Münih Güvenlik Konferansı ve Rusyasız Yeni Bir Dünya mı?

HABER ANALİZ | MOSKOVA

Her yıl geleneksel olarak düzenlenem ve bu yıl yapılan toplantıya tüm dünyadan 40 lider ve devlet başkanının yanı sıra 100 bakanın katıldığı Münih Güvenlik Konferansı ‘Rusya'nın Ukrayna'ya karşı taarruzu’ gündemiyle geçti.

Rusya yönetimi, 20 yıldan uzun bir süredir ilk kez Münih’e davet edilmedi.

Tüm batılı liderler Ukrayna dayanışmasına atıfta bulunarak sonuna kadar her türlü yardıma devam edecekleri güvencesini verdi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya’nın mağlup olacağından emin olduğunu belirtti.

‘Ukrayna'ya yapılan silah sevkiyatlarının savaşın daha erken sona ermesine katkı sağlayacağı’ görüşü Batılı liderlerin ortak söylemiydi ve konferansta Putin’in ‘emperyalist hedefine’ ulaşamayacağını ne kadar erken kabul ederse, Rus birliklerinin geri çekilerek savaşın kısa sürede sona erme şansının o kadar artacağı düşüncesi hakimdi.

“Şimdi Rusya ile diyalog zamanı değil”

Hiç şüphesiz konferansın en dikkat çeken söylemilerinden birisi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından ‘şimdi Rusya ile diyalog zamanı değil’ açıklaması oldu.

Münih’te Ukrayna'daki topyekun çatışmanın dünya siyasetinde bir "dönüm noktası" haline geldiği ve “eski düzenin değişmesine" işaret ettiği vurgusu öne çıktı.

Liderler dünyayı, "liberal demokrasiler" ve "dünya düzenini değiştirmeye çalışan revizyonist otokrasiler" olarak ikiye ayırdı.

Batı, son bir yılda açıktan Rusya’nın içinde olmadığı, Avrupa’da Moskova karşıtı oluşan konsensus ile yeni bir strateji geliştirme planının başladığını gösteriyor. Münih konferansıyla, ABD ve İngiltere öncülüğünde Avrupa, NATO’yla birlikte bu planı yürürlüğe koymak için bir adım daha attı.

Almanya’da Angela Merkel döneminin bitmesiyle Avrupa Birliği içerisinde ABD-Rusya çekişmesinde Almanya’nın ABD ve İngiltere karşısında bazı politikalarda denge unsuru olarak yürüttüğü dönem de geride kaldı. Almanya, son bir yılda bağımsız politika uygulayıcı rolü ve AB’nin lokomotifi konumunu kaybetme ile karşı karşıya kaldı.

Avrupa içinde liderlik yarışında Almanya ile mücadele içerisinde olan Fransa, bu durumdan kazançlı çıkan ülkelerin başında geliyor.

Macron’ın ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ açıklamasından ‘Şimdi Rusya ile diyalog zamanı değil’ söylemine gelişi ABD ve İngiltere’nin ne kadar başarılı bir ‘emperyal’ politika izlediğinin ve Macron’un durumdan faydalanarak AB liderliğine soyunmasının net bir örneği.

2007 -2023

Dünya, Vladimir Putin’in 2007'de, ikinci başkanlık döneminin sonunda, Münih Güvenlik Konferasında yaptığı meşhur ‘çok kutuplu’ bir dünya hakkındaki ünlü konuşmasından 2023 yılına gelindiğinde, ‘çok kutuplu dünya’ fikrinden ‘Rusya’sız tek kutuplu dünya’ gerçeğine savurulmayla karşı karşıya.

Batı ile Rusya Federasyonu arasındaki Soğuk Savaş'ın yeniden ortaya çıkışıyla başlayan süreç 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle resmiyet kazandı.

Artık Batı ve Rusya kartlarını açık oynamaya jeopolitik düzlemde dünyanın gelecekte tek kutuplu mu yoksa çok kutuplu mu olacağı bir savaşa girişmiş oldu.

