RTİB Başkanı Savaşır: Türk diasporasının gelişmesi için çalışıyoruz
Rusya ile ilişkilerimizde bahar havası yaşanıyor. Siyasi ilişkilerde yaşanan olumlu hava, ticari alanı da olumlu etkiledi. Ticari ilişkileri daha üst noktalara taşımak isteyen taraflar bu dönemi iyi değerlendirmeye çalışıyor. Rusya’da etkin çalışmaları ile bilinen RTİB (Rus Türk İşadamları Birliği), bu anlamda en önemli sivil toplum kuruluşu olarak karşımıza çıkıyor. Başkanlığını işadamı Ali Galip Savaşır’ın yaptığı RTİB, önümüzdeki dönemde iki ülke ilişkilerinin daha fazla geliştirilmesine katkı sağlamak için çalışıyor. Konu ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Ali Galip Savaşır, önemli açıklamalarda bulundu.
RTİB seçimleri sonrası başkanlık koltuğuna oturdunuz. Konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Geçtiğimiz seçimler oldukça önemliydi. Uzun bir süreden sonra ilk defa RTİB’de seçimli bir genel kurul oldu. Düzeyli, medeni, demokratik bir seçim yaptık ve kazanan da biz olduk. Seçimin hemen sonrasında, bu seçimin bittiğini artık hepimizin RTİB’de birarada hareket etmesi gerektiğini vurguladık. Birlik ve beraberlik düşüncesi ile de çalışmalara başladık.
RTİB kabul gören bir dernek mi?
1997’de kurulan RTİB köklü bir kurum. Hem Rusya’da hem de Türkiye’de kabul gören, tanınan, çalışmaları izlenen bir dernektir. Yıllardır yaptığı faaliyetleri; üye sayısı; Efes, Beko, Vestel, THY gibi en büyüklerden Rusya pazarına yeni girmiş küçük şirketlerimize kadar herkesi bir harmoni içinde kucaklayan yapısı RTİB’i farklılaştırıyor. Bu açıdan önemli bir sivil toplum kuruluşuyuz..
RTİB olarak son Dünya Türk Girişimciler Kurultayı’na damga vurdunuz. Yaşanan gelişme ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Rusya, Dünya Türk İşadamları Konseyinde hak ettiği temsil düzeyinde değildi. Ben bir önceki genel kurultayda da vardım. O genel kurultayda arzularım ve isteklerim kafamda oluşmuştu. O zamandan beri bu kurultayı bekledim. RTİB’deki başarımızdan sonra RTİB’e üye arkadaşları bu işe motive ettik. Başkanlığı Rusya’nın hak ettiğini düşünüyordum. O amaçla buraya 60-70 işadamı arkadaşımızı toplayıp geldik ve genel kurulda merkezin de arzuları doğrultusunda bir seçim yapıp listeyi oluşturduk. Diğer ülkelerdeki arkadaşlarımızla da yaptıkları iş hacmine göre üyelikleri paylaştırdık. Daha aktif görev almak için Avrasya Komitesi Başkanlığını da biz üstlendik. O coğrafyada Türk diasporasının gelişmesi ve ticari hacminin büyümesi için ne gerekiyorsa yapacağız. Bunun için ilk toplantımızı Moskova’da yaptık. İyi bir katılım oldu, diğer bölgedeki arkadaşlarımız da geldi. İlk yönetim kurulu toplantımızı da Moskova’da yaptık. Aynı gün Hüsnü Özyeğin’in, RİTİB üyelerine bir sunumu vardı. O sunumu da Avrasya komitesi olarak beraberce izledik ve arkadaşlarımızla neler yapacağımızı programladık. 22-24 Mayıs tarihleri arasında da Kazakistan’da toplanacağız. Avrasya komitesindeki ülkelerde faaliyet gösteren STK’ların hareketlerini takip edip orada bir şeyler oluşturmaya çalışacağız.
