Ramazan - 5
Hz. Aişe'nin özel bir misyonu vardıGüzel ahlakı, üstün zekâsı, takvasıyla İslam tarihinde örnek teşkil eden hanımların başında gelir Hz. Aişe validemiz. Hz. Ebubekir'in kızı olan Hz. Aişe'nin, Efendimiz'le olan evliliği bazı açılardan çarpıtılsa da, onun Efendimiz'in hayatında çok farklı ve özel bir misyonu vardır. İslam dinine hizmete en fazla ihtiyaç duyulan Medine yıllarında, Resulullah'ın yanında yer alan hususi bir vezir olduğu gibi, Efendimiz'in vefatından sonra da naklettiği hadisler ve yetiştirdiği talebelerle İslam sancağının dalgalanmasına öncülük etmiştir. Din adamları arasındaki yaygın kanaate göre fıkıh ve dinî ilimlerin dörtte birini de Hz. Âişe validemiz aktarmıştır. Efendimiz'in gözünde Hz. Aişe'yi, diğer zevceleri arasında ayrıcalıklı bir yere koyan da yüklendiği tüm bu görevler olmuştur. Dr. Reşit Haylamaz, son kitabı, "Mü'minlerin En Mümtaz Annesi Hz. Aişe"yi anlatırken, "Hz. Aişe, Efendimiz'in diğer insanların muttali olmadığı yerlerdeki yaşantısını insanlara taşıyacak bir veziri azam gibidir." cümlesiyle ilginç bir gerçeğe dikkat çekiyor. Haylamaz, validemiz hakkında bilinmeyenleri anlatırken, yanlış bilinenlerin de önüne set çekiyor. Haylamaz'a göre Hz. Aişe'nin üstlendiği misyon, Efendimiz'in diğer hanımlarından farklı olmasına yol açmıştı. Yalnızca kadınlarla ilgili meseleler değil, ahlakla, aile hayatıyla ilgili birçok genel mesele de onun nakletmesiyle biliniyor. Dr. Reşit Haylamaz, Efendimiz'in Hz. Aişe validemizi diğer annelerimizden daha fazla sevmesinin, ağırlığını ondan yana koymasının altında da bu gerçeğin yattığını belirtiyor. Hz. Aişe validemizle ilgili bir diğer hususiyet ise duyduğu hadisleri olduğu gibi almayıp, onları sorgulaması ve önceki hadislerle karşılaştırarak altındaki sebebi bulmaya yönelik araştırma yapması. Ayrıca ilim öğrenme konusunda bu kadar hassas olan Hz. Aişe validemiz, aldığı ilimleri aktarma konusunda da ayrı bir hassasiyete sahip. Efendimiz'in vefatından sonra sahabiler bazı meseleleri Hz. Aişe'ye sormuş, kurduğu ilim halkalarında 100'e yakın talebe yetiştirmişti. Kaynaklar, 'evlendiğinde 17-19 yaşlarındaydı' diyorHz. Aişe validemizle ilgili en çok gündeme gelen mesele, Efendimiz'le evlendiğinde kaç yaşında olduğudur. Haylamaz bu konuyla ilgili derinlemesine yaptığı araştırmaların, Hz. Aişe'nin, Resulullah'la evlendiğinde, 17-18-19 yaşlarında olduğunu gösterdiğini söylüyor. Hz. Aişe'nin, Efendimiz'le evliliğinden önce de evliliği gündeme gelir. Hatta bazı kaynaklar bir nişanlılık geçirdiğini yazar. Bu durumu "Demek ki Aişe validemiz evlilik çağında bir kız." şeklinde değerlendiren Dr. Haylamaz, konuyla ilgili şu delilleri ortaya koyuyor: Hicretten iki yıl önce Resulullah'ın zevcesi olan Hz. Aişe, "Ben Mekke'deyken hangi ayetin ne zaman indiğini bilirim." diyor. İddia edildiği kadar küçük olsa Hz. Aişe Mekke'deki ayetleri hatırlayamaz ve o döneme ait hadiseleri nakledemez. Hz. Ebubekir'in diğer kızı Esma (ra) ile Hz. Aişe'nin