Kommersant: Erdoğan, Pakistan ve Afganistan’daki cihatçıları da Karabağ’a taşıyor
HABERRUS - Rusya’nın en etkili gazetelerinden Kommersant, Erdoğan Rejimi tarafından Dağlık Karabağ’a taşınan cihatçılar konusunda yeni ve çok çarpıcı iddialarda bulundu.
Kommersant’ın haberinde Erdoğan’ın Suriye ve Libya’nın yanısıra Pakistan ve Afganistan’daki cihatçılarla da işbirliği kurarak bunların da Karabağ’a taşınmasında rol aldığı iddia ediliyor.
Eski sovyet coğrafyasında yaşanan gelişmelerin Sunni-Şii çatışmasına sönüşme riski olduğunu belirten gazete haberinde, bölgeye cihatçıların gelmesini organize edenlerin, sağ kalan radikal cihatçıları geri ülkelerine göndermezse, durumun ciddiyetiyle ilgili sinyallerin Ankara ve Bakü'ye verilmesi gerektiği vurgulanarak aksi taktirde Rusya’nın kendi silahlı kuvvetlerini kullanmak zorunda kalacağını belirtiyor.
Afgan Siyaseti İnceleme Merkezi uzmanı Andrey Serenko’nun yorumlarının yer aldığı haber analizde, Suriye ve Libya'dan gelen Türkiye yanlısı çetelerin Karabağ cephesinde savaştığı söylentilerinin geçen haftanın en çok konuşulan konusu olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sadece Suriye ve Libya’dan değil Pakistan ve Afganistan'dan da cihatçılarla da işbirliği yaptığı belirtilierek, bu durumun Kafkasya'daki durumu nasıl değiştirebileceği sorusuna cevaplar aranmış.
Haberde, Pakistan'ın kuzeybatı bölgelerinde, ağırlıklı olarak Peştunların yaşadığı, "Cemaat-i İslami" (CM) (Rusya’da yasaklı) terör örgütünün işe alım merkezleri olduğu, Afganistan ve Keşmir'de her yıl binlerce militanı bu kamplardan cihada gönderdiği belirtiliyor.
Aslında, bu durumun bölge uzmanları için bir sır olmadığı, ‘Cemaat-i İslami’ terör örgütünün benzeri görülmemiş bir cihatçı terörirst işe alım ağına ve muaskarların (askeri eğitim kampları) etkili altyapısına dayanarak bölgede gerçek bir "cihat taşıma endüstrisi" yaratmayı başardığı vurgulanıyor.
Elbette bu büyüklükte bir cihatçı proje, başta Pakistan özel servisleri olmak üzere devlet yapılarının, Kabil ve Yeni Delhi gibi bölgedeki düşmanlarına karşı hibrit bir savaş yürütmek için "Cemaat-i İslami" (CM) gibi örgütleri kullanan gizli ve açık desteği olmasaydı mümkün olamazdı.
Onların bakış açısından, bu strateji işe yarıyor: Büyük ölçüde Cemaat-i İslami ve müttefik terörist gruplarının çabaları sayesinde, Afganistan'daki savaş hala devam ediyor ve Keşmir'deki durum periyodik olarak kötüleşiyor.
Kommersat haberinde yaklaşık bir hafta önce, Pakistan’ın Hayber-Pahtunhva eyaletinin başkenti Peşaver'deki yerel kaynaklara dayandırılarak, Cemaat-i İslami işe alım merkezlerinin fiyat listesinde yeni bir cihatçı yolun - Karabağ'ın - göründüğünü bildiriyor.
Eski düşman ve onun alışkanlıkları
‘Cemaat-i İslami’ terör örgütünün teröristleri eski Sovyet bölgelerine ilk defa gelmiyorlar. 1990'ların ortalarında, Güney Rusya'nın yanı sıra iç savaşın şiddetlendiği Tacikistan'da zaten faaliyet gösteriyorlardı. İlk Çeçen savaşının patlak vermesiyle, Cemaat-i İslami, çeşitli kaynaklara göre, birkaç düzineden birkaç yüz militanı Kuzey Kafkasya'ya, Çeçenya'nın bağımsızlığı için Rus askerlerine karşı cihat için gönderdi.
Hepsi Pakistan ve Afganistan'ın yerlilerinden oluşan cihatçı teröristler, Pakistan medreselerinde ve ‘Cemaat-i İslami’ terör örgütünün muaskaralarında ve ona bağlı terörist gruplarda (Jaish-e Muhammad ve El-Badr da Rusya Federasyonu'nda yasaklandı) eğitildiler, çoğu ile savaşıldı.