Bu çalışma bölgede iş yapan ve sıkıntı çeken yatırımcılarımız için yeni bir soluk olabilir mi?
Genellikle biz Türk işadamlarının profilinde birlik duygusu zayıf olduğundan herkes kendi yağıyla kavruluyor. Bu geniş coğrafyada birlikte hareket etmeli, deneyimlerimizi paylaşmalıyız. Örneğin Türkmenistan ve Rusya’daki Türk iş adamlarının hepsinin kendi başına sorunları var ve bu sorunları alıp sentezlediğinizde hepsinin özünde benzer sorunlar olduğunu görüyorsunuz. Eğer biz bu birliği yaratır, harekete geçirir, bakanımız Zafer Çağlayan’ın desteğini alırsak problemler çözülebilir. Biz de daha iyi projelere kanalize oluruz. Katma değeri daha yüksek işler yaparız. Diğer ülkelerin kuruluşları ve sivil toplum örgütleri devletleri ile işbirliği içerisinde bizden daha iyi organize hareket edip payın büyük kısmını alıyorlar, bize de onlardan artanlar kalıyor. Biz daha aktif olmalıyız. Sonuçları hemen göremesek de bu konuda ilk kararlı adımları atmalıyız.
Firmalarımızı bir araya getirmek için neler yapılabilir?
Firmalarımızı önce ortak paydalarda buluşturmalıyız. Hepimiz yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı müteşebbisler olarak sırtımız dik iş yapma peşindeyiz. Bir anlamda hepimiz Türkiye’nin elçileriyiz. Bu bilinci işadamlarımıza aşılamamız lazım. Bilgi paylaşımı ile yola çıkmalıyız. İşadamlarımızı onore edecek çalışmalar yapmayı planlıyoruz. İnternet üzerinden verilecek oylarla belirlenecek başarılı işadamlarımızı ödüllendirmek istiyoruz. RTİB web sitemizi bir bilgi portalı haline getiriyoruz. Sitemizin altyapısını ona göre hazırladık. RTİB’e olan ilgiyi Avrasya coğrafyasına da yaymak istiyoruz.
Rusya ile Türkiye arasındaki olumlu gelişmeler sizlere de olumlu yansıyor mu?
Rusya ile ilişkilerimizde bahar yaşanıyor. Çok değil 15 yıl önce kim Rusya ile ilişkilerin bu kadar iyi olabileceğini söyleyebilirdi? Önemli badireler atlattık, işbirliği ve stratejik ortaklığın her iki ülkenin çıkarına olduğunu geç olmadan anladık. Alınan mesafe heyecan verici. Rusya’ya vizesiz gidilip gelinebiliyor. Ticaret hacmi fevkalade arttı. Bu yıl 4 milyon turistin Türkiye’ye geleceği belirtiliyor. Bunlar düşünülemeyecek şeylerdi. Onun için devlet adamlarımız arasındaki şu atmosferi, olumlu elektriği ve ticari hacimdeki ivmeyi çok iyi değerlendirip ilişkilerde sağlam adımlar atmak lazım.
Burada biraz eksiklik var gibi meclisimizden vekillerimizin Rusya’ya gidip oralarda temaslarda bulunması gerekmez mi?
Çok şey yapılmıyor dersek haksızlık olur. Pek çok çaba var ama belki organize edilmeleri daha doğru olur. Rusya’yla bir şeyler yapılmaya çalışılıyor ancak Rusya zor bir ülke. Devleti, bürokrasisi çok farklı ama buzlar eriyor, ilişkiler olgunlaşıyor. Hepsi kamuoyunun önünde olmuyorsa da karşılıklı temaslar her alanda hız kesemeden sürüyor. Yıllardan beri demir perde arkalarında bizi zapt ettiler. Şu anda demir perde kalktı, artık vizesiz gidip geliyoruz. Ancak AB ile demir perde hala duruyor. Bunu dayatan AB’ydi. Şimdi bizim demir perde ile yani en büyük düşmanımız olarak gösterilen ülke ile aramızda vize sorunumuz yok ama bizi oraya böyle tanıtan, bu sizin için öcü diyenler bize hala vize uyguluyor.
