Türkiye: ABD ile Rusya arasında salıncak

BirGün gazetesi yazarı Mustafa K. Demirkol bugünkü yazısında Türkiye-Rusya yakınlaşmasını ve bunun küresel dengelere olan etkisini kaleme aldı. Demirkol'un "Türkiye: ABD ile Rusya arasında salıncak" adlı köşe yazısı:

Türkiye ile Rusya arasında gittikçe gelişen ilişkilerin Türkiye hükümetlerinin zaman zaman batıya karşı alternatif arama çabasıyla da bir ilgisi var mıdır acaba? Çünkü ne zaman Türkiye Batı ya da ABD ile gerginlik yaşasa bu tür çabalar içine giriyor. Bildiğimiz en iyi iki örnek İsmet İnönü ile Adnan Menderes’tir.

İnönü, Türkiye’nin ABD’nin başını çektiği bloktan kopabileceğini, “eğer” şart edatını kullanarak da olsa, dile getirmişti. Time dergisine 1964 yılında verdiği söyleşide İnönü “Kıbrıs’taki bu haksız durum devam eder, müttefikler bizi yalnız bırakır, NATO yanımızda olmaz, anlayışsızlık hüküm sürer, Türk azınlık ezilir, bu böyle devam ederse; günün birinde Batı’nın bu savunma sistemi yıkılır, yeni şartlarla yeni bir sistem ve dünya kurulur, Türkiye de bu yeni dünya içinde yerini bulur” demişti. Ülkeyi tamamen bir ABD uydusu haline getiren Adnan Menderes de talep ettiği kredinin verilmemesi üzerine Sovyetler Birliği’ne yanaşma politikasına başvurmuştu.

Zayıf Erdoğan güç peşinde

Şimdi de Rusya ile Türkiye arasında, yakın zamanda sanki hiç ciddi krizler yaşanmamış gibi bir “dostluk” rüzgarı esiyor. Ülkemizin önceliğinin büyük ya da küçük, önemli ya da önemsiz fark etmez, tüm komşularıyla iyi ilişkiler geliştirmek olması karşı çıkılacak bir politika değil. Tabi yakınlaşan Rusya’nın bir sosyalist ülke olmadığını, Rusya’ya yaklaşmanın da Recep Tayyip Erdoğan ile yönetimini antiemperyalist kılmayacağını kavramak zorundayız. İki süper güç arasında tercihini Rusya’dan karşı tarafa, yani ABD’ye blöf niyetiyle yapan bir Türkiye var.

Türkiye şu an Rusya’ya yakın. Nedeni Erdoğan ile yönetiminin “yakın yol arkadaşı” cemaatle düştüğü kavganın bir sonucu olarak yapılan darbe girişiminde batının parmağı olduğunu düşünmesi, darbe girişiminin atlatılması sonrası desteğini hemen vermediği için ABD ‘ye güveninin yitirmesi. Ek olarak iflas etmiş Suriye politikasında hiçbir önerisinin batı ile ABD tarafından kabul görmemesi, en son Irak’ta ABD’nin, Türkiye ile yaşadığı krizde Irak’tan yana tutum alması da belirtilmeli. Erdoğan, darbe girişiminden sonra öylesine güç kaybetti ki, tersinin düşünenler yanılıyorlar, mezhep düşmanlığı güttüğü İran’la yakınlaştı. Şimdi Irak Merkezi Hükümeti ile yaşanan Başika kaynaklı krizi de aslında ABD ile yeni pazarlıklar yapılabilmesinin aracına dönüştürmek üzere. Başika’daki ısrarından, Musul’daki emellerinden vazgeçmesi karşılığı ABD’den alacağı kimi, ödünler de olacak hesabı yapıyor Türkiye.

Rusya neden yakınlaştı?

Türkiye’nin Erdoğan’ın iflas etmiş politikasının sonucu olarak yüzünü kendisine dönmesi Rusya için de zamanlaması olağanüstü iyi bir gelişme. Yılan hikayesine dönüşmüş bir Güney Akımı projesi var, malum. B u proje gerçekleşirse Avrupa Rus gazına bağımlılığı hale gelecek. Bu nedenle AB’nin karşı olduğu bir projedir bu. AB üyesi herhangi bir ülkeden geçmesine de izin vermemektedir. Rusya, bu projenin güzergahı olarak AB üyesi olmayan, dolayısıyla AB kurallarının bağlayıcılığı bulunmayan (karşılaşabileceği dolaylı siyasi baskılar başka bir konu) Türkiye’yi “partner” olarak görmekte. Böyle bir plan varken Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerinin bozuk olmasını istemesi akılcı olur mu?

İkincisi, NATO’nun artık doğrudan doğruya kendisini hedef aldığı son Brüksel toplantısından sonra Rusya’nın NATO içinde güçlü müttefiklere ihtiyacı var. NATO ile de gergin ilişkileri olan Türkiye ile yakınlaşmasından daha doğal ne olabilir?

Yazının tamamını okumak için buraya tıklayınız