Ramazan - 13

Meddahlık Türkiye'de hoşgörünün en güzel örneği

Meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden hem meddah hem de tiyatrocu olan Erol Günaydın, med-dahlığın basit bir tiyatro oyunu olmadığını söylüyor. Günaydın, meddahların nasihat diliyle hikâyeler an-lattığını, hikâyelerdeki Yahudi, Laz, Kürt, Arnavut tiplemelerine kimsenin kızmadığına dikkat çekiyor.

"Edeyim meclise bir kısa beyan. Bu kıssadan hisse alan ârif ola. Ve sonunda da ne kadar sürçü lisan edersek af ola. Baki kalan bu kubbede hoş bir seda. Hak dostum hak." diyerek başlanan ve seyirciye doyumsuz anlar yaşatan meddahlık, geçmişte Ramazan eğlencelerinin başını çekiyordu. Şimdi birkaç belediyenin düzenlediği etkinliklerin içinde yer almaktan öteye gidemeyen meddahlık, tarihteki şaşaalı dönemini özlüyor. Kavuklu Hamdi'den İsmail Dümbüllü'lere kadar süren meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden hem meddah hem de tiyatro sanatçısı olan 79 yaşındaki Erol Günaydın, ilerlemiş yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen gençlere meddahlığı ve eski Ramazanları anlatmaya çalışıyor. Meddahlığın sadece basit bir tiyatro oyunu olmadığını vurgulayan Günaydın, sahneye çıkan meddahların nasihat diliyle hikâyeler ve ibretlik olaylar anlattıklarını söylüyor. Hikâye ve öykülerde Yahudi, Laz, Kürt, Arnavut ve Ermenilerin taklitlerinin yapıldığını belirten sanatçı, "Fakat izleyiciler arasında bu insanlar da olmasına rağmen hiç kimse kızmaz, hatta katıla katıla gülerdi. Herkesin kendine güveni ve müthiş bir hoşgörüsü vardı. Zaten bizim dinimiz de birbirini sevmeyi ve hoşgörüyü emrediyor." şeklinde konuşuyor. Hoşgörünün, Türk insanının genlerinde bulunduğunu vurgulayan Günaydın, sadece bu güzellikleri hatırlamaya ihtiyacımız olduğunu anlatıyor.

Eski Ramazanlar, komşuluk demekti

"Ah nerde o eski Ramazanlar, demek istemiyorum. Ama gerçekten geçmişte Ramazanlar çok farklıydı. Eski Ramazanlar, komşuluğun, dostluğun ayı demekti." ifadelerini kullanan Erol Günaydın, bu ayda komşuluğun zirveye çıktığını söylüyor. Şimdi oturduğu apartmanda kapıcının dışında hiç kimseyi tanımadığını belirten Günaydın, komşuyu, akrabayı düşünüp yücelten güzel değerlerin devam ettirilmesi gerektiğini vurguluyor. Sokakta insanların birbirine selam vermeden yürümesinin kendini çok üzdüğünü bildiren Günaydın, kişilerin birbirinden Allah selamını esirgememesi gerektiğini bildiriyor. Ramazan ayında herkesin çevresine yardım ettiğini, bu nedenle sıcak ilişkilerin kurulmasına zemin oluşturulduğunu aktaran sanatçı, "Eskiden zenginler iftarda bugünkülerin aksine sofralarında kendisi gibi hali vakti yerinde olan insanları değil, fakirleri ağırlardı. Yedirir içirir, giderken de yanına yol parasını koyar öyle yollardı." diye konuşuyor. Teravihten sonra komşuların birbirine giderek eğlenceler yapıldığını aktaran Günaydın, anılarını şöyle anlatıyor: "Gidebilenler Direklerarası'nda orta oyunu ve meddah izlerdi. Evlerinde kalanlar ise birbirlerine tekerlemeler ve hikâyeler anlatırlardı. Muhabbetler, sahura kadar sürerdi. Ramazan, kendi kültürünü de alışkanlıklarını da beraberinde getirirdi. Çok güzel vakit geçirilir, Ramazan bütün güzelliğiyle idrak edilirdi." Yeni nesil tarafından bu gelenek ve göreneklerin bilinmemesinden yakınan sanatçı, yaşadığı sürece bu güzellikleri gençlere aktaracağını kaydediyor.

Stand-up değil meddahlık

Stand-up'a meddahlık denilmesini eleştiren Erol Günaydın, "Bizde bu gösterinin tarihi çok eskilere dayanıyor. Şimdi yeni neslin adını değiştirerek stand-up demesine çok kızıyorum." ifadelerini kullanıyor. Türkiye'de politik mizahın olmamasını da eleştiren sanatçı, hoşgörü eksikliğinin buna da yansıdığını söylüyor. "Türkiye'de mizahçı yok, komedyen var." diyen Günaydın, hakaret etmeden de mizah yapmanın mümkün olduğunu anlatıyor. Gençlerin televizyon ve bilgisayar dışında hiçbir şeyle ilgilenmediğini vurgulayan Günaydın, teknolojinin, hayal dünyasına set çektiğini belirtiyor.


'Asr Sûresi'ni rehber edinmeye çalışıyorum'

İslâm'la yeni tanışan yabancılar, "Sizi etkileyen ayet ve hadisler hangileri" sorusunu kolaylıkla cevaplayabilir.

