Büyükelçi Sezgin: Nazım’ı mahpus edenler, kendileri mahpus oldu
Büyük Şair Nazım Hikmet Rusya’nın başkenti Moskova’da Novodeviçi Mezarlığı’ndaki kabri başında ölümünün 48. yıl dönümünde Rus-Türk İşadamları Birliği’nin (RTİB) girişimi ile düzenlenen törenle anıldı. Türkiye Moskova Büyükelçisi Aydın Sezgin, Türkiye’den Ataol Behramoğlu, Hıfzı Topuz, Musa Eroğlu ve Ece Temelkuran gibi isimlerin katıldığı törene, Moskova’da yaşayan Türk diasporası da ilgi gösterdi.
3 Haziran 1963’te Moskova’da yaşamını yitiren Nazım’ı anma töreninde konuşan Sezgin iç burukluğu içinde olduklarını, tarihin o döneminde büyük hatalar işlendiğini söyledi. Tarihin bir hatalar yığını olduğuna değinen Sezgin, “Bazı devirler zamanın ruhu yanlış yol çizebilmektedir. Şimdi onun manevi huzurunda keşke bu hatalara düşmemeyi bilebilseydik diyoruz. Biliyoruz ki onu mahpus edenler kendilerini mahpus etti. Onu sürgüne gönderenler kendilerini sürgün etmiş oldu. O ülkesine hasret içinde öldü. Oysa bu kaderi hiç de haketmemişti” dedi.
Yıllar boyunca Nazım’ın mahkemeden mahkemeye ve sürgün hayatına zorlandığına dikkat çeken Sezgin, “2009’da vatandaşlıktan çıkarılma kararı geri alındı. Ona ve tarihe karşı hatamızın bilincine vardığımızı böyle bir kararla ortaya konmuş olması, bir nebze bizler için teselli” ifadelerini kullandı. Büyükelçi Nazım’ın Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında dostluk bağı oluşturduğuna da dikkat çekti.
Nazım’ın mezarı başında siyaset
Nazım’ı anma etkinliklerine katılan şair Ataol Behramoğlu Türkiye’de halen belirli ölçüde aydınların zulüm görmeye devam ettiğini iddia etti. Nazım Hikmet’in anısı önünde açıkça konuşmazsa kendini suçlu sayacağını ifade eden Behramoğlu, “Bugün Türkiye henüz sona ermemiş, yapımı tamamlanmamış heykellerin yıkıldığı, henüz yayınlanmamış kitapların bilgisayarlardan alınarak yazarlarının hapsedildiği bir ülke” eleştirisi getirdi.
Nazım’ın 61-62 yaşında vefat etmesine rağmen fotograflarında çok yaşlı gösterdiğini ifade eden Behramoğlu, “1938 yılında tutuklanarak cezaevine konmuş. Orada kalp hastası olmuş, 1950’de serbest bırakılmış. Sonra takip edilmiş, öldürülme korkusu ile ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış. 10 yıl ülkeden ülkeye bir göçmen kuş gibi göçmüş. Memleket hasreti kavrulmuş bir adam. Erken ölümünün nedeni bu” değerlendirmesinde bulundu.
Nazım’a yapılan zulümlerin başka aydınlara da yapıldığını vurgulayan Behramoğlu, “Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra özellikle baskılar arttı. Atatürk yaşasaydı, Nazım bu kadar hapis yatmazdı. 1940’lı yıllarda Aziz Nesin, Orahan Kemal ve Yaşar Kemal gibi sayısız aydın zulüm görmüş. 12 Mart ve 12 Eylül sonrasında da bu zulüm devam etti” şeklinde konuştu.
Kimseyi ötelemeyelim
Ünlü halk ozanı Musa Eroğlu ise Cihan Haber Ajansı’na yaptığı değerlendirmede Nazım’a vatandaşlığın iadesinin çok geç kalmış bir karar olduğunu ve Türkiye topraklarının çok zengin köşe taşları yetiştirdiğini söyledi. Hacı Bektaş, Hacı Bayram Veli, Mevlana gibi değerlerle Türkiye’nin çok güçlü bir geleneği olduğunu ifade eden Eroğlu, “Güzel bir ülkede yaşıyorsak, insanlığımız varsa onu kurcalayan çok olur. Biz bu tuzağa düşüyoruz. Onu bozduğumuzda bölünmeler oluyor. Bir finalde birleşince hiç bir şeyin öyle olmadığını görüyoruz. Ama bir yara kalıyor. Hiç bir insanımızı ötelememeliyiz. Bu, şu değil. Bu bizim insanımız diye başlamalıyız. İnançlar ve kültür açısından zenginiz. Neden fakirleşelim? Zenginiz ve bu kadar çeşidimiz var diyebilelim” çağrısında bulundu.
RTİB adına organizatörler arasında yer alan Naki Karaaslan da verdiği bilgide son 10 yıldır Nazım’ı anma etkinliklerinin düzenlendiği, son iki yılda ise bunu daha derli toplu hale geldiğini söyledi. Karaaslan’a göre Nazım’ın hakettiği yeri alabilmesi için çalışmaların yapılması ve özellikle de okullarda ders olarak okutulabilmesi için girişimlerin yapılması gerekiyor.
Anma etkinleri, ünlü halk ozanı Musa Eroğlu’nun Nâzım Hikmet anısına Rusya’daki türkü severlere vereceği özel bir konserle son bulacak.
Faruk Akkan, Abdurrahman Kamburoğlu, Moskova, Cihan