Ama aralarından en çok yükselen o sıralarda sadece "Taliban" ( Rusya Federasyonu'nda yasaklanmıştır) oldu.
‘Cemaat-i İslami’ terör örgütünün savaşçıları vahşi bir zulüm ve savaşta çok etkiliydi. Afgan ve Pakistanlı militanlar, federallerle savaşta kendilerini esirgemezken, yakalanan Rus askerlerinin kafalarını acımasızca kestiği görüntüler basına yansımıştı.
İslamabad'ın özel servisleri gözetiminde "Cemaat-i İslami", "Ceyş-e-Muhammed", "El-Bedir" terörist eğitim kamplarında yetişen Pakistanlı ve Afgan savaşçılar, 1990'lardan itibaren Karabağ çatışmasında Azerbaycan tarafında da aktif rol aldı.
Cemaat-i İslami, Müslüman Kardeşler projesinin bölgesel bir politik versiyonu
Haberde, Cemaat-i İslami ideolojisinin, Müslüman Kardeşler projesinin bölgesel bir politik versiyonu olduğunu belirtiyor.
Pakistan'da ordu her zaman, özellikle "askeri başkan" (1978'den 1988'e kadar) General Zia-ul-Haq'ı her zaman destekledi. Afganistan'da, bu eğilimin sözcüsü Hizb-i-İslami'nin (Afganistan İslam Partisi, IPA) Gülbeddin Hikmetyar'dı ve başkanı olmaya devam ediyor. Buna karşılık, "Cemaat-i-İslami" ve "Hizb-i-İslami" liderleri geleneksel olarak "İhvan" ile yakın bağlar kurdular.
Müslüman Kardeşler’in en önemli siyasi temsilcisi Recep Erdoğan'dır
Haberde, Müslüman Kardeşler’in en önemli siyasi temsilcisinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğu iddia ediliyor.
Türk yetkililer ile Afganistan İslam Partisi (IPA) lideri Gülbeddin Hikmetyar arasında, Afgan militanların Karabağ'a olası nakledilmesiyle ilgili anlaşmanın sadece bir iddia olmadığı vurgulanıyor.
Karabağ sorununun Müslüman Kardeşler'in tüm taraftarları tarafından Türkiye’nin çıkarları üzerinden değerlendirildiğinde, militanların buna katılımının sadece İslam taraftarları için gerekli bir dini savaş (cihad) olarak değil, aynı zamanda Ankara'nın jeopolitik çıkarlarının geniş bir bölgesel koalisyon çinde, Türkiye, Azerbaycan, Pakistan ve Afgan Hizb-i İslami Hikmetyar'ı kapsadığı anlaşılıyor.
Bu bağlamda gazete haberinde, 7 Ekim'de Türk yetkililer ile IPA lideri Gülbeddin Hikmetyar arasında Afgan militanlarının Karabağ'a olası bir yakın nakli konusunda bir anlaşmaya varıldığını açıklayan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti (NKR) Cumhurbaşkanı Vahram Poghosyan'ın basın sekreterinin yaptığı açıklamalara gönderme yapılıyor.
Gazete, Pakistanlı kaynağına göre, Ankara ile müttefik ilişkileri çerçevesinde İslamabad, yeteri kadar büyük miktarda silah ve mühimmat sevkıyatının Azerbaycan'a gönderilmesini zaten gerçekleştirdiği, Aynı zamanda Cemaat-i İslami ile bağlantılı cihatçı grupların militanlarının Karabağ cephesine gönderilmiş olduğu veya bunun çok yakın gelecekte de devam edeceği anlamına da geldiği aktarılıyor.
Aynı zamanda, haberde Türkiye'nin Pakistan'dan getirdiği cihatçı terörist grupların organizasyonunda, Azerbaycan'ın kendisinin ikincil bir rol oynadığı da vurgulanıyor.
Cihatçı teröristleri istikrarsız bölgelere getirmek kolay ancak o bölgelerden çıkartmak çok zor
Görünüşe göre, Karabağ cephesinde Afgan ve Pakistanlı militanların ortaya çıkması pratikte kaçınılmaz ve oldukça hızlı gelişiyor. Bu bağlamda, ideolojisi sadece Müslüman Kardeşler'e değil Taliban'a da yakın olan cihatçıların göçünün ortaya çıkaracağı sonucun oldukça endişe yarattığı belirtilerek, cihatçı militanları ve mollaları dünyanın herhangi bir istikrarsız bölgesine getirmenin oldukça kolay olduğu ancak, o teröristleri o bölgeden çıkartmanın ise oldukça zor olduğu vurgulanıyor.
