Ramazan - 6
Doç. Dr. Şadi Eren: Kur'an en güzeli söylüyor, yeter ki biz anlayalımGüzel ahlakı, üstün zekâsı, takvasıyla İslam tarihinde örnek teşkil eden hanımların başında gelir Hz. Aişe validemiz. Kur'an, âlemlerin Rabb'inin bütün insanlığa evrensel mesajı... Görülen ve görülmeyen âlemlerin manalarını ve sırlarını anlatan İlahi kitap... Ahiret âleminin mukaddes bir haritası... Çocukluğumda, -ülkemizdeki pek çok çocuk gibi- kısa sureleri ezberleme şeklinde bu İlahi mesaja muhatap oldum. İlkokul öğrencisi iken bir gün radyo dinliyordum. Bir Arap kanalından gelen ses beni benden aldı, adeta başka âlemlere götürdü. Radyoda Kur'an okunuyordu ve okunan Kur'an gerçekten büyüleyici bir etkiye sahipti. Arada açıklama sadedinde başka Arapça sesler de gelmekle beraber, benim gibi hiç Arapça bilmeyen biri bile, İlahi beyan ile beşeri kelam arasını ayırt edebilmekteydi. Sonra nasip oldu ilahiyatta okudum. Böylece, okuduğum Kur'an'ı bir derece anlama imkânı buldum. Gördüm ki, Kur'an-ı Kerim hemen her sahada en güzel ifadelerle anlatıyor. Mesela, Enbiya Suresi 30. ayete bakalım: "O inkârcılar görmediler mi ki, gökler ve yer bitişik idi, biz onları ayırdık ve her canlıyı da sudan yarattık." Bu ayet, kısalığıyla beraber, hem astronomi, hem de biyoloji ilmi açısından son derece önemli gerçeklere işaret etmekte. "Mücrimler (suçlular) simalarından tanınır." (Rahman, 41) ayeti, diğer âlemde günahkâr kimselerin simalarından tanınacağını anlatmakla beraber, şu dünyada dahi bilineceklerine işaret ediyor. Günümüzde "beden dili" sahasında araştırma yapanlar, bir insanın karakterinin ve iç dünyasının, simasından ve davranışlarından adeta bir kitaptan okunur gibi okunabileceğini ifade ediyorlar. Şu ayet ise adeta Kur'an'a muhatap olan kimselerin profilini çizmekte: "Sonra biz Kitab'ı (Kur'an'ı) kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Onların kimi nefsine zulmedicidir, kimi muktesid (orta halli.) Kimi de Allah'ın izniyle hayratta yarışandır." (Fatır, 32) Yani Kur'an'a muhatap olan kimseler üç ayrı görünümde karşımıza çıkar: Ya nefsine zulmeder. Ya orta hallidir. Ya da hayırda yarışan kimselerdir. İnandığı Kur'an'ı okumayan, okusa bile anlamak için gayret göstermeyen ve hayatında uygulamayan kimseler, nefsine zulmetmektedir. Onu okuyan, anlamak için gayret gösteren ve hayatında bir derece uygulayanlar orta hallidir. Şahsi hayatımda beni en fazla etkileyen ayetlerden biri şu olmuştur: "İman eden ve salih ameller işleyenleri müjdele! Onlar için cennetler var..." (Bakara, 25) Bu ayetin tefsirinde şöyle incelikler görürüz: -Sadece amellerle cenneti kazanmak mümkün değildir. Ayetteki müjdele! ifadesi buna işaret eder. Çünkü çalışan birine akşamüzeri "müjde, ücretini vereceğiz" denilmez. Ama "müjde, çalışmanı beğendik, seni ödüllendireceğiz" denilir. -Cennetin bileti iman ve salih ameldir. Sadece iman cenneti kazanmaya yetmediği gibi, sadece salih amel dahi yetmemektedir. Ayetteki "iman eden ve salih ameller işleyenleri..." ifadesi buna işaret eder. -Cenneti kazanmak için iman esastır. Ayette önce iman şartının söylenmesi bunu gösterir. -Amel, imandan bir cüz değildir. Ama imanın kemali salih amelledir. Ayette iman ve salih amelin ayrı ayrı söylenmesi bunu gösterir. -Cennet, herkes için aynı olmayıp, imanın kemali ve salih amelin kalitesine göre cennette mertebeler olacaktır. Ayette "cennet" yerine "cennetler" denilmesi bunu gösterir. İşte bir tek ayette böyle mana inceliklerini görünce, "Elhak, gerçekten de sözlerin en güzeli Allah'ın kelamı olan Kur'an'dır." demekten insan kendini alamamaktadır. Bediüzzaman'ın ifadesiyle, "Evet söz odur ve ona derler. Hak olup, Hak'tan gelip Hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur." Bir caminin mihrabında 46 yılİstanbul'un en eski yapılarından biri olan Karaköy'deki Arap Camii, 1300 yıla yakın tarihinin yanı sıra 46 yıllık imamıyla da ilgi odağı oluyor. 1964 yılında camiye ikinci imam olarak atanan ve bu zamana kadar görevinden hiç ayrılmayan Sabri Işık Hoca şimdilerde yaş haddinden emekli olmaya hazırlanıyor. Sabri Hoca, 'O beni bırakmadı, ben de onu bırakmadım.' dediği Arap Camii'nde son Ramazan'ını geçirmenin hüznünü yaşıyor. Bolu Göynük'te küçük yaşlarda hafızlığı tamamladıktan sonra İstanbul Vefa'ya gelmiş Sabri Hoca. Necip Fazıl, Sabahattin Zaim ve Mahir İz gibi çok sayıda üstadın sohbetlerine iştirak etmiş. Milli Türk Talebe Birliği'nde Rasim Cinisli ve İsmail Kahraman'larla birlikte aktif bir şekilde çalışmış. Mehmet Ağa Camii'nde kısa bir süre müezzinlik yaptıktan sonra Yüksek İslam Enstitüsü'nde okurken Arap Camii'ne ikinci imam olarak atanmış. Sabri Hoca, o gün bugündür aynı camide imamlık yapıyor. 46 yıldır devam eden bu görevi esnasında, il ve ilçe müftülüğü, Diyanet'te daire başkanlığı, müfettişlik ve Sultanahmet Camii'nin imam hatipliği gibi çeşitli görevler teklif edilmiş, fakat hiçbirini kabul etmemiş. 'Arap Camii beni bırakmadı, ben de Arap Camii'ni bırakmadım.' diyor Sabri Hoca. Cami ile kendisi arasındaki manevi bağı uzun ısrarlar sonunda anlatıyor: "1983-1984 yılları çok sıkıntılı geçmişti. O zamanlar Almanya'ya geçici bir göreve gönderilmiştim. Babamı hastaneye yatırıp gitmiştim. 1984'te babamı hemen arkasından da babaannemi kaybettim. Daha sonra bir rüya gördüm. Arap Camii'nde ikindi namazını kıldırıyordum. Bitince tesbih çekmek için cemaate döndüm. Arka pencerelerden bir ışık süzülüyordu. Tam o sırada Peygamber Efendimiz'in nurunu fark ettim. Bana, 'Dön artık görevine.' dedi. Birden uyandım. Hemen Türkiye'ye dönmek için başvuru yaptım." Sabri Hoca, ilk başvurusu reddedilse de ilk fırsatta geri dönme imkanı bulmuş. Sabri Hoca, İstanbul'da ilk ezan sesinin yükseldiği yerin Arap Camii olduğunu belirterek, "Her camide farklı bir ibadet hazzı vardır. Burasının da çok ayrı bir yeri var. Bu camide ibadet eden huzur bulur. Bütün arzum bu feyizden bütün Müslümanların nasiplenmesidir. Benim en büyük mutluluğum bir camide, bir mihrapta ve bir minberde hizmet etmek." diyor. Sabri Hoca, emekliliği yaklaştığından hem sevinçli hem de hüzünlü olduğunu anlatıyor: "Sevinçliyim çünkü yaşlandım. İstirahat etmek ve Türkiye'nin merak ettiğim yerlerini görmek istiyorum. Arap Camii'nin olduğu yerde, 717'deki İstanbul kuşatmasında mescit inşa eden Müslümanların komutanı Mesleme bin Abdülmelik'in Şam'daki türbesini ziyaret etmeyi düşünüyorum. Hüzünlüyüm çünkü çok sevdiğim Arap Camii'ndeki görevim bitiyor. Ama buraya sürekli gelip gideceğim." İstanbul'un gizli hazinesi Arap Camii Ebu Eyyub El Ensari'den 50 yıl sonra, Mesleme bin Abdülmelik komutasında Müslüman Araplar İstanbul'u üçüncü kez kuşatır. Galata'da 717 yılında küçük bir mescit inşa ederler. Fakat sonraları Cenevizliler mescidi yıkarak yerine kilise yapar. