"ABD, Türkiye'yi Rusya'nın yanından çekmeye çalışıyor"

Türkiye'nin Afrin'e yönelik Suriye'nin kuzeyinde başlattığı operasyon sonrası Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemece girildi. Nedeni, Türkiye'nin Afrin'den sonraki hedef olarak Washington'ın desteklediği YPG'nin kontrolünde olan Menbiç'i göstermesi. ABD ve Türkiye, YPG'nin Menbiç'ten çekilmesi konusunda pazarlıkları sürdürüyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü eski başkanlarından Prof. Dr. İlhan Uzgel'e göre, Washington Türkiye'yi Menbiç'e sokarak Rusya ve İran'dan uzaklaştırmak istiyor. ABD için kritik olan noktanın Fırat'ın doğusu olduğuna dikkat çeken Uzgel, Washington'ın bölgedeki Kürt varlığı konusunda Türkiye'yi ikna ettiğini söylüyor.

DW Türkçe: YPG'yi müttefik olarak kabul eden ABD, Türkiye'nin Afrin'e yönelik operasyonuna neden itiraz etmedi?

Prof. Uzgel: Her iki taraf da bir uzlaşı ile hareket ediyor. ABD, Suriye'de nasıl Rusya ile üstü örtülü bir şekilde uzlaşarak hareket ediyorsa, Türkiye ile de aynı şekilde hareket ediyor. ABD, bu uzlaşıda, Fırat'ın doğusunu kendine ayırdı. Batısında da Türkiye'ye ses çıkarmıyor. Türkiye kamuoyunda birikmiş enerjiyi alıyor hem de Türkiye'yi orada oyalıyor. Türkiye için aslında sorun ulusal güvenlikse ve sınırın hemen dibinde bir Kürt devletini tehdit olarak tanımlıyorsa, esas tehditin doğal olarak Fırat'ın doğusundaki yapılanma olması gerekiyor. Afrin operasyonu ile bu tehditi kamuoyunun gözünden uzak tutmuş oluyor.

ABD ile Türkiye'nin YPG'nin Menbiç'ten çıkması için yürüttüğü pazarlığı nasıl yorumlarsınız?

Prof. Uzgel: Menbiç'i Türkiye ile ABD birlikte kontrol edecek ve ABD orada da kalacak. Esas sorun orada Kürt olması değil, ABD'nin olması. ABD anlaşmayla Menbiç'te askeri varlığını sürdürmeyi garantiliyor. Bunu Kürtlerle de yapabilir, Türk askeriyle de yapabilir. Kritik nokta, Fırat'ın doğusu. ABD burada Kürt oluşumunu destekliyor ve buna PYD yerine, Suriye Demokratik Güçleri diyor. Türkiye'yi Menbiç'e sokarak Rusya ve İran'dan da uzaklaştırıyor. Menbiç, ABD'nin pazarlık payı olması için koz olarak kullandığı, Fırat'ın batısındaki bir bölge. O yüzden de vazgeçilebilir bir yer, kritik olan şey Fırat'ın doğusuna dokundurtmamak. Türkiye'ye de bunu kabul ettirecek büyük bir olasılıkla. Türkiye'yi Fırat'ın doğusundaki Kürt varlığı konusunda ikna etti. Bu az şey değil.

Embed from Getty Images

Fırat'ın doğusu da hedefler arasında sayılıyor, Türkiye oraya kadar ilerler mi?

*Kalın metin*Prof. Uzgel: Türkiye Irak sınırına kadar gidemez. Bu, ABD ile ciddi bir savaş demektir. Orada PYD'nin 60 bin silahlı adamı var. Türkiye ordusu savaşır, yener de ama çok ağır bir bedel olur. Savaşmaya savaşırsınız, ama bunu göze almak çok zor.

Türkiye için Menbiç'in önemi nedir?

Prof. Uzgel: Hem stratejik hem PR çalışması olarak anlamı var. Stratejik olarak, Suriye'nin kuzeyini ne kadar çok kontrol ederse, kendisini o kadar avantajlı sayıyor. Halkla ilişkiler boyutunda ise 'biz Menbiç'e gireceğiz dedik ve girdik' diyecek seçim öncesinde.

"ABD Menbiç'te Kürtleri yüzüstü bıraktı" şeklinde yapılan yorumları, Kürtlerin Menbiç konusunda yapılan pazarlığa karşı olduğu yönündeki değerlendirmelere ne dersiniz?

Prof. Uzgel: ABD sonuçta Kürtlere açık çek vermedi. Bütün varoluşunuzu ABD'ye bağladığınızda, bunun içinde ciddi riskler barındıracağını Kürtlerin bilmesi gerekiyor. O tarihi onlar yaşadılar. Biz bu tarihin dışarıdan gözlemcisiyiz. Şu anda ABD'nin Fırat'ın doğusunu bırakmasını gerektirecek hiçbir şey yok. Bırakmayacak da. Menbiç, Fırat'ın batısında ve pazarlık için alınmış bir yer. O nedenle vazgeçilebilir bir yer.

Embed from Getty Images

Peki, ABD 8 yıldır iç savaşın yaşandığı Suriye'de ne yapmayı amaçlıyor?