arasında 10 yaş fark vardır. Hz. Esma hicret zamanı 27 yaşındadır ve hamiledir. Bu açıdan bakıldığında ise Aişe validemizin hicret zamanı 17 yaşında olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Hz. Aişe validemiz, Hz. Ali'ye kırgın değildiDr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe validemize münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy tarafından iftira atılması olayı olan İfk hadisesinde, Hz. Ali'nin Aişe'ye söylediği bir söz yüzünden aralarında kırgınlık olduğu iddialarının doğru olmadığını söylüyor. "Bu, birilerinin dayatıp üzerimize attığı ve kabul ettirdiği bir hadise." diyen Haylamaz şunları söylüyor: "İfk hadisesinde Hz. Aişe validemize iftira atan münafıklara herhangi bir ceza verilmemiş, ancak bu yalana alet olan üç sahabe efendimiz cezalandırılmıştır. İslam tarihinde Hz Ali'ye yönelik böyle bir müeyyidenin olmadığı ortadadır. Böyle bir şey olmuş olsa bile kendisine iftira atan, sahabeden Hassan bin Sabit'in bile aleyhinde konuşulmasına müsaade etmeyen Hz. Aişe (ra) nasıl olur da Hz. Ali'ye küsebilir?" İyiliği bir görev gibi yap yaptığın iyiliğe göz dikme!İyilik yapmak, yardıma muhtaç olanın yardımına koşmak, bir müminin dünya sıkıntılarından birini bertaraf etmek, imkanlar ölçüsünde gönülden kopararak "ödünç vermek"... İyiliklerin yok olup gitmesine izin vermeyin. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Kimdir o yiğit ki, Allah'a güzelce ödünç verir, Allah da onun verdiğinin mükâfatını kat kat artırır." Yani gönülden gele gele, iyi niyet ve ihlâsla, dişinden, tırnağından artırıp ödünç verene Allah kat kat fazlasıyla (hatta bire yedi yüz) (Bakara, 2/261) mükafat verir. Nitekim Efendimiz, iki bahçesinden birini bu niyetle veren Ebu'd-Dehdah'ın cennette saçak salan nice hurma ağaçları olduğunu bildirmiştir. Burada bahsetmek istediğimiz husus yapılan iyiliklerin iptali meselesidir. Bu da ayette, "Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın." şeklinde bildirilmiştir. Hava sıcak, ürünler tarlada hasat ve oruç zamanı şimdiRamazan, hiçbir mevsimin hatırını kırmadan, gün gün, ay ay bütün bir yılı dolanıyor. Akşamın bir türlü gelmek bilmediği uzun yaz günleri de, acıkmaya bile fırsat kalmadan geçiveren kısacık kış günleri de nasibini alıyor onun ikliminden. Şimdilerde giderek sıcak günlere uzanıyor orucumuz. Büyüklerimizden dinlediğimiz, 'bir ikindi vakti abdest aldığı sudan bir yudum bile içmeme' hatıralarını bizzat yaşama fırsatını bulacak ve bir gün gelip evlatlarımıza iftiharla anlatacağız. Hiç kimse görmese de Rabb'imiz görüyordu çünkü... Uzun günlerde oruç tutmanın güzelliği de zaten o zorluktan geliyor. Ağustosta oruç tutmanın nasıl bir heyecan olduğunu 40 derece sıcakta bağ bozumu yapan Egeli çiftçilere sorduk. Manisa'nın Alaşehir, Sarıgöl ve Salihli ilçelerinde, hummalı bir şekilde bağ bozumu yapılıyor. Türkiye'nin en lezzetli sofralık çekirdeksiz sultaniye üzümünün yetiştirildiği yörede hasat başladı. Bağ bozumunun yapıldığı