Putin, Müslüman, Hristiyan, Budist ve Yahudi dini liderlerle 'dinler arası diyaloğu' görüştü
HABERRUS - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinde bulunan en büyük dini liderlerle görüştü.
Putin, görüşmede Ortadoğu’daki duruma değinmek istediğini çünkü bu durumun ülkesini de yakından ilgilendirdiğini söyledi.
Rus lider, Dünyanın en büyük geleneksel dinlerin temsilcileri olan Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler için büyük anlam taşıyan Kutsal Topraklar’daki trajik durumu tüm Rusya’nın kaygı ve acıyla takip ettiğini vurguladı.
Rusya’nın kanaat önderleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları liderleri, bölge başkanları ve önde gelen din liderlerinin Rusya’nın geleceğiyle ilgili muazzam bir sorumluluk taşıdığının altını çizen Putin, çok uluslu etnik gruplar ve dinler arası uyumun Rus devletinin temeli olduğunu hatırlatarak;, ‘Hıristiyanların, Müslümanların, Budistlerin, Yahudilerin ruhani liderleri için böyle bir uyumun, toplumumuzun birliğinin mutlak değer olduğunu biliyorum. Böylesine ilkeli duruşunuz için size teşekkür ediyorum ve eğitim çalışmalarına ve dinler arası diyaloğun geliştirilmesine gösterdiğiniz büyük ilgiyi kaydetmek istiyorum.” dedi.
Ülkedeki çeşitli mezheplerin temsilcilerinin ortaklaşa sosyal ve hayır amaçlı projeler yürüttüğüne dikkat çeken Rusya Devlet Başkanı, “Geleneksel dinlerimizin aile değerlerinin güçlendirilmesine, gençlerin yurtseverlik eğitimine ve elbette etnik gruplar arası ilişkilerin uyumlu bir şekilde gelişmesine katkısı da büyük” ifadelerini kullandı.
Putin, “Bir kez daha altını çiziyorum, biz bir milletiz, bir vatanımız var. Ülkemizin selameti ve güvenliği konusunda hepimiz ortak bir sorumluluğa sahibiz” diye ekledi.
‘Başkalarının işlediği suçlardan masum insanlar sorumlu tutulmamalı'
Sputnik’te yer alan habere göre Filistin-İsrail çatışmasındaki yeni tırmanmanın şimdiden binlerce can aldığına dikkat çeken Putin, “Rusya uluslararası terörizmin ne olduğunu deneyimledi ve biliyor. Ülkenin uluslararası terörle mücadele yıllarında yaşadığı onarılamaz kayıpların acısını her zaman hissedeceğiz. 7 Ekim saldırısında yakınları öldürülen veya yaralanan İsraillilere ve diğer ülkelerin vatandaşlarına içtenlikle başsağlığı dilemek istiyorum. Ancak başkalarının işlediği suçlardan dolayı masum insanların sorumlu tutulmaması gerektiği de bizim için açık. Terörle mücadele, yaşlıların, kadınların, çocukların, tümüyle ailelerin öldürüldüğü, yüz binlerce kişinin barınma, yiyecek, su, elektrik ve tıbbi bakımdan yoksun durumda kaldığı kolektif sorumluluk ilkesine göre yürütülemez. Bu tam bir insani felaket.” Dedi.
Rusya’nın Filistin-İsrail çatışmasına ilişkin duruşunun bilindiğini ve defalarca açık bir şekilde dile getirildiğini anımsatan Putin, “Bu duruşun, mevcut durumla bağlantılı hiçbir konjonktürel niteliği yok. Filistin ve İsrail olmak üzere iki bağımsız ve egemen devletin kurulmasını öngören BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayanıyor. Bu, Ortadoğu'da uzun vadeli, temel bir çözümün ve barışın anahtarı. Bu, 1948’den itibaren önce Sovyetler Birliği’nin, ardından da Rusya’nın geleneksel tutumu” ifadesini kullandı ve şunları ekledi:
“Bugün görevimiz, asıl görevimiz, akan kanı ve şiddeti durdurmak. Aksi takdirde krizin daha da büyümesi en ağır ve son derece tehlikeli, yıkıcı sonuçlara yol açar. Üstelik sadece Ortadoğu bölgesi için değil. Bu Ortadoğu sınırlarının çok ötesine yayılabilir. Bu, konuşmalarımda, sayısız telefon görüşmelerimde, Ortadoğu ve diğer ülkelerinin liderleriyle kişisel görüşmelerimde defalarca vurguladığım şey.”
