Erdoğan: Rusya doğru konuşmuyor, Putin'e Bayırbucak Türkmenlerinden bizzat bahsettim

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de 5 yılda 400 bin kişinin devlet terörü ile öldürüldüğünü söyledi. Aynı şeyin şu anda Rusya tarafından Türkmenlere karşı yapıldığını savunan Erdoğan, "Son günlerde şu söyleniyor; 'Bize Türkmenlerden bahsedilmedi' deniyor. Doğru konuşmuyorlar, şahitlerin hepsi yanımızda. Heyetler arası görüşmelerde Sayın Putin'e 'orada DEAŞ yok, Bayırbucak Türkmenleri var' diye bizzat ifade etmişimdir, bizzat. Ve heyetler arası toplantıda olmuştur. Şu anda orada Türkmenler öldürülüyor." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa Ticaret Sanayi Odası (BTSO) tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde 42.si düzenlenen ‘Ekonomiye Değer Katanlar’ ödül törenine katıldı.

Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin büyümesinden içeride ve dışarda rahatsız olanların olduğunu savundu. Erdoğan, Suriye krizinin, bir yönüyle Türkiye'nin önünü kesme projesi olduğunu söyledi. Erdoğan, "Irak'ta yaşanan hadiselerin gerisinde saiklerden biri de aynı şekilde Türkiye'nin güçlenmesinden duyulan rahatsızlıktır. Mısır'da ve Libya'da yaşanan olaylarda, hatta bir türlü ilerleme kaydedilemeyen Kıbrıs meselesinde Türkiye konusundaki olumsuz niyetlerin, tutumların çok önemli payı vardır." dedi.

IRAK'TA MUHATAP OLDUĞUMUZ RİYAKARLIK SÜRPRİZ DEĞİLDİR

"Ne bölücü terör örgütünün ülkemizdeki faaliyetleri, ne Suriye'de önümüze çıkartılan engeller, ne Irak'ta muhatap olduğumuz riyakarlık bizim için sürpriz değildir. Caydırıcı ise hiç değildir." diyen Erdoğan, "Bizim devlet ve medeniyet geçmişimize baktığımızda, kadim devlet olan Mezopotamya coğrafyasında birliğe, dirliğe ihtiyaç duyduğumuzu görüyoruz. İşte bu anlayışla Suriye'nin, Irak'ın, Mısır'ın, diğer ülkelerin toprak bütünlüğüne, huzuruna önem veriyoruz. Türkiye hem bir Avrupa, hem bir Asya, hem bir Afrika ülkesi olma vasfına sahip tek ülkedir. Dolayısıyla Avrupa'da olup biten her şey bizi çok yakından ilgilendirir. Asya'da ki her gelişme bizimle doğrudan ilişkilidir. Afrika'da, Ortadoğu'da yaşanan her olayın bizatihi muhatabıyız." şeklinde konuştu.

'SURİYE’DE TÜRKMENLER ÖLDÜRÜLÜYOR, RUSYA DOĞRU KONUŞMUYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şimdi buradan sizlerin huzurunda tüm dünyaya soruyorum; bugün Suriye'deki soruna müdahil olan kaç tane ülkenin gerçekten Suriye halkının huzurunu sağlamak, geleceğini güvence altına almak gibi bir derdi var? Soruyorum; 400 bin Suriyeli 5 yıl içinde öldürüldü. Bunlar bir devlet terörü ile öldürüldüler. Aynı şey şu anda Rusya tarafından yapılan bombardımanlarda... Son günlerde şu söyleniyor; 'Bize Türkmenlerden bahsedilmedi' deniyor. Doğru konuşmuyorlar, şahitlerin hepsi yanımızda. Heyetler arası görüşmelerde Sayın Putin'e 'orada DEAŞ yok, Bayırbucak Türkmenleri var' diye bizzat ifade etmişimdir, bizzat. Ve heyetler arası toplantıda olmuştur. Şu anda orada Türkmenler öldürülüyor. Oradaki Türkmen kardeşlerimiz Suriye topraklarını terk etmiyorlar. Ta bizim sınıra kadar geldiler, şehit olursak kendi topraklarımızda şehit olacağız dediler, oralarda yaşıyorlar. Bunların hepsini anlattım. Ama tabi, dürüst olmayan bu yalanları her zaman söyler, söylemeye devam eder.

