Putin'in Bakü ziyareti ve Yeni Enerji Denklemi; Türkiye Devre Dışı Mı Bırakılıyor?
HABERRUS - ANALİZ Türkiye’nin son yıllarda Karadeniz’de doğal gaz keşfinin ardından artırdığı yerli gaz üretimi Rusya’dan ithal ettiği gaz hacminde düşüne neden oldu.
Türkiye Enerji Bakanı, yeni keşfedilen rezervler ve yapılan yatırımlar sayesinde ülkenin 35 yıl boyunca kendi ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Rusya'nın en büyük doğalgaz alıcıları arasında bulunan ve aynı zamanda transit ülke fonksiyonunu gerçekleştiren Türkiye'nin kendi gaz üretim hacmini artırması en nihayetinde Rusya'yı yeni politikalar üretmeye itiyor.
Şu anda Batı'da ve Rusya Federasyonu'nda Azerbaycan gazının Rus boruları üzerinden Avrupa'ya taşınmasına yönelik çeşitli planların tartışılıyor olması tesadüf değil.
Putin'in Bakü ziyaretinde bu konuların da gündeme gelmesi muhtemel.
Bu da bölgedeki enerji dengelerinin yeniden şekilleneceği bu günlerde Rusya'nın yeni stratejiler belirleme çabalarının arttığını gösteriyor.
Rusya’ya olan bağımlılığı azalacak
Türkiye, Karadeniz’deki büyük doğalgaz keşiflerinin ardından hızla kendi gaz üretimini artırıyor ve bu durum, ülkenin Rusya gibi geleneksel gaz tedarikçilerine olan bağımlılığını azaltmasına yol açıyor.
2020 yılında Karadeniz’de keşfedilen ve 710 milyar metreküp olduğu tahmin edilen rezervler, Türkiye’nin 35 yıl boyunca kendi ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahip. Sakarya sahasında başlatılan üretim, 2024 itibarıyla günlük 6 milyon metreküpe ulaştı ve 2025 yılı itibarıyla bu miktarın 10 milyon metreküpe çıkması hedefleniyor.
Bu gelişmeler Türkiye’nin gaz ithalatında belirgin bir düşüşe neden oldu.
2024 yılının Mayıs ayında Türkiye’nin ithalatı bir önceki yıla göre %22 oranında azalarak 2,9 milyar metreküp seviyesine geriledi.
Özellikle Rusya’dan yapılan ithalat %30 oranında düşerek 734 milyon metreküpe kadar indi.
Türkiye’nin Gazprom’dan yaptığı alımlar da 2023 yılına göre büyük bir düşüş gösterdi.
Yeni Bir Dönem: Türkiye’nin Gaz Stratejisi
Türkiye’nin bu hamlesi, sadece iç piyasada gaz fiyatlarını belirleme gücünü artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Rusya’nın Avrupa’ya olan gaz ihracatını da etkileyecek.
Rusya’nın Avrupa’ya gaz sevkiyatında Türkiye üzerinden sağladığı önemli transit yolları, Türkiye’nin kendi gaz üretimini artırmasıyla birlikte stratejik önemini yitirebilir.
Özellikle 2024 yılının sonunda sona erecek olan Ukrayna üzerinden gaz geçiş anlaşması sonrasında, Avrupa’nın gaz tedarikinde Azerbaycan gibi alternatiflere yönelmesi muhtemel.
Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin Rus gazına olan bağımlılığının azalması, Rusya’nın gaz satış pazarlarını yeniden şekillendirme ihtiyacını doğurabilir.
Avrupa’nın Rus gazına olan talebi son yıllarda hızla düşerken, Azerbaycan gazının Avrupa pazarındaki payı giderek artıyor. Bu da Türkiye’nin enerji stratejisinde daha bağımsız bir yol izlemesini sağlıyor.
Türkiye’nin enerji alanında attığı adımlar, ülkenin enerji bağımsızlığına doğru önemli bir yol katettiğini gösteriyor.
Karadeniz’deki gaz rezervleri, Türkiye’nin sadece kendi iç ihtiyacını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda dışa bağımlılığını da büyük ölçüde azaltacak gibi görünüyor.
Bu gelişme, Rusya’nın Avrupa’ya gaz sevkiyatı üzerindeki etkisini de azaltabilir, bu da bölgedeki enerji dengelerini yeniden şekillendirebilir.
Putin'in Bakü ziyaretini bu perspektiften okumak
Rusya’nın Avrupa’ya gaz sevkiyatı üzerindeki etkisini de azalması ve Azeri gazının AB'ye sevkiyatının artması, bu güzergahta Türkiye'nin artan önemi, Rusya'yı enerji dengelerini yeniden şekillendirmeye zorluyor.
Tam da, Ukrayna transit anlaşmasının tamamlanması ve Türkiye'nin gazda kendine yeterli hale gelme çabasının arttığı bu zamanda Rusya bu etkiyi azaltmak için yeni stratejiler deniyor.
Şu anda Batı'da ve Rusya Federasyonu'nda Azerbaycan gazının Rus boruları üzerinden Avrupa'ya taşınmasına yönelik çeşitli planların tartışılıyor olması tesadüf değil.
Bu bağlamda Putin'in Aliyev ile Kuzey Güney ticari koridorunun inşaasını ve geliştirilmesini görüşeceği toplantılarda, Azeri gazının Türkiye'ye alternatif olarak Rus boru hatları üzerinden Doğu Avrupa'ya aktarılması da gündeme gelecektir.