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethedince kilise camiye, çan kulesi de minareye çevrilir. Fatih, camiye bir mihrap ile üzerinde tuğrasının olduğu bir minber yaptırır. 1820'lerde ise II. Mahmud, Macaristan ormanlarındaki ağaçlardan yaptırdığı ahşap sütunlarla camiyi genişletir. 22 ahşap sütun ve 72 pencere ile birlikte bir de şadırvan yapılır. Zaman içinde birçok yangın tehlikesi atlatan cami son olarak 1999 Marmara Depremi'nde zarar görmüş. Karaköy'de hırdavatçıların ve nalburların bulunduğu dar sokakların arasında kalan cami bugünlerde restore edilmeyi bekliyor. Caminin Haliç'e bakan tarafındaki işyerlerinin yıkılarak önünün açılacağı da konuşuluyor. Ramazan'da gündüz iki saat uyku iyi geliyorMemorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, Ramazan boyunca, vücudun su ve elektrolit kaybını önlemek bakımından sağlıklı kişilerin de oruç tutarken gündüz en az iki saat uyuması gerektiğini bildirdi. Prof. Dr. Sönmez, ağustos sıcakları ile uzun günlerin birleşimi nedeniyle oruç tutacak kişilerin bu yıl daha dikkatli olması gerektiğini hatırlattı. Sönmez, vücudun sıvı ve tuz kaybı nedeniyle sağlıklı kişilerde bile tansiyon, kalp ritminde bozukluk, baygınlık ve kan şekerinde düşme gibi sorunlar ortaya çıkabildiğini kaydetti. Bunun için bu uzun günlerde uyumanın çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bingür Sönmez, şunları söyledi: "Bu sene, açlık süresinin 15 saat olması ve sıcaklar, vücutta su ve tuz kaybına neden olacaktır. Gündüz iki saatlik uyku, uzun süreli açlıktan metabolizmanın daha az etkilenmesine yardımcı olacağı gibi kalbe de çok iyi gelecektir.'' Sönmez, öğle saatlerindeki uykunun son derece dinlendirici olduğunu ve vücuttaki bütün stresi aldığını belirterek, öğlen uyuyanlarda, uyumayanlara göre kalp krizi riskinin yarı yarıya düştüğünü kaydetti. |
Oruç, can gözünün açılması için bedenleri kör eder. Senin gönül gözün kör de, o yüzden kıldıgın namazlar, yaptıgın ibadetler sana o aydınlıgı vermiyor, hakîkati göstermiyor. Hz. Mevlâna (k.s.) Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbim! Hayatımızı ve ölümümüzü salih kullarına lutfettiğin bereket,nimet,ulvi güzellikler ve sana vuslat ile müzeyyen ve mükerrem kıl!... Hanım dedi, öğrenci misafirlerimiz var iftara 10 kişi, gelirken bir tavuk al. Yetmez diye iki tavuk aldım eve geldim. Dedim yemeği bol yap, az olmasın. Toplam 4 kişi geldi. Üç gündür hanım aynı yemeği ısıtıp ısıtıp yediriyor. İmdat!
İftar için bahçıvan güveciMALZEMELER 2 Adet patlıcan, 2 Adet domates, 3 Adet çarliston biber, 2 Adet kuru soğan, 1 Baş sarımsak, Yarım kilo kuşbaşı koyun eti, Yarım su bardağı ayçiçek yağı, Tuz, karabiber, kimyon HAZIRLANIŞI Patlıcanları alaca soyarak, boyuna dörde kesin. Ardından enine ikiye kesin. Tuzlu suda 30 dakika bekletin. Yıkayıp, suyunu süzün. Üzerine piyazlık doğranmış soğanları, kabukları soyulmuş srımsakları, iri doğranmış çarliston biberleri ve domatesleri, tuzu, karabiber ve kimyonu ekleyip karıştırın. 10 Dakika sebzeler suyunu salana dek bekletin. Güveç tenceresine eti alın. Et suyunu bırakıp, çekene dek kavurun. Et suyunu iyice çekince sebzeleri tencereye dizin. Üzerine yarım su bardağı ayçiçek yağını gezdirin. Güvecin ağız kısmını alüminyum folyo ile kapatıp, tencerenin kapağını kapatın. Çok kısık ateşte pişirin. |