“Müslümanlar Yahudilere karşı kışkırtılıyor''
Rus lider, “Aynı zamanda, bazı güçlerin gerilimi daha da artırma, mümkün olduğu kadar çok ülke ve halkı çatışmanın içine çekme, bunları kendi bencil çıkarları için kullanma, sadece Ortadoğu’da değil çok ötesinde de gerçek bir kaos ve karşılıklı nefret dalgası başlatma girişimlerini görüyoruz. Bu amaçla milyonlarca insanın milli ve dini duygularıyla oynuyorlar. Üstelik deyim yerindeyse bu politika uzun süredir, mevcut krizden çok öncesinden beri uygulanıyor" dedi.
“Müslümanlar Yahudilere karşı kışkırtılıyor, ‘kafirlerle savaş’ çağrıları yapıyor. Şiiler ve Sünniler, Ortodoks Hıristiyanlar ve Katolikler karşı karşıya getiriliyor" diyen Putin, "Avrupa’da Müslümanların kutsallarına saygısızlık ve vandalizme göz yumuluyor. Bazı ülkelerde, ellerinde Holokost kurbanlarının kanı olan Nazi suçluları ve Yahudi karşıtları resmi düzeyde yüceltiliyor. Ukrayna’da meşru Ortodoks Kilisesi’nin yasaklanması ve kilise bölünmesinin derinleştirilmesi yönünde ilerliyorlar" diye ekledi.
“Bana göre tüm bu eylemlerin amacı açık. Dünyadaki istikrarsızlığı artırmak, kültürleri, halkları, dünya dinlerini bölmek, medeniyetler çatışmasını kışkırtmak" diye Rus lider, "Tüm bunları meşhur böl ve yönet ilkesine göre yapıyorlar. Bunun yanında da yeni dünya düzeninden bahsediyorlar. Oysa bu yeni düzenin anlamı aslında aynı. İkiyüzlülük, çifte standartlar, ayrıcalık iddiaları, tüm dünyaya hükmetmek, aslında neo-sömürgeci sistemi korumak" dedi. “Batı, çok kutuplu dünya düzeni oluşturma sürecinin nasıl ivme kazandığını görüyor. Bağımsız, egemen ülkelerin gelişimini engellemek, dünya çoğunluğunu bölmek için İslamofobi, Yahudi düşmanlığı, Rusofobi dahil aynı araçları kullanıyorlar" diye konuşan Putin, şu ifadeleri kullandı:
“Şiddet ve nefret salgınının sadece Ortadoğu’yu değil diğer bölgeleri de kapsaması, eski ‘sıcak noktaların’ nüksetmesi ve yenilerinin ortaya çıkması, elbette böyle bir politikayı izleyen veya sürdürmeye çalışan bu güçlerin yararına.”
Putin, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Ortadoğu’daki çatışmayı birçok yönden yönlendiren, dünya genelinde aşırı milliyetçiliği ve dini hoşgörüsüzlüğü körükleyen ve kışkırtan bu güçler elbette ülkemize yönelik düşmanca hedeflerinin de peşinde koşuyorlar. Bazı ülkelerin iktidarları bu hedefleri açık açık dile getiriyorlar. Bu hedef, onların sözlerine göre, ülkemizi stratejik yenilgiye uğratmak. Burada da yeni bir şey yok. Ortadoğu çatışmasının ve dünyanın diğer yerlerindeki diğer dini, etnik çatışmaların şu veya bu şekilde doğrudan veya dolaylı olarak Rusya ile ilişkilendirilmesini, daha doğrusu Rusya’yı, toplumumuzu vurmasını istiyorlar. Bu yüzden toplumumuzu zayıflatmak, bölmek, evimizde milli ve dini fitneleri körüklemek için yalan ve provokasyonlara, iç ve dış sebeplere başvuracaklar.”