"Moskova: Soğuk ama büyüleyici!"

Duvar Gazetesi yazarı Seran Vreskala'nın "Moskova: Soğuk ama büyüleyici!" başlıklı köşe yazısı:

Büyüleyici yapıları, müzeleri, tarihi, edebiyatı, havyarı, porseleni ve matruşkası ile Rusya dünyada görülmesi gereken ülkelerden… Moskova ise sadece asilerin, entelektüellerin, sanatçıların şehri değil, aynı zamanda milyonerlerin ve şaşaanın merkezi...

Dünyada sayısız kozmopolit şehir var, ancak doğal güzelliğini ve tarihi yapısını koruyabilmiş şehir sayısı çok nadir… Dünyanın en büyük 5’inci şehri olan, uçsuz bucaksız ovalar ve 7 tepe üzerine kurulmuş Moskova da aristokrasisi, insanı hayran bırakan mimarisi, oya gibi işlenmiş metrosu ve 850 yıllık tarihi ile bu şehirlerden biri… Rusya’nın başkenti ismini şehrin içinden kıvrılarak geçen nehirden almış. İki ayrı sözcükten oluşan Moskova’nın kelime anlamı ‘kıvrımlı su’. Finceden Rusçaya geçen kelimelerden ‘Mosk’, ‘kıvrımlı’, ‘Va’ ise ‘su’ demek….

Nüfusunun fazla oluşu ve dışarıdan göçü önlemek maksadıyla konulan vize uygulaması, Moskova’da yürürlükte… Rus vatandaşı dahi olsanız, eğer ikametiniz yoksa bu şehirde 3 günden fazla kalmanız çok zor. Bu yüzden, bir yurtiçi pasaportu var bir de yurtdışı… 3 günden fazla kalmak için polisten özel izin alınıyor ve Moskova’ya geldiklerinde bu yurtiçi pasaportuna işleniyor. Yani, Moskova’da Moskovalı olmak çok önemli!

ARBAT’IN RENKLERİ

Kendine has barları, şık ve pahalı restoranları, eğlenceli gece hayatı, şehirde Sovyet döneminin izlerini neredeyse yok etmiş. Moskova’nın en ünlü caddesi Arbat, trafiğe kapalı ve çok hareketli bir cadde… Seyyar ressamlardan müzisyenlere, hediyelik eşya satanlardan akrobasi yapanlara kadar her tür eğlence mevcut. Özellikle akşam üzeri çok yoğun.

Şehri tepeden seyretmek isterseniz Poklonnoya ve Lenin tepelerine çıkabilirsiniz. Buradan kuşbakışı Moskova’yı seyredebilir ya da bir nehir turuna çıkıp şehrin güzelliklerine hayran kalabilirsiniz. Petrovskaya’daki Tiyatro Meydanı ise geniş bir plazayı ve çeşmeyi çevreleyen üç büyük tiyatrosuyla dikkat çekiyor. Tabii ki bunların kalbi dünyaca ünlü Bolşoy Tiyatrosu… Bu tarihi tiyatro, 1867’de Çaykovski’nin Kuğu Gölü’nü ve 1919’da Fındıkkıran balesinin prömiyerlerine ev sahipliği yapmış. Dolayısıyla buraya uğramadan şehri terk etmeniz büyük hicap!

KIZIL MEYDAN VE LENİN

Elbette şehirde görülmesi gereken yerlerin en başında Kızıl Meydan, Kremlin Sarayı ve Vasili Kilisesi geliyor. Ruslar bu meydana ‘Krasnaya Ploşad’ yani ‘Güzel Meydan’ diyorlar. Ama bizim ve tüm dünyanın buraya ‘Kızıl Meydan’ demesinin sebebi, ‘Krasnaya’nın aynı zamanda ‘Kızıl’ anlamına gelmesi… Burayı Moskova’nın kalbi olarak düşünebilirsiniz, çünkü şehirde görülmesi gereken her şey meydan ve yakınında toplanmış. Bu bir kilometrekarelik alanın etrafını saran muhteşem güzellikteki binalar, kitaplara geçen kiliseler, şık restoranlar, kafeler ve pahalı butikler sayesinde meydanda değil saatlerinizi, günlerinizi geçirebilirsiniz. Meydana girdiğinizde sizi ilk karşılayan, Lenin heykeli oluyor. Sonra Lenin’in öldükten sonra korunmuş bedenini görebileceğiniz mozolesinde ziyaret edebiliyorsunuz.

KREMLİN’İN DÜNYASI

Genişliği ile dikkat çeken Kızıl Meydan renkli kişiliğiyle bir nevi panayırdaymışsınız izlenimi uyandırıyor. Mimarisi o kadar yuvarlak hatlı ki sanki bir masalın sayfalarında gezindiğinizi düşündürtüyor. Yine de her yerde bürokrasinin ağırlığını hissediyorsunuz. Kremlin’in güçlü ve yıkılmaz gibi duran duvarları, etrafını kuşatan irili ufaklı kiliseleri, alanı çepeçevre saran ve komünizmi hatırlatan kırmızının hakimiyeti… Hele Kremlin apayrı bir dünya… Bir kere Rusçada neden ‘Kale’ anlamına geldiğini kendisini gördüğünüzde anlıyorsunuz. Rusya’nın kalbine Moskova, Moskova’nın kalbine de Kremlin dersem abartmış olmam. 20 uzun kuleden oluşan saray, geçmişte eski Moskova’yı da içine alıyormuş. Etrafta ufacık bir çöpe bile rastlamıyorsunuz. Bu mükemmel düzen bir an için sizi rahatsız etse de bir müddet sonra alışıyorsunuz.