Düşmanlıkların uzaması Batı’nın aleyhine

Batı, Ukrayna’yı uzun süre desteklemek için milyarlarca dolar bulmak zorunda. Ukrayna’da çatışmalar ne kadar uzun sürerse maliyeti de o kadar artacağı için Batı'nın, özellikle Avrupa ülkelerinin Ukrayna'ya yardım sağlaması da o kadar zorlaşıyor. Rusya, operasyonun artık kısa sürede sonlanmayacağını anladığı aylardan itibaren bu teze güveniyor.

Ve bu sadece büyük finansal maliyetlerle ilgili değil aynı zamanda ulusal orduların depolarının boşalmaya başlamasıyla tüm devletlerin savaş kabiliyetinin sorgulanmasıyla da alakalı. Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin harcadığı mühimmat kendi üretiminden kat kat daha fazla.

Batı bir kez daha ne pahasına olursa olsun Kiev'i desteklemeye devam etmeye kararlı. Rusya’nın olası bir zaferinin NATO için bir yenilgi olacağına dair yüksek sesle yapılan açıklamalar her iki tarafın da geri çekilecek hiçbir yer olmadığı anlamına geliyor.

Konferansta coğrafi olarak Rusya’nın yerini değiştiremeyeceklerini bir kez daha tekrarlayan Emanuel Macron, Rusya’nın her zaman Avrupa'nın bir parçası olarak kalacağını ancak Moskova ile masaya oturmanın vaktinin henüz gelmediği sözleri, sorunun nasıl çözüleceğine işaret ediyor.

Batılı yetkililerin genel çizgisi net: Ukrayna'ya sonuna kadar yardım etmek ve Rusya'ya azami baskı uygulamak.

Çin yeni bir hamleyle piyasaya çıktı

Batı’nın bu net söylemine karşı çekimser konumda olan Çin’den diplomasiye dönülmesi yönünde bir çağrı geldi.

Konferansta konuşan Çin'in üst düzey diplomatı Wang Yi, ülkesinin yakında Ukrayna'daki ihtilafın siyasi çözümüne ilişkin hazırladığı belgeyi açıklayacağını duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile resmi olmayan bir görüşme de yapan Çinli diplomat, Rusya-Ukrayna ihtilafında Çin'in rolüne ilişkin ABD’nin oldukça sert açıklamalarına sessiz kaldı. ABD Dışişleri Bakanının Çin'in Rusya'ya maddi yardım sağlaması veya yaptırımların sistematik olarak aşılmasına destek vermesi durumunda sonuçları konusunda uyarılarına kamuoyu önünde yanıt vermedi.

Çinli diplomat, beklenmeyecek bir çıkış yaparak, geçmişte Belarus ve Türkiye’de gerçekleşen Ukrayna barış görüşmelerinin, bazı güçlerin çatışmanın yakında sona ermesini istememesi nedeniyle başarısız olduğunu ima etti.

Çin, Ukrayna ihtilafında insiyatif almaya, ve taraflara barış görüşmeleri yapmak için bir platform olmayı teklif edebilir.

Pekin'in Ukrayna konusunda net bir tavır almak istemesinde, Avrupa ile ilişkileri güçlendirme ve Çin üzerindeki ekonomik ve teknolojik baskı konularında ABD’nin Avrupa üzerindeki etkisini yavaşlatmak ve NATO’nun küresel bir örgüt konumuna gelme sürecini yavaşlatmak arzusu yattığı düşünülebilir.

Ukrayna’ya yardım etmeyen ülkelerin baskı altına alındığı bir dönemde, Çin’in Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne bağlı çözüm önerisi ve aynı zamanda Rusya’yı ima ederek ulusal güvenlik garantileri bağlamında yaptığı çıkış, Çin’in ‘ne şiş yansın ne kebap’ politikasının başarılı olup olmayacağını zaman gösterecek.

Üç gün süren Münih Güvenlik Konferasında, Rusya’yı Ukrayna düzleminde masaya oturtmanın tek yolunun Ukrayna’ya daha fazla silah verilmesi ve çatışmaların şiddetlenmesi önerisinden başka bir fikrin öne çıkmaması, bölgede akan kanın bir süre daha durmayacağı anlamı taşıyor.