"Görüş ayrılıkları olsa da Rusya ile iletişim içindeyiz"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Bizim için doğru olan, bir an önce Suriye'de halkın iradesine, desteğine sahip olan, meşruiyet zemini kuvvetli ve kendi halkı ile barışık bir yönetimin kurulmasıdır. Rusya da prensipte böyle bir perspektife, Suriye'nin toprak bütünlüğü, egemenliği içinde Suriye halkının kendi yönetimini belirleme ilkesine sahip çıkıyor. Yöntemler konusunda da bütün alternatifleri görüştük'' dedi.
Davutoğlu, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi bünyesinde açılan İslami İlimler Fakültesi'nce düzenlenen ''Türkiye'nin İslami İlimler Birikimini Dünyaya Açmak'' panelinde yaptığı konuşmanın ardından, gazetecilerin sorularını cevapladı.
Gazetecilerin, Suriye'ye ilişkin soruları üzerine Davutoğlu, şunları dile getirdi:
''Dün Sayın Başbakanımızın da vurguladığı gibi Rusya'da yaptığımız görüşmeler son derece verimli geçmiştir. İkili ilişkilerimizde son yıllarda gittikçe ivme kazanan süreç daha da ileriye taşınacak şekilde siyasi irade ortaya konmuştur. Bölgesel ve uluslararası konuları da çok dostane bir şekilde ele aldık. Türkiye-Rusya ilişkileri hem ikili bağlamda, hem ilgili bölgelerde, Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, Orta Doğu'da karşılıklı istişareye açık ilişkiler olmuştur.''
Davutoğlu, bazen görüş ayrılıkları olsa da Rusya ile Türkiye'nin, yakın ve dostane bir iletişim içinde olduğunu belirterek, dün de yapılan görüşmelerde Suriye konusunda çok açık görüşlü bir tavrın sergilendiğini ifade etti.
Bakan Davutoğlu, ''Suriye ile olabilecek bütün hususlar ele alınmıştır. Bir de dün Suriye'deki gelişmeler de tam bizim toplantı esnasında gerçekleşmiş olduğu için şunu tekrar ifade etmek isterim, Esed'in uyguladığı katliamlar konusunda ve diğer yanlış politikalar konusunda açık bir görüş paylaşımı olduğu gibi, bundan sonra olabilecek süreçler konusunda yine Rusya tarafıyla çok açık görüşmeler gerçekleştirdik'' diye konuştu.
Cenevre mutabakatında alınan kararlara ilişkin de Davutoğlu, ''Bizim o kararda ana unsur olarak gördüğümüz unsur; (Suriye'de) bir geçiş hükümetinin derhal kurulması ve bütün yetkinin geçiş hükümetine devredilmesi'' dedi.
Suriye'de, şu anki yönetimin yetkilerini doğru kullanmış olması halinde zaten bir geçiş yönetimine ihtiyacın kalmayacağını da ifade eden Davutoğlu, ''Şu anki liderlik eğer güçlü bir meşruiyet zemininde bulunuyor olsaydı, Cenevre'de biz bir araya gelip, bunun yerine bir geçiş hükümeti kurulsun diye ve bütün yetkiler de ona devredilsin diye karara varmazdık'' şeklinde konuştu.
Davutoğlu, Cenevre mutabakatının bir an önce güçlü bir BM Güvenlik Konseyi kararıyla devreye sokulmasına önem verdiklerini kaydetti.
''Rusya ikna edildi mi?'' şeklindeki soru üzerine de Davutoğlu, şunları söyledi:
''Türkiye-Rusya ilişkilerinde, herhangi iki ülke ilişkilerinde karşılıklı ikna süreci olarak bunu görmemek lazım. İstişare ediliyor ve o kadar dinamik bir tabloyla karşı karşıyayız ki, statik bir durumda bu aktör bunu ikna ediyor diye düşünmeyin. Karşılıklı istişarelerle en doğru olanı bulmaya çalışıyoruz. Bizim için doğru olan, bir an önce Suriye'de halkın iradesine, desteğine sahip olan, meşruiyet zemini kuvvetli ve kendi halkı ile barışık bir yönetimin kurulmasıdır. Rusya da prensipte böyle bir perspektife, Suriye'nin toprak bütünlüğü, egemenliği içinde Suriye halkının kendi yönetimini belirleme ilkesine sahip çıkıyor. Yöntemler konusunda da bütün alternatifleri görüştük.''
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine ilişkin sözlerine ilişkin, ''Biz bu konulara da, Hazreti Mevlana'yı, Hacı Bektaşı Veli'yi benimseriz. 'Edeb ya hu' deriz ya da 'Sükut ediyorsam asaletimdendir, söyleyecek sözüm var ama bir söylenen söze, lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye' diyerek, zaten ilkeyi Hazreti Mevlana koymuş. Şimdi bu söze ne söylenir. Edeb ya hu denir, İnşallah, bir daha Türk siyaseti böyle bir uslüp kullananların eline kalmaz denir'' dedi.
Gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, Şam'daki patlamaya ilişkin bir soru üzerine, şunları ifade etti:
''Dünkü tablonun (Şam'daki patlama) ortaya çıkmasını hiç kimse istemezdi, biz de istemezdik. Suriye gibi dost ve kardeş bir ülkenin, bir halkın Şam gibi, bizim Şam-ı Şerif dediğimiz kutsal ve büyük bir medeniyet merkezinin böylesine bir bombardımana tabi tutulması, böylesine bir acı olaylar yaşamasını istemezdik.''
Suriye yönetiminin kendi halkıyla barışmak yerine, halkıyla birlikte sağlam zeminde yeni bir reform süreci başlatmak yerine bu halkı bastırmak, bu halkı top ve tank ateşine tabi tutmak kararı aldığı zaman Suriye'de son aşamaya girildiğini belirten Davutoğlu, geçen yıl ramazan ayında Hama şehrinin top ateşi altında olduğunu anımsattı.
Davutoğlu, geçen yıldan beri bir çok şehrin top ateşi altında olduğunu da kaydederek, Suriye yönetiminin acımasız yöntemlerini durdurma imkanı olmadığı andan itibaren Türkiye'nin Suriye yönetimine karşı açık tavır alma kararı verdiğini hatırlattı.
''Dün, keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı, keşke bu acıları Suriyeli kardeşlerimiz hiç görmemiş olsalardı'' diyen Davutoğlu, bu acıların müsebbibinin kendi halkına savaş açmış olan yönetim olduğunu dile getirdi.
Davutoğlu, ''Maalesef bizim, bütün Arap toplumlarının, bütün uluslararası kuruluşlarının seslenmelerine rağmen bu politikayı sürdüren yönetimdir, müsebbibi başka yerde aramasınlar. Türkiye bu tür yollara hiçbir zaman tevessül etmemiştir. Tevessül de etmeyecektir. Ancak tarihin öğrettiği bir şey zulm ile abad olunmayacağı gibi, bir halkı sürekli top, tank ateşiyle baskıyla da susturmak mümkün olmaz'' dedi.
-Irak hava sahası-
Irak havasının Türkiye'ye kapatılıp kapatılmadığına ilişkin bir soru üzerine de Davutoğlu, ''Dün hayretle ben de gazetelerde okudum, Irak hava sahası Türkiye'ye kapatıldı diye. Böyle bir durum söz konusu değil'' dedi.
Bu anlamda bir gerginlik de yaşanmadığını ifade eden Davutoğlu, Irak tarafından tespit edilen bir uçağın söz konusu olduğunu, bunun Irak tarafından kendilerine iletildiğini söyledi.
Davutoğlu, o uçağın hangi ülkeye ait olduğunun da o ülke ile Irak arasındaki bir ilişki olduğunu da dile getirdi.
''Türkiye-Irak hava sahası bir dakika bile kapanmamıştır'' diyen Davutoğlu, buradan hareketle basında bazı çevrelerin kriz çıkarma çabalarını da Türk basını adına da hayretle izlediğini söyledi.
Bulgaristan'daki saldırının Türkiye'den geçen saldırganlarca yapıldığına ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, Bulgaristan'da İsrailli turistlere karşı yapılan saldırıyı kınadıklarını belirterek, o saldırıda vefat eden sürücünün de Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı olduğunu kaydetti.
-Kılıçdaroğlu'na cevap-
Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelik ifade ettiği bazı sözlerin anımsatılması ve bir özür bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine de, şunları söyledi:
''Bir kaç gün hiçbir şey söylemedim. Ama o kadar çok soruldu ki bu soru kısa bir açıklama yaptım. Niye söylemedim. Çünkü benim üslubum, hayat anlayışım, ahlak anlayışım, dil anlayışım buna cevap vermeyi bile zul addeder. Türk siyaseti için şansızlıktır. Ana muhalefet lideri, kongresini yapan, iddialı bir şekilde Türkiye'yi yönetme iddiasında olan bir liderin, herhangi bir küçük sosyal cemiyette bile sarf edilmeyecek üslubu, kamuoyunda paylaşmış olması her şeyden önce hepimizin, Türkiye'de siyasetin ne seviyeleri düştüğünün görülmesi bakımından ibret vericidir.
Benden özür dilemesi yetmez. Öncelikle kendi içinde kendisinden özür dilemesi lazım. Türk halkından özür dilemesi lazım. Bu benimle ilgili bir mesele değil. Özür dilenerek kapanacak bir konu da değil.
Biz bu konulara da, Hazreti Mevlana'yı, Hacı Bektaşı Veli'yi benimseriz. 'Edeb ya hu' deriz ya da 'Sükut ediyorsam asaletimdendir, söyleyecek sözüm var ama bir söylenen söze, lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye' diyerek, zaten ilkeyi Hazreti Mevlana koymuş. Şimdi bu söze ne söylenir. Edeb ya hu denir, İnşallah, bir daha Türk siyaseti böyle bir üslup kullananların eline kalmaz denir.''