Zvezda: ‘Kaos ihracatı Türk dış politikasının en önemli vektörü oldu’

Zvezda: ‘Kaos ihracatı Türk dış politikasının en önemli vektörü oldu’

Rusya’nın önde gelen haftalık haber-yorum portalı ‘’Zvezda’’, ‘Yıkım Ustası Erdoğan’ başlıklı bir analiz yayınladı

Yüksek Ekonomi Üniversitesi Profesörlerinden Dimitri Evstafiyev’in makalesinde Ankara’nın ve Erdoğan’ın politik hedefleri ele alınmış

Yıkım Ustası

Türk lider Tayyip Recep Erdoğan'ın Kuzey Afrika'dan Hazar'a ve daha sonra Orta Asya'ya kadar bir "Türk dünyası" oluşturma planları artık sır değil. Ve "yeni padişah" jeopolitik fantezilerini artık gizlemiyor bile. Türk dış politikasının mekanizmalarına tuhaf denilse de, günümüz dünyasını oldukça meşgul ediyor.

Daha güçlü bir ortak olduğunda, ilkesi olmayan bir geçici "fedakarlık" ile o ortak Erdoğan için değeri olan bir tür "kaynağa" dönüşmeye başlıyor. Türkiye, krizi daha da tırmandırma donelerini öne sürerken, aslında herkes gerilimi azaltmakla meşguldür. İşin odak noktası, Türkiye'nin başlangıçta elinde olan bazı kaynakları “feda ederken” ve rakiplerinin eylemlerinin sonuçlarını çok net bir şekilde hesaplamasıdır.

Bu tür senaryolarda oldukça açık bir jeopolitik mantık var: Erdoğan, çeşitli olay ve süreçlerden sonra ilgili bölgelerde oluşan statükoyu değiştirmek hatta kırmakla ilgilenerek jeopolitik boşluğu dolduruyor. Türkiye'nin çıkarları ile bir şekilde temas kuran diğer aktörlerin çoğu ise, aksine, statükoyu sürdürmekle ilgileniyorlardır aslında ama sonuca varmak için imkanlara sahip değillerdir.

Yazıda Erdoğan’ın bu temel stratejisine İdlib, Libya gibi farklı bölgelere müdahele şeklinden örnekler verilirken hedeflerini kolaylaştırıcı araçları anlatılıyor.

Erdoğan’ın işini kolaylaştıran araçları

Birincisi: Kabul edilmelidir ki, Ankara'ya bağımlı hale gelen küçük ortakların çok başarılı bir şekilde kullanılır şekle dönüşmeleri bir gerçek. Erdoğan, bilinen kurumlar (NATO, AB ile diyalog vb.) çerçevesinde hareket etmek yerine kurumsal düzlemde keskin bir dönüş yaptı ve oyunun kurallarını kendisinin ve ancak kendisinin belirleyebileceği kurum ve mekanizmalara yönelmeye başladı başladı. Bu estrümantellerle Erdoğan'ın dış politikası, sadece stratejinin belirsizliğini değil, aynı zamanda istikrarlı sistemler inşa etme olasılıklarının sınırlı olduğu Türkiye'yi çevreleyen zayıf devletlerle (ve hatta devlet olmayanların), Türkiye'nin mevcut veya biraz genişletilmiş ulusal toprakları biçiminde tek bir "Türk dünyası" çekirdeği oluşturma yolunun devamı olduğu açıktır.

İkincisi. Ankara, diğer küresel ve bölgesel oyuncularla karşılaştırıldığında, büyük ölçüde, askeri operasyonları "ortak" güç oluşumlarını, paramiliter güçleri vekaleten kullanarak mesafe almaya çalışıyor. Bu, Türkler için sıcak noktalara gönderilen insanların ölümlerinin sonuçlarından kaynaklanan risklerin çoğunu ortadan kaldırıyor. Ayrıca, Türkiye için yüksek yoğunluklu askeri güç politikasını sürdürmek için böyle bir mekanizma görece daha ucuzdur.

Üçüncüsünde savaş riskini azaltan teknik gelişim. Mesela, Ankara "İHA savaşları" prensibini maksimum olasılıkla kullanıyor. Bunu Libya'da daha çok gördük, askerleri taktik başarılarını büyük ölçüde Türk insansız hava araçlarına borçludur.

Dördüncü. Erdoğan'ın politik oyunlarının devamlılığını sağlayan en önemli unsur, askeri güç açısından bir sorun olmamasına rağmen, muhaliflerin bozmaya çalışmaması ve lojistik desteğe dönüşmesi.

Beşinci ise Siyasi İslam algısında bir liderlik pozisyonu. Ülkenin siyasi liderlerinin doğrudan katılımıyla ve halkın destek vermesiyle agresif bir politika izlendi.

Haftalık haber-yorum portalı ‘Zvezda’da yayınlanan makalenin tamamına buradan ulaşmanız mümkün: https://zvezdaweekly.ru/news/t/20201013176-ym2Ey.html

HABERRUS