Suriye savaşı: ABD, Rusya'yla aynı hizaya mı geldi?
Suriye'de ateşkesin ihlal edilmeye başlandığı yolundaki ilk haberlere rağmen, ülkedeki şiddet düzeyi azaldı ve kaydedilen bu ilerleme az da olsa, burada yıllardır rakip durumda olan ABD ile Rusya'yı bir araya getirdi.
Moskova ile Washington, Şubat ayının başlarında varılan Münih anlaşmasından bu yana, Suriye'de ateşkesin uygulanması ve insani yardımların ulaştırılmasından sorumlu Uluslararası Suriye Destek Grubu'nun eş başkanları.
Her iki ülke de bu anlaşmanın sağlanması için büyük çaba gösterdi ve başarıya ulaşmasından bekledikleri çıkarlar var.
Kısa süre öncesine kadar ABD Dışişleri Bakanlığı'nın IŞİD'e karşı stratejisinden sorumlu olan, şimdilerde ise İngiltere'deki bir düşünce kuruluşuna başkanlık eden Karin Von Hoppel, "Rusya, siyasi sürece saygı gösterdiği ve Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ı bombardımana son verip, süreci ciddiye almaya ikna ettiği sürece, ABD ve Rusya bu anlaşmanın ortak sahipleri" diyor.
Washington, hızla Esad hükümeti ile muhalifler arasında görüşmelere zemin hazırlanması gerektiği görüşünde.
Esad'ın iktidarda kalış süresi
Ancak Amerikalı yetkililer, Rusya'nın IŞİD ya da El Nusra gibi gruplarla önceden işbirliği yapmış olan her unsuru 'terörist' ilan edip görüşmelerden men etme çabalarından ve Esad'ı siyaset sahnesinden uzaklaştırmaya yönelik ciddi bir adım atmamasından kaygılı.
ABD, Rusya'yı ikna etmeye çalışırken, Londra ve Paris'te John Kerry'nin, nasıl Rusya'nın Esad'ı 'süresiz olarak iktidarda tutma planıyla aynı hizaya geldiği'ne ilişkin fısıltılar dolaşıyor. Washington, resmi açıklamalarında Esad'ın 'şimdilik' iktidarda kalabileceğini söylüyor. Müttefiklerini Münih anlaşmasına uymaya ikna etmek için büyük baskı uyguladığı da açık.
Münih anlaşması öncesinde hem Suriye muhalefeti hem Avrupa kaynakları, Kerry'nin muhalifleri barış sürecine uymazlarsa yardımı tamamen kesmekle tehdit ettiğini söylüyorlardı. Rusya'nın hava desteğini arkasına alan Suriye güçleri ve müttefikleri Şubat ayının başlarında Halep'in kuzeyine doğru ilerlerken, Türkiye ile Suudi Arabistan destekledikleri isyancı grupları savunmak için müdahaleye hazır gibi görünüyorlardı.
Örneğin 11 Şubat'ta Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı sözcüsü Ahmed al Assiri, ülkesinin IŞİD'le mücadele için Suriye'ye kara birlikleri göndermek konusunda "nihai kararını aldığını ve bu karardan dönmeyeceğini" söyledi. Bu arada Rusya da, PYD'yi top ateşine tutan Türkiye'yi güney komşusunu işgale hazırlanmakla suçladı.
Suriye bölünecek mi?
Esad'ı destekleyen Rus güçlerini NATO üyesi Türkiye ile karşı karşıya getirebilecek ya da Suudilerin karadan Suriye'nin doğusuna girmesine yol açabilecek olan bu kriz, ABD'nin müttefiklerine yaptığı baskı sayesinde aşıldı. Ahmed al Assiri dün gazetecilere "Suriye'ye kara birlikleri gönderilmesi konusunda görüşbirliği oluşursa, en başta biz gireceğiz" dedi.
Suudi Arabistan şimdilik Türkiye'de birkaç uçak konuşlandırmakla yetindi.
Mevcut tabloyu karmaşık hale getiren unsurlardan biri, IŞİD ile mücadelenin, genelde Suriye'de barış sağlanması ile ne kadar yakından ya da uzaktan ilişkilendirileceği.
Washington'da, IŞİD'in başkenti Rakka'ya ilerlemenin ABD'nin güvenliği açısından Esad'ın iktidardan uzaklaştırılmasından daha önemli olduğunu savunanlar var. Diğer muhaliflerin sessiz kalmasını sağlayarak, ABD ve Rusya'nın vurucu gücünü IŞİD ve El Nusra üzerinde toplamasına olanak tanıyan Münih anlaşması bu görüşe uyuyor.
B planı
İngiltere Savunma Bakanlığı'nda geçen sonbahara kadar Orta Doğu danışmanı olan Korgeneral Sir Simon Mayall, "Esad durumu, devlet ve 'teröristler'den oluşan iki bileşenli bir çatışmaya dönüştürmeyi başardı" diyor. Peki o halde siyasi süreç sekteye uğrar ya da Esad güçlerinin ateşkesi düzenli olarak ihlal ettikleri belirlenirse ne olacak?
Rusya'nın BM temsilcisi bu durumda Esad'a baskı yapılabileceğini söyledi. Washington'daki senatörlerle görüşen Kerry ise "B planı" seçeneklerinden bahsetti. Kerry, bölünme ihtimalini gündeme getirerek "Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak için çok geç olabilir" dedi.
Birçok Suriyeli muhalif, ABD'nin Esad üzerinde gerçek bir baskı gücü olmadığını ve Esad hükümetinin bölünmeyi memnuniyetle kabul edebileceğini öne sürüyor.