Bunları Sayın Obama'ya da anlattım, o da konuları biliyor. Ülkede DEAŞ diye bir örgüt kurulup ortalığa salınmış, tüm her şey bu örgütün arkasına gizleniyor ve insafsız, ahlaksız bir savaş yürütülüyor. Geçtiğimiz 5 yıla yakın sürede Suriye'de ölen bu 400 bin insanın acaba kaç tanesi DEAŞ militanı? Irak ve Suriye ordusundan ele geçirdiği silahlarla savaşan DEAŞ terör örgütünün içindeki yabancı militan sayısı 10 bin, hadi biraz daha artıralım, 20 kişiden fazla değildir. Bunlara karşı operasyon yürüten, dünyanın en modern silahlara sahip ülkelerin asker sayısı 4 milyonu buluyor. Ülkenin şu anda yüzde 85-90'ında Esed'in hakimiyeti yok. Esed şu anda Suriye'nin yüzde 14'üne hakim. Esed rejimine ilişmeyenler bu 10-20 bin kişi ile mücadele için 400 bin insanın ölümüne göz yumarak insanlık tarihinin en ağır suçlarından birini işliyorlar. Tarih tıpkı geçmişteki zalimleri ve onları destekleyenleri nasıl kaydetmişse, bugün doğrudan ve dolaylı olarak Esed'i destekleyerek bunca insanın katline göz yumanları da aynı şekilde kaydedecektir. Bunu da açıkça söylüyorum. Eğer Suriye’de gerçekten DEAŞ'a karşı kararlı bir mücadele yürütülecekse bunun ilk adımı Esed'den kurtulmak olmalıdır. Çünkü DEAŞ'ın en büyük destekçisi Esed'dir. İkinci adım Suriye'deki ılımlı muhaliflere destek verilerek, ülkenin tamamında güvenliği sağlamaları hem de devleti yeniden ayağa kaldırmaları konusunda kendilerine yardımcı olunmasıdır. Bir terör örgütüne karşı başka bir terör örgütü kullanılarak, Esed'in devlet terörüne sesiz kalınarak Suriye'deki sorunun üstesinden gelinemez."

BU MİLLETİ KİMSE HAYSİYETSİZLİKLE SUÇLAYAMAZ

Türkiye'nin, IŞİD'den petrol aldığı iddialarıyla ilgili ise "Dedik ki, eğer Türkiye'nin DEAŞ 'ten petrol aldığını ispat ediyorlarsa, varsa böyle bir şey, ben şu cumhurbaşkanlığı makamında durmam, ayrılırım. Ama bu iftirayı bize atanlar başta Rusya olmak üzere o makamı terk edebilirler mi? Bunu açıkça söyledim. Çünkü bizim zaten petrol aldığımızı yer belli. Birinci sırada Rusya, İkinci sırada İran, üçüncü sırada Azerbaycan, dördüncü sırada Kuzey Irak, bunun yanında Cezayir ve Katar, zaman zaman da Nijerya'dan alıyoruz. Bunların hepsi zaten resmidir. Kaçakları zaten bulduğumuzda yakalarız ve gereğini yaparız. Devlet olarak asla, devletin ilişkilerinin içine bu tür kaçak petrol, doğalgaz zaten giremez. Bizimi haysiyetimiz var yav. Bu milleti kimse haysiyetsizlikle suçlayamaz. Bu güne kadar onurumuzla yaşadık, onurumuzla yaşamaya devam edeceğiz." açıklamasında bulundu.

PETROLÜ KİMLER ALIYOR

IŞİD'den petrolü hem Rus, hem Suriye vatandaşı George Hasravi'nin aldığını iddia eden Erdoğan, "DEAŞ petrolünü bu alıyor, hem Suriye rejimine hem de dünyaya satıyor. Bir de bunların, Rusların meşhur bir dünya satranç federasyonu başkanı var. DEAŞ petrolünü alıyor, dünyaya satıyor. Bunların belgeleri nerede, açıklayayım; Amerika Hazine Bakanlığı bunların belgelerini açıkladı. Her şey ortada. Bütün bunlara karşı Türkiye olarak, Türk milleti olarak dimdik duracağız. Kara propaganda makineleri, kimlerin kandan ve acıdan beslendiğini, kimlerin kadı durdurmaya çalıştığını izliyor. Biz Türkiye olarak işte bu karmaşık ortamda, ahlaki ve tarihi sorumluluğumuza uygun şekilde, kardeşlerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz. Aksi taktirde her şeyden önce kurucu şehrimiz Bursa'ya mahcup oluruz, milletimize mahcup oluruz, aynı şekilde insanlığa mahcup oluruz. Biz ecdadımıza da torunlarımıza da mahcup oluruz. İnşallah olmayacağız. Bu zorlu mücadeleyi sabırla azimle dikkatle yürüterek, coğrafyamız üzerindeki kara bulutların dağıldığını inşallah hep birlikte göreceğiz." ifadelerini kullandı.

