seslerinin "gürültü" olarak değil, sanki bir "melek" cıvıltısı gibi algılanması gerektiğini, cemaatin bu konuda titiz davranıp çocuklara karşı saygısızlık etmemesi gerektiğini dile getiriyor. Camilerde kötü davranışların istisnai bir konu olduğunu ifade eden İstanbul Müftü Yardımcısı Kadriye Erdemli ise son yıllarda cemaatin olumlu yönde değiştiğini belirtiyor. Çocuklara şeker veren, alışsın diye sıcak davranıp yanına oturtanların da çok olduğuna dikkat çeken Erdemli, çocukların cami adabını bilmeyişinin normal karşılanmasını istiyor. Kadınları sadece Ramazan'da değil yıl içinde de fırsat buldukça çocuklarıyla birlikte camilere çağıran Kadriye Erdemli şöyle konuşuyor: "Toplumumuzda kadınların camide cemaate uyma alışkanlığı Ramazan dışında pek yok. Bu yüzden kadınlar da pek bilmiyor cami adabını. Zamanla güzellikle anlattıkça davranışları değişiyor. Hz. Peygamber (sas) zamanında mescide gelen çocuklara bir saf ayrılıyordu. Bugün de anneler önce camilere gelsin, alışsınlar, çocuklarına da tembih ederek öğretsinler. Babalar da çocuklarıyla camilere gelsin." Adem Güneş, yedi yaşından önceki çocuklar için caminin, bir yetişkinin anladığı gibi "ibadethane" hükmünde olmayacağını söylüyor. Güneş, "Orası ona göre buluşma, görüşme, oyun oynama ve iyi insanların bir araya geldiği mekandır." diyor. İkazlar çocuğun ruhunu incitmemeli Yedi yaşından sonraki çocuklara evde camideki davranış kuralları hakkında bilgi verilmeli ve bunların camide uygulanması takip edilmeli. Ancak, çocuk için bir şenlenme yeri olan cami atmosferi hemen bu yaşta bunaltıcı kuralların yaşandığı yer konumuna da düşürülmemeli. 10 yaşına kadar cami kurallarını içselleştirmesi için sabırlı, hoşgörülü olmak gerekir. 10 yaşından sonra, hem ailenin hem de cemaatin cami adabı konusunda çocuklara ikazlarda bulunması, sosyal yaşam kurallarını hatırlatması gerekir. Ancak, bu hatırlatmalar çocuğun ruhunu incitmemeli. Asla herkesin içinde bağırarak, çocuğu camide kovalayarak ikaz olmaz. Bir tebessüm ile yaklaşıp, kimsenin duymayacağı şekilde kulağa fısıltı ile yapılmalı ve ikazın dozu iyi ayarlanmalı. Bir kere söyledim, dinlemedi, diye çocuğa karşı kin duyulmamalı. Aileler, çocukların camide çeteleşmelerinin ve grup halinde bir araya gelmelerinin önüne geçmeli. Fitre ne demektir?Gücü yeten Müslümanların Ramazan ayının sonunda aile fertlerinin hepsi için ödemekle yükümlü olduğu sadakaya, sadaka-yı fıtır denir. Halk arasında buna "fitre" denmektedir. Esasen Ramazan ayının bereketinden istifade ve onu yaşamanın bir teşekkürü olarak verilen fitre, Müslüman için önemli bir uhrevi kazançtır. Fitre emri hicretin ikinci yılında Ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte gelmiştir. Efendimiz, bir hadislerinde hür, köle, erkek, kadın her Müslüman adına fitre verilmesi gerektiğini bildirmiştir. (Müslim, Zekât 12) Bu hadise dayanarak, Şafii, Mâliki ve Hanbelilere göre fitre farzdır. Hanefi mezhebine göre ise fitre vaciptir. Hanefi mezhebinde de vaciple farz arasında yükümlülük açısından fark yoktur. Fitre, ailedeki herkes adına verilir. Yükümlülük açısından kadın kendi fitresini, erkek de kendi fitresini ödemek zorundadır. Ancak birbirlerinin yerine vermelerinde bir mahzur olmaz. Çocuklara gelince şayet kendilerine ait bir mal varsa ondan; yoksa da velileri onların fitresini kendi malından vermelidir. Fitre vermek için âkil baliğ olma şartı olmadığı gibi, Ramazan'ı oruçlu geçirme ve mukim olma şartı da yoktur. |
Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmış bir hayvan gördün mü? Beden de bir hayvandır. Hayvanın ardına düşüp de orucu bırakma! Hz. Mevlâna (k.s.) Allah'ım! Muhammed ve âline salat eyle ve adaleti yaymada, öfkeyi yutmada, kin ve adaveti söndürmede, ayrılıkçıları birleştirmede, kırgınların arasını bulmada, iyilikleri ortaya çıkarmada, kötülükleri gizlemede, yumuşak huylulukta, alçakgönüllülükte, güzel muaşerette, ağırbaşlılıkta, insanlarla iyi geçinmede, erdemlere doğru koşmada, (her halükârda) iyilik etmeyi yeğlemede, insanların kabahatini yüzlerine vurmamakta, müstahak olmayana bağışta bulunmamakta, güç de olsa hakkı söylemede, çok da olsa iyi söz ve fiillerimi az bulmada, az da olsa kötü söz ve işlerimi çok bulmada salihler gibi olmaya, onların süsüyle süslenmeye, muttakilerin ziynetini kuşanmaya muvaffak eyle beni. İtaatimin devamlılığı, cemaattan ayrılmayışım ve kendi uydurdukları görüşlerle amel eden bid'at ehlinden uzak duruşumla da bu sıfatları bende kâmil eyle. Amin. Satmam oruçlarımı! Arkadaşımın 6 yaşındaki oğlu, bu yıl arada bir öğlene kadar oruç tutuyor. Annesi, "Oğlum tuttuğun oruçları ben bütünleyip bayramda senden satın alacağım" demiş. Yusuf da maşallah çok akıllı, cevabı hazır, "Eee anne sen tuttuğum oruçları satın alırsan, ben nasıl cennete gireceğim!.." GÜVEÇMalzemeler 5-6 adet patlıcan, 2 kuru soğan, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 kg kuzu kuşbaşı, 5-6 sivribiber, 10 diş sarımsak, 5-6 domates, 1 demet bütün maydanoz, 2 yemek kaşığı tereyağı, 1,5 su bardağı kaynamış su, tuz, karabiber, arzuya göre 1 çay kaşığı kimyon Hazırlanışı Patlıcanları alacalı soyup, tuzlu suya koyun. soğanları yemeklik doğrayın. güveç tenceresine yıkanmış ve fazla yağları alınmış et ile birlikte ilave edin. zeytinyağını ekleyip etler bıraktıkları suyu çekene kadar kavurun. Sırayla üzerlerine doğranmış sivribiber, dörde bölünüp irice doğranmış patlıcan, sarımsak, soyulup fındık büyüklüğünde doğranmış domates ve maydanoz demetini yayın. en üste tereyağını koyup tuz, karabiber ve kimyonu serpip kaynamış suyu üzerine gezdirin. Güveç tenceresinin ağzını yağlı kağıtla-kağıdın uçları tencerenin içine girecek şekilde- kapatın. üzerini alimünyum folyoyla-uçlarını güvecin dış kenarlarına kıvırıp- tekrar kapatın. hiç karıştırmadan 40-45 dakika pişirin. (arada tencerenin kenarından bir kaşık yardımıyla suyunu çekip çekmediğini kontrol edin. yoksa etler suyunu çekip yanabilir.) piştikten sonra maydanozu alıp güveci tabaklara servis yapın. |