RTİB’in üye sayısını artırmak mümkün mü?
Biz tüm şirketlerimizi üye yapmaya çalışıyoruz. Üye sayımızda ciddi bir artış oldu. Ayrıca benim için önemli olan üye sayısındaki artış değil, üyelerin RTİB’e olan bakış açısı ve ilgisidir. Zaten herkes kendini RTİB’e doğal üye gibi hissediyor. RTİB’in başarılı faaliyetleri arttıkça üyelerimiz artar. İnsanlar ne verdiğinize, ne ürettiğinize bakar. Biz elimizde geldiğince üretken olmaya çalışıyoruz.
Sizce Rusya’da üretim yapılması hususunda önemli mesafeler kat edildi mi?
Ciddi bir Türk yatırımı var ve birçok alanda Rusya’da üretim yapıyoruz. Örnekler az değil; Efes, Beko ve Vestel’in fabrikaları ilk akla gelenler. Efes, Miller ile birleştikten sonra Rusya’nın en büyüklerinden oldu. Eczacıbaşı şimdi ikinci fabrikasını yapacak. Şu anda Rusya’da 10 milyar dolar civarında bir Türk yatırımı var. Türk yatırımcıları 50 bin kişiye istihdam yaratıyor. Bu da Rusya ile bizim aramızda ciddi bir ilişki imkanı yaratıyor.
RTİB’teki göreviniz işlerinize engel oluyor mu?
Yorucu bir iş. İşlerime engel olmasına müsaade etmesemde bu işlerle daha iyi ilgilenebilmek için şirketimizde profesyonel yöneticilerimizin ağırlığını arttırdım. Oğlum Amerika’dan MBA yapıp döndü. Profesyonel bir ekip işlerle ilgilenecek. Bu arada işlerimi farklı boyutlara taşıma planlarım var. Ben aslında kendime ayıracağım zamanları RTİB için kullanıyorum. Ailem bu durumdan şikayetçi ama kendimi Türkiye’ye ve Rusya’ya karşı borçlu hissediyorum. Bu görevi de onun için aldım. Başka hiçbir beklentim yok. Sadece bir şeyleri yapmış olmanın, insanlara faydalı olmanın vereceği hazdan başka hiçbir beklentim yok.
Siz 12 Eylül’ün mağdurlarından birisiniz. Bugün konu ile ilgili yaşananlar hakkında bir derlendirme yapar mısınız?
Ben 12 Eylül ile ilgili yaygara koparanların hepsinden daha fazla zarar gördüm. 12 Eylül döneminde görevime iki satırlık yazı ile son verildiği zaman yeni evlenmiş, bu devlet için canını esirgemeyen bir komiserdim. Daha evime bir buzdolabı, bir televizyon alma imkanım bile doğmamıştı. Öyle dürüst çalışan bir devlet memuruydum ama benim işime hiçbir gerekçe yokken son verdiler ve ben ortada kaldım. Onun için 12 Eylül’ün en büyük acısını yaşamış bir adamım ben. Komiserlikten atılmış diye herkes öcü gibi bakıyordu ve o dönemde bana kimse iş vermedi. Onun için sebze ticaretine yöneldim. Bunları yaşamama rağmen Kenan Evren’in şimdi yargılanmasının çok fazla önemli olduğunu düşünmüyorum. Şimdi rüzgar başka taraftan esiyor vuralım abalıya demek doğru değil. Ben şimdi 12 Eylülü yargılamaktansa Türkiye’de yargı sisteminin iyileştirilmesinden, demokratik anayasanın yapılmasından, reformların ilerlemesinden yanayım.