Özellikle Macaristan, Slovakya, Avusturya'nın Rus gazının boru hatları üzerinden tedarikinin devamı için Kiev'le yaptığı görüşmelerin sonuçsuz kalması bu ülkeleri alternatif tedarik yollarına itiyor. AB'nin Rus gazına uyguladığı ambargolara rağmen mevcut hatlardan Azeri gazının Rusya üzerinden AB ülkelerine aktarılması da masada bulunuyor.
Benzer bir uygulama Kazakistan ile Rusya arasında petrol boru hattında hayata geçirildi. Kazak petrolü Rus boru hattı üzerinden farklı ülkelere tedarik ediliyor.
Türkiye'de kurulması planlanan doğalgaz hub projesine Rus gazının yanı sıra Azeri ve Türkmen gazlarının da dahil edilebileceği basına yansımıştı. Bu bağlamda enerji tedarik yollarının yeniden yapılandırıldığı şu yıllarda Ukrayna krizinde kısa vadeli çözümün uzak olması, ülkeleri yeni adımlar atmaya zorluyor.
Türkiye'nin Rus gazını reddetme ihtimali, Rusya Federasyonu'nun satış pazarları arayışını daha da karmaşık hale getirecek.
Azerbaycan 2023 yılının tamamında 23,8 milyar metreküp ihracat gerçekleştirdi. Bu hacmin neredeyse yarısı (11,8 milyar metreküp) Avrupa pazarından geldi.
Azerbaycan gazının Avrupa'daki alıcıları Bulgaristan, Macaristan, Yunanistan, İtalya, Romanya, Sırbistan ve Slovenya'dır.
Ukrayna üzerinden Rus gazının transitinin nihai olarak son bulması Avrupa için Azerbaycan gazı tercih edilen seçenek olacaktır.
Yıl sonunda Rus gazının Ukrayna toprakları üzerinden AB'ye tedarikine ilişkin beş yıllık sözleşmenin sona ereceğini hatırlatalım.
Şu anda AB’de stoklar sınırlıdır. Özellikle Mayıs 2022'den itibaren Sokhranovka istasyonu üzerinden Avrupa'ya geçiş durduruldu. Tedarikler yalnızca Sudzha gaz ölçüm istasyonu aracılığıyla devam ediyor.
Temmuz ayının sonunda Bakü, Rus gazının Ukrayna üzerinden AB'ye aktarımının sürdürülmesi konusunda Moskova ile görüşmelerde bulunduğunu duyurdu. Görünüşe göre her iki taraf da AB ve İngiltere, Azeri gazının Rusya üzerinden tedarikini değerlendiriyor. Rusya ile müzakere sürecinde olduğuna vurgu yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, "Eğer yardım edebilirsek yardım ederiz" demişti.
Haziran ayında Bloomberg, Brüksel'in Rus gazının Avrupa'ya geçişine devam edilmesi konusunda Kiev ile pazarlık yaptığını bildirdi.
Aynı zamanda tartışılan bir diğer seçenek de Avrupalı şirketler tarafından Azerbaycan'dan gaz satın alınarak AB'ye giden Rus boru hatlarına enjekte edilmesiydi.
Bu olasılık Bakü'de kısmen doğrulandı. Cumhurbaşkanı Aliyev, Avrupalıların buna yatırım yapmayı reddetmesi halinde Azerbaycan'ın kendi gaz üretimini artırmak ve AB'ye ihracat altyapısını genişletmek için milyarlarca dolar yatırım yapmayacağını söyledi.
Kendisi özellikle Avrupalıların Güney Gaz Koridoru'nun (Bakü-Tiflis-Erzurum gaz boru hattı, Trans Anadolu Gaz Boru Hattı ve Trans Adriyatik Gaz Boru Hattını içeren) kapasitesini 16 milyardan 32 milyar metre kübe çıkarmak istediklerini belirtti. Ancak Güney Gaz Koridoru yatırımlarımın maliyetini henüz karşılayamadıklarını da sözlerine ekledi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Azerbaycan ziyareti Pazar günü başladı. Tarafların ikili stratejik ortaklık ve ittifak ilişkilerinin daha da geliştirilmesi konularını görüşmeyi planladıkları vurgulandı.
Dünyanın en büyük gaz tedarikçileri arasında olan Rusya'nın ağır ambargo altında olması, elini kolunu bağlıyor ve Türkiye gibi transit ülkelere olan ihtiyacını artırırken, Türkiye'nin Rus gazına olan bağımlılığının azalması, Ankara'ya ikili ilişkilerde daha dengeli politikalar üretme kabiliyeti tanıyor.
Ankara gibi Bakü de Rusya ve Putin'le olan ilişkisinde benzer pragmatik politikalar benimsiyor. Azerbaycan ile Rusya ilişkilerinin Türkiye-Rusya ilişkilerine benzer bağlamda geliştiği 'kazan-kazan' politikasına odaklandığı, son gelişmelerle daha da görünür oldu.
Son yaşanan jeopolitik kırılmalar, güney komşularına daha bağımlı hale gelen ancak yıllardır bölgede dominant politikalar izleyen Moskova'nın politika değişikliğine gitmek zorunda kaldığı ve daha dengeli politikalar üretmek zorunda kalacağı yorumlarını beraberinde getiriyor.
Enerji politikaları, ülkelerin ve bölge insanının kaderini belirlemeye devam edecek. Bazı ülkelere yeni fırsatlar doğururken bazı ülkelerin kaderini de etkileyecek.