Rus toplumunun portresi: Maksim Gorki 150 yaşında
Romanlarında ve tiyatro oyunlarında Rus toplumunun portresini çıkardı. Ancak Lenin ile dostluğu ve devlet yazarına dönüşmesi saygınlığına gölge düşürdü. Maxim Gorki bundan 150 yıl önce doğdu.
"Ana", "Eylülün Gölgesinde" ya da "Klim Samgin'in Hayatı" en ünlü romanları arasındadır. "Ayaktakımı Arasında", "Küçük Burjuvalar" veya "Güneşin Çocukları" ise dünyanın dört bir köşesinde sahnelenmiş tiyatro oyunlarından en ünlüleridir.
Gorki, birçok öyküsünde Rusya'da devrim öncesi ve sonrası yaşamı tasvir eder. Aleksey Maksimoviç Peşkov, daha çok bilinen adı ile Maksim Gorki (1868 –1936) yoksul bir ailedendi. Otodidakt olan yazar, eserlerini Rusça'da "acı" anlamına gelen "Gorki" takma adıyla yazmaya başlamıştır.
Alman Slav dilleri Profesörü Armin Knigge, Maksim Gorki'nin "klişe ve çelişkilerle dolu bir yazar olduğunu" belirterek, "Dostoyevski gibi klasik bir yazar değildir, ama dünya edebiyatının en büyüklerinden biridir" diyor. Knigge, Gorki'nin özellikle eserlerinde kullandığı dilin kendisinde hayranlık uyandırdığını ve "Rus insanının bir portreler galerisi" olarak algılanabilecek eserlerinin büyüleyici olduğunu vurguluyor.
Devrimin şairi
1901 yılında St. Petersburg'daki bir öğrenci gösterisinin acımasızca copla dağıtılmasından sonra "Fırtına Kuşunun Türküsü" adlı eserin yazan kişi olan Gorki gerçekten devrimin şairi olarak görülebilir mi? O dönemde devrimci toplantılarda okunan, "öfkenin gücünün, coşku alevinin ve zafere olan inancın" habercisi olan bu kuşun gelmekte olan fırtınayı bildirmesi bir rastlantı mı?
Proleter yazar
Güçlü sözleri seven Maksim Gorki lafını hiç esirgememiştir. Sosyal eleştiri içerikli tiyatro oyunlarını kapsayan eski dönemine ait edebî eserlerinde de bu özelliği görülür, 1907'de yazdığı "Ana" adlı romanında da. Bu romanın kahramanı bir fabrika işçisi, yani gerçek bir proleter olduğu için roman Sovyet edebiyatının klasikleri arasında girmiştr.
Sovyetler Birliği'nde Komünist Akademi'nin 22 Ekim 1927'de Gorki'yi "proleter yazar" olarak kabul etmesi üzerine yazar için adeta bir onurlandırma yarışı başlatıldı. Önce kendisine Sovyetler Birliği'nin en değerli ödülü olan Lenin Madalyası verildi. Ardından Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komite üyeliğine seçildi. 60'ıncı doğum günü tüm ülkede etkinliklerle kutlanıldı, çok sayıda kuruluşa onun adı verildi. Hatta doğum yeri olan Nijni Novgorod kenti 1932'de adını Gorki olarak değiştirdi. 1990 yılına kadar da adı böyle kaldı.
"Devlet yazarına dönüştürülmesi Gorki'ye zarar verdi"
Gorki araştırmacısı Knigge, Maksim Gorki'nin Sovyet devlet yazarına dönüştürülmesinin onun saygınlığına son derece zarar verdiği görüşünü savunuyor ve şunları sözlerine ekliyor: "Sovyet devleti onu parti neferi haline getirdi. Ama Gorki hiçbir zaman Stalinist olmamıştır!"
Şüphesiz, Gorki'nin devrimden sonrasında liderler ile ilişkileri çelişkilerle doludur. Örneğin "Kültür ve Devrim Üzerine Çağdışı Görüşler" adlı 1917 ile 1918 yılları arasında "Novaya Zhizn" (Yeni Yaşam) adlı gazetede yayınladığı yazılarında, Ekim Devrimi sırasınan işlenen insanlık suçlarına kesinlikle karşı çıkmış ve hatta Lenin'i de eleştirmiştir.
Daha sonra Bolşevik çizgiye dönüş yapmıştır. Nobel edebiyat ödüllü yazar Aleksander Soljenitsin'in anlattığı, rejim muhaliflerinin kapatıldığı Gulag çalışma kamplarını "barakalarının pencerelerinde çiçek saksıları bulunan" şeklinde şirin göstermeye çalışan röportajlar hazırlamış, bu noktada nafilikle hareket etmiştir.
Gorki uzun yıllar Sovyetler Birliği dışındaki ülkelerde yaşadı, 18 Haziran 1936'da Moskova'da öldü. Ölümünden sonra bugüne kadar söylentilerin sonu da gelmedi. Acaba onu Stalin mi öldürtmüştü? Sovyetler Birliği 1991 yılında yıkıldığında, onu, yani devletin yazarının heykelini de kaidesinden alaşağı ettiler. Ama aradan geçen zaman içinde yazar Gorki'yi siyasi Gorki'den olabildiğince ayırmak gerektiği hususu daha iyi anlaşıldı.
Doğum günü kapsamında eski öyküleri yayınlandı
Maksim Gorki'nin romanları, öyküleri ve tiyatro oyunları 100'den fazla dile çevrildi. 150. doğum günü dolayısıyla Almanya'da 17 adet eski öyküsü "Holtva'da Kirmes" ("Jahrmarkt in Holtwa") adı altında yayımlandı.Bu öykülerde de devrim öncesi Çarlık Rusyası'nda büyük açlık yılları sonrasında dilenerek ve etrafı yağmalayarak dolaşanküçük yankesici ve kopukların basit yaşamından kesitler sunuluyor.
Stefan Dege, DW Türkçe