Moskova’dan sadece 2 bin kilometre uzaklıkta Karabağ bölgesinin, sert bir dini doktrinle motive edilen ve bölgenin büyük ülkeleri tarafından desteklenen binlerce radikal savaşçının bulunduğu yasal bir cihatçı yerleşim bölgesi haline gelmesinin, sadece Azerbaycan ve Gürcistan'daki genç Müslümanlar üzerinde değil, aynı zamanda Dağıstan, Çeçenistan, İnguşetya ve Kuzey Kafkasya'nın diğer cumhuriyetlerinde yaşayanlar üzerinde de çok belirgin bir etkisi olacağını anlamamak için çok saf olmalısınız.
Aslında, El Kaide ve Taliban'ın Rusça konuşan propagandacılarının geçtiğimiz yıl boyunca "muzaffer cihadın" en etkili şekli olarak Taliban ideolojisini paylaşan Taliban yanlısı grupların destekçilerinin Afganistan ve Pakistan'dan Sovyetler sonrası, Amerika Birleşik Devletleri'nin de yaklaşık 20 yıl süren Afgan savaşındaki yenilgisi hakkında çokça konuştuğu biliniyor.
Bölgedeki Şii faktörü
Taliban yanlısı Sünni örgütlerin Afgan ve Pakistanlı militanlarının Karabağ’da savaşa katılmalarının yanı sıra, nüfusun yaklaşık yüzde 85'ini Şiilerin oluşturduğu Azerbaycan tarafındaki çatışmalara önceki yıllarda Afganistan'dan Şii militanlar da aktif olarak katıldı.
Bu silahlı Şii Hazara savaşçılarının Karabağ'a nakledilmesinin organizasyonu, Hamid Karzai yönetiminde ülkenin başkan yardımcılığını yapan etkili Şii Afgan siyasetçi Karim Khalili tarafından gerçekleştirildi. Bu sefer sadece Sünni Hikmetyar taraftarlarının değil, Afgan Şiilerin de Bakü'nün çıkarlarını savunmak için Karabağ cephesine gideceği varsayılabilir.
Ancak Şii militanlar söz konusu olduğunda durum eskisinden daha karmaşık olabilir. Gerçek şu ki, Karabağ'ın bugünkü yaşanan geriliminde Şii İran, Ermenistan'a karşı oldukça dostane bir tavır alıyor. İran, Azerbaycan-Türkiye-Pakistan koalisyonuna kesinlikle yardım etmeyecek.
Eğer bu "Troyka", radikal Sünni faktörünü tam kapasitede kullanmaya karar verirse, Taliban, El Kaide ve Müslüman Kardeşler destekçilerinin "Karabağ cihadına" kitlesel olarak katılmasına izin verirse, Tahran Ermenistan'ı desteklemek için Şii militanları harekete geçirerek yanıt verebilir.
İran özel servislerinin Suriye savaşı sırasında tamamı Afgan Şii Hazaralarından oluşan "Fatimiyun" tümenini oluşturduğu düşünüldüğünde, Afganistan ve Pakistan'dan gelen Sünni cihatçı militanlara oldukça yıkıcı bir cevap verebilir. Irak ve Suriye'deki son olayların gösterdiği gibi Şii cihadı, Sünni militanların cihadı kadar acımasız ve etkili olabiliyor.
Karabağ’da Sunni-Şii çatışması
Karabağ’da yaşanan çatışmaların seyrini, Azerbaycan ve Türkiye'yi savunan Taliban yanlısı-Sünniler ile Ermenistan'ı destekleyen İran-Şii grupları arasında bir Sunni-Şii çatışmasına dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecek.
Bölgedeki radikal cihatçı gruplar Moskova için son derece ciddi bir sorun
Her halükarda, eski Sovyet bölgesi alanlarda yani Rusya’nın stratejik çıkarlarının olduğu bölgelerde, cihatçı radikal teröristlerin olması olasılığı Moskova için son derece ciddi bir sorundur.
Cihatçıları getirenler, hayatta kalanları bölgeden geri göndermezse Rusya bu işi kendi silahlı kuvvetleriyle yapar
Haberde, durumun ciddiyetiyle ilgili sinyallerin Ankara ve Bakü'ye de verilmesi gerektiği vurgulanarak en azından Karabağ’da sıcak çatışmaların sona ermesinden sonra Afganistan, Pakistan ve diğer ülkelerden "Karabağ cihadına" radikal cihatçıların gelmesini organize edenlerin, hayatta kalan militanların daimi ikamet yerlerine gönderilmesini sağlayamazlarsa, Rusya’nın bu işi kendi silahlı kuvvetleriyle yapmak zorunda kalacağı uyarısında da bulunuyor.