ilçelerde üzüm üreticileri, çalışma saatlerini Ramazan'a göre düzenliyor. Daha önce saat 08.00'den 17.00'ye kadar çalışırken, mübarek ayda oruç tutmalarını zorlaştırmaması için işe 06.00'da başlayıp 14.00'te bırakıyorlar. İlçeye bağlı Kemaliye beldesinde 80 dönüme yakın sultaniye üzüm bağı olan Ahmet Cengiz, çok zor şartlarda çalıştıklarını, yine de aşırı sıcağın oruç tutmalarının önüne geçemediğini söylüyor. Cengiz, "En son yaz aylarında oruç tuttuğumda gençtim. O zaman fazla etkilemiyordu. Şimdi daha zor geçmesine rağmen oruç tutmamayı bir gün bile aklımızdan geçirmiyoruz." diyor. Ramazan süresince hemen her gün üzüm keseceklerini ifade eden oğlu Mehmet Cengiz şunları alatıyor: "Geçen gün bandırmacı ve keletercinin dışında bütün işçiler oruçluydu. Allah'a inancımız, 42 derece sıcakta bile oruç tutmamız gerektiğini söylüyor. Biz Müslüman insanlarız. Sıcağı bahane ederek oruç tutmazsak, gerçek imanı elde etmiş mümin olamayız." Oruç, hastalık yapan toksikleri vücuttan atıyorPeygamber Efendimiz'in (sas) 'Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız' hadis-i şerifinden hareketle araştırmalar yapan Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Fatih Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ramazan Yiğitoğlu, ilginç sonuçlara ulaştı. Orucun kalp yağlanması için şifa olduğunu belirten Yiğitoğlu, vücutta birçok hastalık yapan toksik etkili kimyasalların da oruçla uzaklaştırıldığını söyledi. Yiğitoğlu, "Oruç gibi açlık durumlarında bacak ülserlerinin iyileşmesi, bronşial astım, romatoid artrit, egzama, sedef hastalığının iyileşme eğilimine girmesi toksit maddelerin vücuttan atılmasıyla ilgili." dedi. On bir ayın sultanı Ramazan ve oruç ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yiğitoğlu, "Asırlar öncesinden 'Her şeyin bir temizleyeni (zekatı) vardır, bedenin temizleyeni (zekatı) oruçtur.' buyuran Sevgili Peygamberimiz'i (sas) zaman ve bilim doğruluyor." diye konuştu. Orucun biyolojik bedenin temizleyicisi olduğuna işaret eden Yiğitoğlu, yıl boyunca yorulan ve yıpranan vücuttaki organ ve hücrelerin oruçla birlikte dinlenip kendini yenilediğini ifade etti. Normal karaciğerin yüzde 2-5'inin yağlardan oluştuğunu kaydeden Yiğitoğlu, yağlı karaciğerde bu oranın yüzde 25-50'ye çıktığına vurgu yaptı. Oruç sırasında daha az kalori alındığı için karaciğere daha az yağ asidi ve glukoz geldiğini belirten Yiğitoğlu, "Sünete uygun olarak fazla yenilmeden tutulan oruçla karaciğer yağlanmasının önlenmesi söz konusudur." diye konuştu. Benzer şekilde, orucun kalp yağlanması için şifa hükmü taşıdığını söyleyen Yiğitoğlu, oruç sırasında kalp kaslarının glikojen depolarını iki misli artırdığını bu sebeple oruç esnasında kalp krizi geçirenlerin sağ kalma ihtimalinin iki misli fazla olduğunu ifade etti. Yiğitoğlu, kalbin yakıt olarak tercih ettiği yağ asitlerini Ramazan ayında daha fazla bulduğunu vurguladı. VÜCUT ORUÇLA STRESE ALIŞTIRILIR Ramazan ayı boyunca gündüzleri aç kalıp