"Rusların 'uçak olayı'nı unuttuğunu sananlar varsa, yanılıyorlar"

1989-2010 yılları arasında 21 yıl boyunca Milliyet gazetesinin Moskova temsilciliği görevini yürüten gazeteci Cenk Başlamış, medyagunlugu.com sitesinde yer alan son analiz yazısında Türkiye-Rusya ilişkilerini ele aldı. Başlamış, "Türkiye, Batı'dan kopabilir mi?, Rusya 'stratejik ortak' olabilir mi?" gibi sorulara yanıt aradı.

Cenk Başlamış'ın 'Türkiye-Rusya gerçekleri' başlıklı yazısı (27 Kasım 2017)

Son dönemde ama özellikle Soçi zirvesinin ardından Türkiye'nin şimdilik resmen olmasa da Batı'dan hızla koparak Rusya'ya yöneldiği yorumları giderek artmaya başladı.

Pek çok gözlemci, Rus, Türk ve İran liderlerinin Soçi'de verdiği üçlü fotoğrafı Ankara'nın dış politikasındaki "yeni dönem"in en güçlü kanıtı olarak değerlendiriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ABD başta Batılı ülkelerle ilişkilerin gerginleşmesi, Suriye'de Rusya ile ortak hareket edilmesi, NATO ile yaşanan tatbikat sorunu ve ufuktaki S-400 krizi bu yorumları destekleyen gelişmeler.

Türkiye Batı'dan ve NATO İttifakı'ndan kopabilir mi?

Bu sorunun yanıtını konunun uzmanlarına bırakalım ve bir başka kritik soruya geçelim

Türkiye ile Rusya "stratejik ortak" olabilir mi?

Tarih bize bunun imkansız değilse de imkansıza yakın olduğunu gösteriyor.

Bunun en önemli nedeni, iki ülkenin bölgede kendi hırsları ve iddiaları olması ve diğerini rakip görmesi. Doğru, tarih boyunca Türkiye ile Rusya'nın iş birliği yaptığı zamanlar oldu ama bu hiçbir zaman stratejik nitelik taşımadı, hep taktiksel düzeyde kaldı. Yani, günün koşulları geçici iş birliğini zorunlu kıldığı zamanlar iki ülke bir süre aynı cephede buluştu ama çıkarlar son bulunca ayrıldı.

Bunun son somut örneği Suriye.

Şu anda iki ülkenin çıkarları, altı yıldır iç savaşın sürdüğü Suriye'de birlikte hareket etmeyi gerektiriyor. Örneğin Türkiye, sahada "patron"un Rusya olduğunu, onun onayını almadan hareket etmesinin imkansıza yakın olduğunu görüyor. Rusya ise, ülkede istikrarın sağlanabilmesi için Türkiye'yi karşısında değil yanında tutması gerektiğini biliyor, ayrıca Batı'ya karşı kullanabileceği bir koz olduğunu düşünüyor. Koşulların zorladığı bu iş birliği çıkarlar son bulduğu anda başladığı gibi geride kalacak, buna hazır olmak gerekiyor.

Türkiye'nin yarın Batı'dan gerçekten koptuğunu varsayalım, acaba böyle bir durumda Rusya ne yapar?

Herhalde aklımıza ilk gelen Rusların sevinç içinde ellerini ovuşturacağı ve Türkiye'yi seve seve yörüngesine kabul edeceği.

Hayır.

Rusya'nın istediği, Türkiye'nin Batı'dan tümüyle ayrılması değil, Batı-Türkiye ilişkilerinin inişlerle çıkışlarla sürmesi. Bir başka ifadeyle, bölgedeki Batı duvarının çökmesi değil, duvarda çatlakla oluşması ve zayıflaması.

Oysa mantıken tam tersi olması, yani Batı'nın bölgeden tümüyle uzaklaşmasını istemesi gerekmez mi?

Kağıt üzerinde evet ama gerçekte hayır.

Bunun nedeni, her ne kadar farklı davranmaya çalışsa da, ne kadar iddialı açıklamalar yapsa da Rusya aslında var olan uluslararası düzenin sürmesinden yana. Yeni bir düzen kurabilecek siyasi, ekonomik, askeri ve teknolojik gücü olmadığını bilen Moskova'nın yapmaya çalıştığı statükoyu sürdürmek ama ABD karşısında pazarlık yapabilecek kadar güçlenebilmek ve uluslararası kamuoyunda "dünyayı yöneten iki ülkeden biri" imajı vermek.

Dolayısıyla, günümüz koşullarında Türkiye'nin Batı'dan kopması ve bölgedeki dengelerin alt üst olması Rusların öncelikleri arasında yer almıyor.

Batı'dan uzaklaşmaya başlamış görünen Türkiye'yi Rusya'nın kollarını açmış beklediğini düşünen varsa yanılıyor. Rusların "uçak olayı"nı unuttuğunu sananlar varsa, onlar daha çok yanılıyor.

Tüm bunların çok basit bir nedeni var: Rusya hiçbir zaman aynı çatı altında yer almadığı, ortak değerleri hiçbir zaman paylaşmadığı Türkiye'yi "kendinden" görmüyor.

Türkiye için geçerli bu tespit örneğin Ukrayna, Belarus Ermenistan, Kazakistan, hatta Azerbaycan için geçerli değil. Uzun süre Rus kültürünün etkisi altında kalmış bu ülkelerle Rusya ortak bir geçmişe sahip.

Oysa, Rusların gözüyle Türkiye bir "yabancı", her zaman da öyle kalacak.

Daha önce de yazmıştık, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiyi çok güzel anlatan bir söz var:

"Zoraki nikah".

Yani, eşlerin aslında birbirini sevmediği ama zorunluluklar nedeniyle sürdürülen bir evlilik gibi.

Bu yazılanlardan Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerini kesmesi gerektiği sonucu çıkmamalı.

Tersine, ekonomi başta Rusya ile iş birliği yapılabilecek bütün alanlarda birlikte çalışılmalı, zaten son 25 yıldır iki ülkenin ekonomileri son derece yakınlaşmış durumda.

Sözün özü: Rusya'ya düşman gözüyle bakmayalım ama hayallere kapılmadan Türkiye'yi rakibi gördüğünü, onu zayıflatmak, sorunlarından yararlanmak için her fırsatı kullanacağını da kafamızın bir köşesinde tutalım.

Atasözünde dediği gibi, gâvura kızıp oruç bozmayalım!..

Kaynak