"Rusya, IŞİD'le mücadelede Batı ile ortak çıkarlara sahip mi?"
Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü Müdürü DIDIER BILLION, Rusya'nın Suriye operasyonlarını Zaman için kaleme aldı:
Rusya'nın geniş kapsamlı hava harekâtıyla birlikte Suriye savaşı boyut değiştirdi.
Ortadoğu'daki stratejik denge değişiyor, Moskova-Tahran cephesi II. Dünya Savaşı sonundan beri bölgede egemen olan Washington-Riyad cephesinin önüne geçmeye başladı. Rusya'nın bölgedeki müdahalesinin birçok nedeni bulunuyor. Bunları hiyerarşik bir çizgide değerlendirmek uygun olacak.
Rusların Ortadoğu'daki gelişmeler ve Suriye'nin durumu hakkındaki analizi Batı ülkelerinde ve Arap ülkelerinde yapılanlardan farklı. Moskova, Batılıların temel hedefinin Şam'da demokratik bir yönetim kurmak olmadığını, Ortadoğu'da kendi çıkarlarına göre yeni güç dengelerini oluşturmaya çalıştıklarını düşünüyor. Kremlin için durum belli: Eğer Beşar Esad rejimi birdenbire yıkılırsa, ya Suriye toprak bütünlüğünü koruyamayacak ve daha fazla kaosa batacak ya da ülke Rusya'yı kendine düşman bellemiş güçler tarafından yönetilecek.
Dolayısıyla öncelikle askeri düzeyde müdahale söz konusu. Rusya'ya göre ülkenin kuzeybatısındaki, Halep ve Şam yakınlarındaki, isyancı güçleri durdurmak ve özellikle de bunların Akdeniz kıyılarına kadar ulaşmalarını engellemek gerekiyor. Çünkü o zaman “faydalı Suriye” yani Lazkiye'den Şam'a ulaşan, Nusayri nüfusun yoğun olduğu, Beşar Esad rejiminin kalesi olan bölgeler ikiye bölünmüş olacak.
Siyasi düzeyde ise kısa vadede olabildiğince çok yerel, bölgesel ve uluslararası aktörü birleştiren bir Cenevre 2 zirvesinin toplanması söz konusu. Rus yönetiminin hedefi, görüşme sürecinde Beşar Esad'ın iktidarı bırakmasını organize etmek gerekse bile Suriye devlet kurumlarını korumayı sağlayacak bir uzlaşma sağlamaktır.
Uzun vadede Moskova, Ortadoğu'daki güç ilişkilerini yeniden organize etme sürecinde bulunmak istiyor. Bu bakış açısından bakıldığında Rusya ile İran arasında gerçek bir siyasi yakınlık oluşmaktadır. İki ülke arasında Batılı yeni muhafazakârların bölgenin demokratikleşmesi hakkındaki söylemini reddetmelerinin ortaklık zemini oluşturduğunu belirtmek lazım. Yine de bu hedef bölgesel güçlerin karşıt çıkarlarının oluşturduğu sert gerçeklikle karşı karşıya kalmaktadır: Türkiye için öncelik Kürt sorunudur, Suudi Arabistan için Yemen'dir ve Mısır da yeniden Ortadoğu'nun merkezi gücü olmak istemektedir.
Radikal İslamcıların güçlenmesinin, Rusya'daki Müslüman topluluklar üzerinde, özellikle Kuzey Kafkasya'da Müslümanlar üzerinde de etkileri olabilir. Sünni ve Şiiler çatışması Güney Kafkasya'da güçlü gerilimlerin taşıyıcısıdır ve Rusya içinde de bir çalkantıyı tahrik etme riski bulunmaktadır. Bu nedenle Rus seçkinlerinin algısı esas olarak İslamcı tehdit algısıdır.
Bu gelişmeler ışığında Batılı güçler yeni parametreleri hesaba katmak zorundalar ve Rusya'nın etkin katılımı olmaksızın Suriye krizine çözüm bulunamayacağını kabul etmek zorundayız. Ancak ABD ve NATO'nun Moskova tarafından başlatılan askeri operasyonlarını yönetme sorunu da göz önünde tutulmaktadır. Bir yandan IŞİD esas düşman oldu, diğer yandan da ABD tarafından organize edilen ve yönetilen, bir yıldan beri süren koalisyonun hava bombardımanının sınırlarını ve etkisizliğini gösterdi. Bundan dersler çıkarmak ve yeni bir siyasi safhaya geçmek lazım. Rusya karşısında ahlaki mahkumiyetleri artırmak hiçbir şeye yaramaz, Daha etkin olmak için Rusya ile işbirliği yapmak gerek.
Avrupalılar ise Akdeniz'deki komşularıyla ilgilenmek zorundalar. Zaten Avrupa Birliği güçleri, kaldırılması gereken engeller konusunda bölündüler. Almanya artık Beşar Esad ile görüşmeye hazır. Fransa ise bunu kesinlikle reddediyor. Güçler ilişkisi gerçekçi bir şekilde algılamanın zamanı geldi. Hayır, bu safhada, bazılarının iddia ettiği gibi III. Dünya Savaşı riski söz konusu değil. Evet, Rusya güçlü bir irade ve kararlılıkla ulusal çıkarlarını savunuyor. Ama biz de Rusya ile Suriye ve Irak'ta IŞİD'i yok etme ve bölgedeki devletlerin korunmasına yardım etmede ortak çıkarlara sahibiz.