SIFIR NOKTASINDA DİLEK TUTUNLAR

Kremlin’in hemen yanı başında, Rusya karayollarının sıfır noktası yer alıyor. Buraya ‘Sıfır noktası’ deniyor ve bütün yollar buradan başlıyor. Yani başka bir şehre olan uzaklığı öğrenmek istediğinizde, başlangıç noktası olarak Kremlin Sarayı’nın yanı başında olan bu noktayı dikkate almanız gerekiyor. Ve ilginçtir ki insanlar buraya dilek tutmak için de geliyor. İnanışlarına göre, burada tutulan dilekler kabul oluyor. Bu sebeple de yerler bozuk paralarla dolu. Bu da en çok etrafta dolanıp duran dilencilerin işine yarıyor tabii.

‘MİMARLARIN GÖZÜNÜ OYDURAN YAPI!’

Kızıl Meydan denince ilk akla gelenlerden birisi de Aziz Vasil Katedrali. 1555-1561 yılları arasında yapılan bu yapı, parlak renkli kubbeleri ile meşhur… Katedral, 8 tane kulesi, bu kulelerin büyüklü küçüklü tasarımı son derece ilgi çekici. Buna ek olarak kulelerin hepsinin farklı isimleri var ve yapılış nedenleri de birbirinden farklı… Burası gece ışıklandırıldığında, farklı renklerdeki çinileri, altın görünümündeki en yüksek kubbesi ile katedral tam bir masal ögesi… Anlatılanlara göre, Çar İvan bu mimariden öylesine etkilenmiş ki döneminde yaşayan bütün mimarları yanına çağırmış ve ‘Bu binadan daha güzel bir bina yapabilir misiniz?’ diye sormuş. Onlar da büyük bir heyecanla, bir yandan da kendilerini Çar’a beğendirmek kaygısıyla yapabileceklerini söylemişler. Bunun üzerine Çar İvan, bu binadan daha güzelini yapamasınlar diye mimarların gözlerini oydurtmuş. Eğer Kızıl Meydan’da geçirecek fazla zamanınız yoksa direkt burayı ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.

STALİN YIKTIRDI AMA YENİDEN İNŞA ETTİLER

Aziz Vasili Katedrali’ne sırtınızı verip Krasnaya caddesi üzerinden dümdüz güneye doğru devam edip karşınıza çıkan ilk köprüyü geçerek sağa döndüğünüzde, yaklaşık 500 metre sonra sağınızda Kurtarıcı İsa Katedrali’nin göz kamaştıran som altın kulelerini göreceksiniz. Sovyetler döneminde kiliselerin yüzde 90’ı yıkılmış ve sadece yüzde 10’u ayakta kalabilmiş. Kurtarıcı İsa Kilisesi de Stalin döneminde yıktırılmış ve yerine yüzme havuzu yapılmış. Ortodoks cemaati, Sovyetler döneminden sonra katedrali tekrar inşa etmişler. Aslına uygun olarak yapılan katedralin inşası 2000 yılında tamamlanmış ve bunun için tam 360 milyon dolar harcanmış.

NAZIM HİKMET’İ ZİYARET

Devlet Mezarlığı da başkent Moskova’da ve turistlerin uğrak noktalarından biri. Mezarlığın adı, ‘Novadevici’… Sovyetler Birliği devlet başkanlarından Kuruçev başta olmak üzere Rusların önemli generalleri, bilim adamları, çok önemli sanatçıları, yazarları hep burada gömülü… Mezarlık mimarisi Ruslar için oldukça mühim. Mezarlıktan ziyade bir sanat müzesini andırıyor. Nazım Hikmet ve eşi Vera Tulyakova’nın mezarları da burada. Nazım Hikmet’in mezar taşı ise diğer mezarlara göre çok daha sade…

Rusya’ya gelmişken, bugün turistlere açık olan ama Sovyetler döneminde çalışanlar hariç kimsenin giremediği ve istihbarat ajanlarının bilgi almak için yarıştığı uzay merkezini görme şansınız da var. Yıldız şehrine özel turlar düzenlenerek uzay çalışmaları hakkında turistlere bilgiler veriliyor.

Başkentin Zafer Parkı ise cami, havra ve kiliseyi beraber barındıran bir park… II. Dünya Savaşı sırasında, Moskova savunmasında, 3 dinin mensuplarının çok büyük katkılarından dolayı buraya cami, havra ve kilise yapılmış. İsmini dünyaca ünlü yazar ve eylemci Maksim Gorki’den alan ve nehir boyunca Gorki Parkı, Moskova’nın en şenlikli yerlerinden biri olarak kentin gürültüsünden kaçmak ve yürüyüş yapmak için çok ideal bir yer.

Kaynak