CHP’Lİ EREN ERDEM'E; İHANET İÇİNDE

Sözlerinden dolayı hedef haline gelen CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem'e de isim vermeden tepki gösteren Erdoğan, şunları söyledi: "Ama bu ülkeme ve milletime karşı ihanet içine giren sözde siyasetçileri görmezden geleceğim anlamına kesinlikle gelmiyor. Benim yetkilerimi anayasa belirliyor. Sorumluluğum da milletime karşı. Çünkü ben doğrudan milletin oyu ile bu makama gelmiş cumhurbaşkanıyım. Bu ülkede milletvekili sıfatıyla birisi çıkıp, Türkiye'ye iftira atan, husumet verenlere malzeme verecek işler yaptığı zaman benim sessiz kalmam asla mümkün değildir. Hale bak. Çıkacaksın, 'Türkiye terör örgütlerine kimyasal silah hammaddesi sevkiyatı yapıyor' diyeceksiniz, hem de benim buna tepki göstermeme tahammül göstermeyeceksiniz. Başta bağlı olduğu genel başkanı... Tek vazifesi kara propaganda yürütmek olan yabancı basın organlarına iftira ibaresi taşıyorsa burada bir kez daha söylüyorum, İşte o haninin tak kendisidir. Amalı, fakatlı çark etmeler, şu şöyle demiş, bu böyle demiş türü şark kurnazlığından ibaret kıvırmalarla bezeli ifadeler bu ihaneti ortadan kaldırmaz. Bakınız geçen ay Fransa'da bir terör saldırısı oldu, ülkedeki tüm siyasi partiler bunu bir milli mesele görüp aynı safta yer aldı. Ülkemizde benzer bir saldırı olduğunda kimi siyasi partilerin, bazı siyasilerin nasıl tavır takındığını üzüntüyle gördük. Bunu Ankara'da da, Gaziantep'te de Diyarbakır'da da gördük. Egemenlik haklarımızı koruma refleksiyle vuku bulan hadiseden sonra kendi ülkesinin değil, karşı ülkenin safında yer alanları ibretle ve kahırla takip ediyoruz.

Şu ifadeye bakın, 'İran ile Türkiye savaşsa İran'ın safında yer alırım' diyor. Bunu diyen kim, şu anda milletvekili. Peki genel bakanımdan bir şey duyuyor muyuz, hayır. Teröre, terör eylemini yapanlara, kendi ülkesini hedef alanlara değil, kendi devletine, kendi cumhurbaşkanına, kendi hükümetine suçlama yöneltmeyi siyaset zannedenler bu ülkeye çok ciddi zarar veriyorlar. Türkiye böyle bir istiskali hak etmiyor. Milletimiz bunlara gereken dersi her fırsatta vermesine rağmen bakıyorsunuz hala aynı yanlışta ısrara edenlere bizim diyecek bir şeyimiz kalmadı. Türkiye'nin gerginlik yaşadığı güçlere malzeme üretmek için çırpınanlara ses çıkarmayan genel başkanların acziyetlerinden duyduğum rahatsızlığı da buradan ifade etmek durumundayım. Hiçbir siyasi hesap kendi ülkesini ve milletini hedef alanların yanında durmayı meşru gösteremez. Türkiye bütün bu meselelerin üstesinden gelir. Bu hastalıklı siyaset anlayışının üstesinden gelinmesi gerekiyor. Neyse ki milletimiz, o muazzam irfanıyla, sağduyusu ile bunları kendi kısır dünyasına hapsetti. Böylece ülkeye ve millet daha büyük bedeller ödetilmesini engelliyor. 7 Haziran seçimleri sonrasında şayet iş bunların insafına kalsaydı, bugün ne halde olurduk düşünmek bile istemiyorum. Çünkü o süreci çok acımasız yaşadık. Milletimizin meseleye el koyup, yeniden istikrar ortamını güçlendirmesiyle hamdolsun bu sıkıntılı süreci geride bıraktık. Ben milletime şükran borçluyum, çünkü milletimizin feraseti hiçbir şeyle değiştirilemez."