Putin'in Ukrayna'da yeni konsepti - ANALİZ

Kırım'ın Rusya'ya ilhakına rağmen suların bir türlü durulmadığı Ukrayna'da ve özellikle ülkenin Donetsk, Harkov ve Lugansk gibi güneydoğu bölgelerinde son günlerde yaşananlar, AB-Rusya çekişmesi neticesinde ortaya çıkan süreçte Moskova açısından ikinci aşamaya geçildiği izlenimi veriyor.

Kırım’ın Rusya’ya ilhakına rağmen suların bir türlü durulmadığı Ukrayna’da ve özellikle ülkenin Donetsk, Harkov ve Lugansk gibi güneydoğu bölgelerinde son günlerde yaşananlar, AB -Rusya çekişmesi neticesinde ortaya çıkan süreçte Moskova açısından ikinci aşamaya geçildiği izlenimi veriyor. Toprak bütünlüğünü Kırım’la birlikte kaybeden ve üniter devletin temellerinin oldukça aşındığı Ukrayna’nın önündeki bu aşama federasyonu ima etmekle birlikte, ülkenin parçalanması neticesi dahi verebilecek nitelikte ilerliyor. Putin’in jeopolitik hedefleri, Kiev’in öngörüsüzlüğü, AB’nin sembolik tepkileri ve ABD’nin çekimser tavrının yönünü belirlediği bu süreç, yeni bölgesel krizleri de tetikleyebilecek mahiyette. Öte yandan, halihazırda büyük ölçüde Moskova’nın hamleleriyle şekillenen Ukrayna’nın kaderi için ufuktaki federasyon senaryosu hiç de yabana atılacak cinsten bir teklif olarak gözükmüyor.

Kremlin ne istiyor?

Ukrayna’da 22 Şubat’ta Yanukoviç iktidarının devrilmesi sonrası Kremlin aslında üç aşamalı bir planı yürürlüğe koymuştu. İlk olarak, 'tarihi bir yanlışın düzeltilmesi' olarak görülen Kırım’ın anavatana dönüşü hedefi gözetilmişti. Uluslararası hukuk açısından tartışıladursun, 16 Mart referandumu sonrası Rusya 'de facto' olarak bu amacına ulaşmış oldu. 18 Mart’taki Putin’in ilhaka dair yaptığı uzun konuşmasında ise Batı’yla işbirliğine artık ciddi bir mesafenin konulacağı mesajı verildi ve ülkenin küresel güç olma arzusunu güçlü bir şekilde vurgulayan, bir manada yeni dış politik konsept ilan edildi. AB ve NATO’nun özellikle eski Sovyet coğrafyasında yürüttüğü politikalara karşı oldukça sert bir eleştiri getiren Putin, 1991 sonrası süreçte Rusya’nın 'soyulmakla' kalmayıp 'yağmalandığını' söyledi ve artık bu duruma izin verilmeyeceği taahhüdünde bulundu.

Ukrayna bağlamında ise bu konsept ülkenin sürüklendiği krizde Rusya’nın sorumluluğunun bulunmadığı iddiası üzerine inşa edildi. Kiev’de devrimle iktidara gelen yeni yönetimi tanımayan Moskova, ülkedeki krizin çözümünde -Kırım hariç- ikinci aşama olarak federasyon fikrini daha yüksek perdeden dile getirmeye başladı. Halihazırda, Donetsk ve Harkov’da bağımsızlık ilanlarında da görüldüğü üzere Ukrayna’nın farklı bölgelerinden gelen ayrılıkçı talepler ise Kremlin’in bu politikasının önemli bir ayağını oluşturuyor. Oldukça gergin olan ortamda muhtemel bir provokasyon sonucu ölümlerin olabileceği askeri müdahale sonrası bu bölgelerin de ilhak edilmesi kartını saklı tutan Kremlin, federasyon senaryosunun adım adım temellerini atıyor. Başka bir deyişle, Moskova ilhak kartını gösterip, hem Batı’yı hem de Kiev’i federasyona razı etmeye çalışıyor.

Öte yandan, Ukrayna’nın tamamında kontrolünü yitiren Moskova’nın bu ülkedeki çıkarlarını maksimize etmek için önündeki en optimum seçeneğin de federasyon olduğu görülüyor. Zira ünlü Rus uzman Sergey Karaganov’un da belirttiği gibi, her ne kadar Rusya’nın Ukrayna’daki 'özgül ağırlığı' bu bölgelerde oldukça yükseklerde seyretse de ilhak kartı Kırım’dakinin tersine çatışma ihtimali içerdiği için Moskova açısından da riskli bir seçenek. Gelinen noktada ise Batı bu seçeneği tamamen dışlamasa da Kiev, Moskova tarafından dikte edilen federasyon senaryosunu kabul edilemez buluyor. Ukrayna’da 25 Mayıs’taki erken cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce yeni bir anayasa çalışması yapılması konusunda ısrarını sürdüren Moskova’nın önümüzdeki günlerdeki hamlelerinin, bu fikrin sahada olgunlaştırılması çerçevesinde ilerleyeceği söylenebilir.

Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un en son The Guardian’daki makalesinde de bahsettiği üzere, Moskova’nın Ukrayna’da istikrarın sağlanması için öngördüğü üçüncü aşama ise 'tarafsız' ülke statüsünün bu yeni anayasada garanti altına alınması. Moskova, aslında daha önce 2010 yılında Yanukoviç’in onayladığı, ancak pratikte uygulanmamış olan bu statünün anayasa hükümleriyle perçinlenmesini istiyor. Bu hedefin arka planında ise Ukrayna’nın NATO üyeliğinin kesin bir şekilde önünün alınmak istenmesi yatıyor. AB ile ekonomik alanda sınırlı bir ilişki ağı öngören tarafsızlık statüsü, tam da Rusya’nın arzuladığı gibi Ukrayna’nın NATO ile askeri işbirliğini imkânsız kılıyor.

Ukrayna için anlamı

Batı’nın sınırlı siyasi, askeri ve finansal desteği göz önüne alındığında, Kırım’ı tek bir kurşun atmadan Rusya’ya bırakmak zorunda kalan Kiev’in önünde, ülkenin geri kalanında toprak bütünlüğünün sağlanması için oldukça uzun ve meşakkatli bir yol görünüyor. Moskova’nın mecburi istikamet olarak Ukrayna’ya çizdiği 'federasyon' ve 'tarafsızlık' statüsünün ise içerisinde barındırdığı riskler fırsatlardan fazla. Merkezi iktidarın yeterince güçlü olmadığı ülkelerde federasyon, parçalanmadan önceki son aşama olarak değerlendiriliyor. Ukrayna bağlamında ise toplumsal kutuplaşma ve bölünmüşlük, toprak bütünlüğü sorunu, düşük ekonomik refah seviyesi, enerji bağımlılığı, işsizlik gibi faktörler Rus siyasi analist Vladimir Rijkov’a göre Kiev’deki merkezi iktidarın federasyon ile ne kadar sürdürülebileceği tezini tartışmaya açıyor. Sonucunda Moskova’nın kazançlı çıkabileceği ve Ukrayna’nın doğu ve güney bölgelerinin yine 'tek kurşunsuz' Rusya’ya ilhakı ile neticelenebilecek böyle bir senaryonun gerçekleşme ihtimali ise oldukça yüksek.

Öte yandan, eski Sovyet coğrafyasında 'tarafsız' ülke konumundaki tek ülke olan Türkmenistan örneği Ukrayna için de bazı önemli ipuçlarını içerisinde barındırıyor. Rusya ile toprak bütünlüğü sorunu yaşamaması, sahip olduğu devasa doğalgaz rezervleri, Rus nüfusun azlığı, Rusya ile ortak kara sınırı paylaşmaması, göçmen işçi noktasında Rusya’ya karşı bağımsızlığı gibi nedenler Türkmenistan’ı 'tarafsızlık' konusunda büyük ölçüde başarılı kılan etkenler. Ukrayna gibi medeniyetsel düzlemde Batı-Rusya ikileminin yaşandığı ve dolayısıyla denge politikasının gözetilmesinin gerektiği bir ülke için böyle bir statünün faydaları göz ardı edilmemeli. Ancak, Türkmenistan için sayılan bütün bu özelliklerin hiçbirine Ukrayna’nın sahip olmaması, 'tarafsız' ülke statüsüne aslında yeniden Rusya’nın kontrolü altına girme gibi eş bir anlam da yüklüyor.

Sonuç itibariyle son günlerde Ukrayna’nın güney ve doğu bölgelerindeki hareketliliği Putin’in yeni konsepti çerçevesinde resmin parçalarını tamamlayan unsurlar olarak görmek gerekiyor. Her ne kadar müdahillik derecesi tartışılsa da Rusya’nın bu ülkede süregelen olayları sadece takip edeceğini sanmak, hem Kiev’in hem de Batı’nın yapacağı önemli bir stratejik hata olur. Stratejik hataların ise taktik başarıları götüreceği gerçeği şu sıralar bütün tarafların üzerinde düşünmesi gereken hususların başında geliyor.