Ama her gün bir şekilde ayet ve hadislere atıfta bulunan büyüklerin bulunduğu ailelerde yetişen insanların ayırım yapması gerçekten zor. Ayrıca Kur'an'ın hikmeti olarak defalarca okuduğunuz bir ayeti her seferinde farklı şekilde hissediyorsunuz. Ama belki en fazla kullandıklarımı söyleyebilirim.

İnsanların birbiri hakkında kötü düşünmemesini öğütleyen ayet ve hadisleri nefsime ihtar olsun diye hep hatırımda tutmaya çalışırım. Yine kibir ve büyüklenme hakkındaki ayetler adeta damarlarımı silkeler.

Günahlarımızın ve gafletimizin cezasını okurken kendimi boğuluyor gibi hissettiğimde hemen ardından "Şüphesiz, O çok güçlü ve merhamet sahibidir." mealindeki ayetlerin kuşatıcılığına sığınırım.

İnsan ilişkilerinde "Hakk'ı ve sabrı tavsiye edici olmamızı" öğütleyen Asr Sûresi'ni rehber edinmeye çalışırım. Bütün âyet ve hadislerde insan gerçeğini bulduğumdan dönem dönem ruh halime ve ahvale göre daha sık kullandıklarım olur. Ama her defasında da ilk defa işitiyorum gibi hayret ve hayranlık duyarım.


Kur'an ayetlerinin en faziletlisi: Ayetü'l-Kürsi

Efendimiz (sas) aracılığıyla insanlığa rehber olarak gönderilmiş, yol göstericiliğine tüm çağlarda muhtaç olduğumuz Kur'an-ı Kerim'in her sûre ve ayetinde kuşkusuz ayrı bir fazilet vardır.

Ancak öyle bir ayet-i kerime var ki, onun Kur'an ayetleri içindeki fazileti bizzat Allah Resûlü'nün bildirmesiyle bilinir. Kur'an ayetlerinin efendisi, Bakara Sûresi'nin 255. ayeti Ayetü'l Kürsi, günlük hayatımızın her aşamasında dilimize vird edinmemiz gereken eşsiz bir ayet ve duadır. Prof. Dr. Davut Aydüz, Define Yayınları'ndan çıkan, "Kur'an Ayetlerinin En Büyüğü: Ayetü'l-Kürsi ve Tefsiri" isimli son kitabında, gerek namazda gerekse namaz dışında her zaman sıkça okuduğumuz bu yüce âyetin içerdiği derin manaları ele alıyor. "Ayetü'l-Kürsi, Allah'ın İlâhî saltanatının ve hükümranlığının son derece açık ve özet anlatımını ve Yüce Allah'ın zâtını ve bazı sıfatlarını ihtiva eder." diyen Aydüz, bu âyette yer ve gökleri içine alan Allah'ın kürsüsünden bahsedildiğine, bütün Kur'an ayetleri arasında en yüksek bir şeref ve kıymete sahip olduğuna dikkat çekiyor.



Cenab-ı Hakk, bu beş diregin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemistir. Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir.
Hz. Mevlâna (k.s.)





Ey mülkün sahibi Allah'ım! Allah'ım, Hz. Muhammed ve âline salat eyle. Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin. Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin. Bizleri bağışla ve bizlere hayrlı rızıklar ihsan et.


Her an abdestli olmaya gayret edin

Bu kutlu rahmet günlerinde vakitlerimizin çoğunu Hakk ile geçirmeye gayret etmeliyiz. Bu niyetle sürekli abdestli olmaya var mısınız?

Evden çıkarken abdest alın, işyerinizde abdestli çalışın vs... Hem unutmayın abdest dahi başlı başına bir ibadettir...



İncirli hurma tatlısı

Ramazan'ın vazgeçilmezi hurma, iftar sofralarının tamamlayıcısıdır. Peki, neden oruç hurma ile açılır? Ortadoğu ülkelerinde çok tüketilen hurma, bizde orucumuzu açarken, uzun süren açlık ve susuzluk sonunda şeker ihtiyacımızı karşılamak üzere tercih edilir. Hurma beyinden kalbe, sinir sisteminden gözlere kadar birçok yararı olan bir besindir. İşte sizler için hurmadan yapılan özel bir tatlı tarifi...

Malzemeler

İncir 100 gr, hurma 100 gr, krema 300 gr, tereyağı 150 gr, Hindistan cevizi sütü 150 gr, salep 1 tatlı kaşığı, süt 200 gr, toz tarçın 10 gr, şeker 150 gr, yumurta 1 adet, nane 1 demet, kaymaklı dondurma 200 gr, pandispanya 1 adet (12cm X 12 cm X 1 cm)

Hazırlanışı

İncir ve hurma kabuklarından ve saplarından ayıklanır. Geniş bir tencere içinde hafif ateşte krema ve tereyağı ile birlikte püre haline gelene kadar, devamlı karıştırılarak pişirilir. Hindistancevizi sütü eklenerek ocaktan indirilir. Kubbe şeklindeki kalıplara doldurularak soğuması için bir süre dışarıda bırakılır. Daha sonra buzdolabında 2 saat bekletilir. Süt ve şeker birlikte kaynatılır, salep ve tarçın eklenerek karıştırılır. Kenara alınarak sıcaklığı 60 Co ye indiğinde yumurta eklenerek tekrar karıştırılır. Pandispanya tatlının doldurulduğu kalıp büyüklüğünde kesilir ve salep sosa bulanıp servis edilecek tabağa konur. Hazır olan tatlı kalıbından çıkartılıp pandispanyanın üzerine konur. Tatlının çevresine salepne salep sos sos ve taze nane konarak servis edilir.

Afiyet olsun.

Kaynak: ZAMAN