Ukrayna krizinde Türkiye’nin sıfırlanan özgül ağırlığı
İzlediği politikalarla hem Batı’da hem Doğu’da yıldızının parladığı dönemde bölgesel sorunların çözümü için kapısı çalınan Türkiye, Karadeniz komşusu Ukrayna’daki krizde devre dışı kaldı. Ankara, ciddi sorunlarla karşı karşıya olan Kırım Tatarları konusunda da herhangi bir inisiyatif geliştiremedi.
Türkiye’nin Karadeniz komşusu Ukrayna’da bir yıla yakın süredir Soğuk Savaş dönemlerini aratmayan bir kriz yaşanıyor. 2008’de Gürcistan savaşında Kremlin’e ilk gelen lider olan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, aldığı inisiyatifle tüm Kafkaslar’da barışın kurucusu olmaya çalışmıştı. Aradan geçen 7 yılda Türkiye’nin yanlış dış politikaları ile sıfırlanan özgül ağırlığı Ukrayna krizinde bir kez daha su yüzüne çıktı. ABD, Avrupa Birliği ülkeleri ve Kazakistan son bir hafta içinde yoğun diplomasi trafiği geliştirdi. Aleksandr Lukaşenko’nun cumhurbaşkanı olduğu Belarus’a gelen Almanya ve Fransa liderleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile 18 saat süren tarihi zirve sonunda ateşkes anlaşmasına imza attı. Baş döndüren bu yoğun diplomasi trafiğinde kimsenin aklına, “Bu konuda Ankara ne düşünür?” sorusu ise gelmedi.
İran nükleer sorununda ve Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk girişimi, Ermenistan-Azerbaycan krizinin çözümüne yönelik atılan adımlar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefleri ile eşzamanlı gelişti. Batı ve Ortadoğu ile sağlıklı ilişkiler kurabilen Ankara, Kuzey komşuları tarafından da takdirle karşılandı ve stratejik ortaklık boyutunda ilişkilerin geliştirilmesi için çaba sarf edildi. Ancak son yıllarda Mısır, Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleri ile kavgalı, Brüksel’den uzaklaşmış, ABD ile iç siyasi hesapları yüzünden limoni ilişkilere sahip Ankara’nın Rusya’daki ağırlığının da hafiflemesi kaçınılmaz. Moskova’nın Ukrayna krizi nedeni ile iplerin kopma noktasına geldiği Batı’ya laf çakan bir Türkiye’yi konjonktür gereği dışlamaması olağan. Moskova-Ankara hattında karşılıklı güvene dayanan ilişkiler Arap Baharı ve Suriye krizinde kırılma yaşadı. Rusya, Ortadoğu’da radikal unsurların güçlenmesinde Ankara’nın parmağı olduğunu düşünüyor.
Ukrayna’da gerçekleşen devrimin hemen ardından dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kiev’e giderek yeni yönetimle görüşmelerde bulunması Moskova’da tepkilere neden oldu. Rus basını Mısır’da yapılan darbeye tepki gösteren Ankara’nın Ukrayna’da aynı yaklaşımı göstermemesini eleştirdi. Geçen yıl Malezya Havayolları’na ait yolcu uçağının düşürülmesi olayında Erdoğan’ın yaptığı “Ukrayna hava sahasında Malezya uçağı, maalesef Rusya tarafından füze ile vurularak indirildi…” açıklamaları da Kremlin’de not edildi. Rusya Dışişleri Bakanlığı delil sunmadan yapılan açıklamalar konusunda uyarıda bulundu. Rusya, Montrö Anlaşması’nın ihlal edilerek NATO gemilerinin Karadeniz’e giriş yaptığı konusunda da Ankara’ya endişelerini iletti. Batılı ülkelerin uyguladığı yaptırımlara Türkiye’nin katılmaması ise memnuniyetle karşılandı.
Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını sözlü olarak kınayan Ankara, Kırım Tatarları konusunda da herhangi bir inisiyatif geliştiremedi. Tatarlar, Ankara’dan uzun yıllar çektikleri acıyı dindirecek makul politikalar geliştirilmesine katkı sağlamasını bekliyor.