geceleri sahura kalkan oruçlu kimselerin biyolojik saatlerinin değiştiğine işaret eden Yiğitoğlu, bu durumun hücrelerde strese yol açtığını kaydetti. Ramazan ayının ikinci haftasından itibaren vücudun strese uyum sağladığını aktaran Yiğitoğlu, "Vücut ısısı daha düşük bir haldedir, kalp yavaş çalışır, solunum hızı düşer. Oruç adeta stres egzersizi gibi vücudu strese alıştırır." dedi. Hastalık yapan toksik etkili kimyasal maddelerin oluşması için demire ihtiyaç olduğunu belirten Yiğitoğlu'nun verdiği bilgiye göre, demir miktarının düşük olması halinde toksik madde üretimi azalıyor. Oruç tutanlarda demir miktarı düştüğü için toksik madde ortaya çıkması azalıyor. Çünkü toksik maddeler daha çok yağ dokusunda depo ediliyor. Açlıkta yağların yıkılımıyla birlikte açığa çıkan toksik maddeler oruç gibi kesintili açlık durumunda temizlenmiş oluyor. Yiğitoğlu, oruç gibi açlık durumlarında bacak ülserlerinin iyileşmesi, astım, romatoid artrit, egzama ve sedef hastalığının iyileşme eğilimine girmesinin toksik maddelerin vücuttan uzaklaştırılması sayesinde olduğunu belirtti. |
Sen, göklere çıkmak, Mi'rac etmek sevdasındaysan, şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır. Hz. Mevlâna (k.s.) Allahım! Sen ölümlerin en güzeli ile bizi huzuruna al Allahım! Ölümümüzü her türlü şerden kurtulup rahata erme vesilesi yap Ya Rabbi!Allahım! Bizleri Sen'i çok zikreden, Sana çok şükreden, Sen'den çok korkan, Sana çok itaat eden, Sana karşı saygı ile dopdolu olan,ahu efgan edip dua dua yalvaran ve durmadan Sana teveccüh eden kullarından eyle.. İftar vaktinde şu duayı okumak sünnettir: "Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü, ve alâ rızkıke eftartü ve savmel'ğadi min şehri ramazane neveytü, fağfir lî ma kaddemtü ve mâ ahhartü" Anlamı: "Allahım, senin rızan için oruç tuttum, sana inandım, sana güvendim, senin rızkınla orucumu açtım. Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Artık benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"
Bezelyeli pilavMALZEMELER Pilav için: 2 Su bardağı pirinç, 2 Çorba kaşığı margarin, 1 Çorba kaşığı sıvıyağ, 2 Su bardağı kaynar su, Tuz Bezelye sote için: 4 Su bardağı kaynar su, 1 Çay kaşığı karbonat, Tuz, Yarım kilo bezelye, 1 Adet soğan HAZIRLANIŞI Pirinci yıkayıp, suyunu süzün. Margarinle sıvıyağı pirinçle bereber 5 dakika kavurun. Üzerine sıcak su ekleyip, tuzunu ayarlayın. 3 Dakika yüksek ateşte, sonra kısık ateşte 15-20 dakika 15-20 dakika pişirin. Bu arada bezelye sote için, 4 su bardağı kaynar su içine kaebonat ve tuz ekleyip, bezelyeleri katın. 5 Dakika haşlayın ve suyunu süzün. Tavaya margarini koyup, ince kıyılmış soğanı hafifçe kavurun. Üzerine suyu süzülmüş bezelyeyi koyup, arada bir tavayı sallayarak 3 dakika kadar sote edin. Servisi için derin bir kabın dibine bezelye soteyi döküp, üzerini kaşık yardımıyla düzleştirin ve pilavı ekleyin. Bezelye soteli pilavı, dağıtmadan servis tabağına ters çevirip, kabı çıkarın. Sıcak olarak servis yapın. |