Prof Uzgel: Suriye'de Kürt siyasetinin sorunu çok uzun bir coğrafi alana yayılmış olması, bu kadar Kürt yok. Orayı elinde tutacak gücü de yok. Suriye'nin kuzeyini dolduracak ve orayı siyaseten kontrol edecek Kürt nüfusu yok. O nedenle ABD daha akıllıca bir iş yaparak Kürtleri daha savunulabilir bir coğrafyada tutmaya çalışıyor. Irak sınırından Hatay'a kadar olan çok büyük bir coğrafi alanın savunması da çok zor olur. ABD akıllıca davranıp stratejik bakıp daha yönetilebilir bir Kürt bölgesi kurmaya çalışıyor. ABD her durumda Afrin'i gözardı edecekti. Türkiye zaten Fırat Kalkanı ile araya girmişti. O yüzden Fırat'ın doğusundan Irak sınırına kadar uzanan alan yeterli zaten. Güneye de çok fazla inilmiş durumda. Kürtlerin Deyr ez-Zor'da ne işi var? Şu an oralarda su ve petrol kaynaklarını kontrol ediyorlar. Kürt nüfusu olmayan yerleri kontrol ediyorlar. ABD, buraları federatif bir yapı için pazarlık masasında koz olarak kullanacak.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın görevden alınarak yerine CIA Başkanı Mike Pompeo'nun getirilmesi kararı nasıl yorumlanmalı?

Prof.Uzgel: Neoconlar, baskıyla Trump'ın yakın çevresine kendi adamlarını getirmeye başladı. Burada iki boyut var. İsrail meselesi ve küresel siyasette Çin, Rusya ve İran'a karşı sertleşme. ABD, ulusal güvenlik siyaset belgesinde açıkladığı gibi, bu ülkelere karşı sertleşmek istiyor ve bunu yapacak ekibi, başa getiriyor ve ilk adımı yeni dışişleri bakanı ile attı. Bir yandan dünya ticaret savaşı başlatıyor, dünya sistemi açısından büyük risk taşıyan bir döneme giriyoruz.

Embed from Getty Images

ABD'de dışişleri bakanlığı koltuğuna yeni bir ismin oturacak olması, Washinton'ın Türkiye politikasını nasıl etkiler?

Prof. Uzgel: Bir ton daha sertleşir. Tillerson Pentagon'un sertliğini yumuşatma, daha makul bir çizgide tutma fonksiyonu görüyordu. Artık bu olmaz. Türkiye politikasının önceden belirlenmiş ana eksenlerinde şu anda bir değişiklik yok. Ancak Türk-ABD ilişkileri tarihinde ilk kez, hem demokrat, liberal kanat hem muhafazakarlar Erdoğan karşıtlığında birleştiler. Hiç böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Türkiye'nin hem iç politikasından hem Suriye politikasından memnun değiller. Hakim görüş, Erdoğan'la çalışmak istememek yönünde ama seçimleri kazandığı için Erdoğan'la çalışmak zorunda hissediyorlar.

Peki, ABD'nin Türkiye politikasını nasıl özetlersiniz?

Prof. Uzgel: Şu an Türk-Amerikan ilişkilerini tanımlayacak kavramsal çerçevemiz yok. ABD siyasetinin ne olduğuna dair açık bir tanımlama yok. Eskiden her bir dönem için ABD, Türkiye politikasını tanımlardı. Model ortaklıktan sonra ABD ısrarla Türkiye'ye dair politikasının ne olduğunu açıklamıyor. İlişkiler, günübirlik gidiyor. ABD, Erdoğan'dan hoşlanmıyor, bir şey de yapmıyor.

ABD için esas sorun Suriye ve Türkiye'nin Rusya'ya yakınlaşması. Türkiye'yi Rusya'nın yanından çekmeye çalışıyor. Kendisinin Rusya'ya karşı sertleşeceği bir dönemde, Türkiye'nin yakınlaşmasını istemiyor. O yüzden Afrin'e ses çıkarmadı. Menbiç'i de pazarlık yaptı. Türkiye, Afrin ve Menbiç'i alacak. Fırat'ın doğusuna dokunmayacak.

Suriye konusunda ABD'nin kaybettiği ve eski hegemonik gücünün zayıfladığı görüşlerine katılır mısınız?

Prof. Uzgel: Suriye, Libya ve Irak, BAAS rejimi ve Arap milliyetçiliğinin temsilcisi, kapitalist sisteme kapalı ülkelerdi. ABD'nin stratejisi bu ülkeleri kapitalizme açmak ve buralarda askeri olarak var olmaktı. Bunu başardı. Ortadoğu'daki her çatışmada ABD, buraya daha çok yerleşir. 1991'den önce Körfez'de askeri varlığı yoktu. Körfez savaşıyla arttı. Her on yılda bir ABD Ortadoğu'ya daha fazla girer.

Esad iktidarda kaldı ama ülke kalmadı. Bir BAAS'çı rejim içe doğru patladı. Şu an Suriye'yi başta rejim olmak üzere, ABD, Rusya, İran, Türkiye, Fransa, Hizbullah, IŞİD, ÖSO, Almanya, İngiltere vuruyor. Arap milliyetçisi, Rusya müttefiki bir ülke, savaş laboratuvarı olarak kullanılıyor. ABD, müttefiki olan Türkiye, Lübnan ve Ürdün'e dokundurtmadı. Savaşı doğrudan Rusya'nın müttefiki Suriye'nin içine hapsetti. Suriye, Ortadoğu denkleminden çıkarıldı. Böyle bir Suriye, Rusya'ya yüktür. Her savaş Pentagon için yeni, canlı bir tatbikat alanıdır. ABD, eski bir Rusya mütteffiği ülkede federatif yapı kuruyor.

Aslı IŞIK, DW Türkçe