Rusya Devlet televizyonunda Zarrab davası, Fethullah Gülen ve 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları konuşuldu
Rusya devlet kanalı Rossiya 24'de yayınlanan ve sunuculuğunu Rusya'nın eski başbakanlarından Yevgeniy Primakov'un torunu, gazeteci Yevgeniy Primakov'un (Aleksandroviç) yaptığı 'Mejdunarodnoye obozreniye (Uluslararası Görüş)' programının geçen haftaki bölümünde son dönemde Türkiye'de yaşanan gelişmeler ele alındı.
Putin'in Ortadoğu turu, Rusya-Türkiye ilişkileri, Suriye krizi, ABD'deki Zarrab davası, Fethullah Gülen ve 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının konuşulduğu programa Türkiye uzmanı gazeteci Yaşar Niyazbayev konuk oldu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Orta Doğu turu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelmesini anlatarak programa başlayan sunucu Primakov, "Türkiye ile ilişkilerimiz kolay olmasa da, yine de iyileşme yolunda. Türkiye, Orta Doğu'daki yeni duruma göre kendini ayarlamaya çalışıyor ve artık Rusya olmadan Suriye sorunlarını çözme imkanının olmadığını anlamış görünüyor" dedi.
"Türkiye ile barışmasına barıştık..."
Erdoğan'ın geçmişte Beşar Esad’ı tenkit ettiğini, Esad’ın gitmesini istediğini ve bu yüzden farklı ‘egzotik’ kurum ve kuruluşlara destek verdiğini hatırlatan Primakov, "Şimdilik bunu hatırlayan yok, ama unutmamamız da gerekiyor. Barışmasına barıştık. Ankara Şam’ı eleştirmeye devam etse de, aynı zamanda Rusya ve İran ile beraber sorunu çözüme kavuşturmak amacıyla üç ana sponsor-aracı arasında. NATO ile ilişkileri iyiden iyiye bozuluyor, ABD ile ilişkileri ise hızlı bir şekilde kötüleşiyor." diye ifade etti.
Türkiye-ABD ilişkilerinin 2016 yazında meydana gelen darbe girişiminden sonra bozulmaya başladığı belirten programda, Ankara'nın olayla ilgili olarak 1999 yılından beri ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’i suçladığını söylendi. Washington'un ise 'Gülen’in iadesi' konusundaki talepleri görmezden gelip Ankara’yı kızdırdığı belirtildi. Bardağı taşıran son damlanın ise, ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nda 30 yıldır görev yapan Metin Topuz’un tutuklanması oluğunu ifade edildi.
"S-400'ler Türkiye-ABD ilişkilerini olumsuz etkiledi"
Primakov, Rusya ile Türkiye arasında S-400 füze sistemlerinin temini konusundaki görüşmelerin de, ABD ile ilişkileri olumsuz olarak etkilediğini söyledi.
Primakov bundan sonra ABD'nin Türkiye'ye karşı hücuma geçtiğini, ABD’de İran asıllı Türk vatandaşı ve işadamı Reza Zarrab'ı tutuklayarak kara para aklama davasında yargılandığını ifade etti.
Rossiya 24 muhabiri devamında şunları söyledi: "Her şey Türkiye’de 4 yıl önce büyük yolsuzluk operasyonu kapsamında başladı. Operasyon sırasında Halkbank müdürü ve üç bakan gözaltına alındığı için soruşturma kapsamında, üyeleri arasında Erdal Aksünger’in (CHP Genel Başkan Yardımcısı) de bulunduğu Meclis Soruşturma Komisyonu kuruldu."
Rossiya 24 kanalına konuşan Erdal Aksünger: "Bütün kanıt ve delilleri görme imkanım olmadı. Örneğin, kısa iddianamenin sayfa sayısı 509 iken, bize sadece 309 sayfası gönderildi" dedi.
"İstihbarat 2013'de, Zarrab’ın tehlikeli olduğuna dair Erdoğan’a rapor verdi, kimse bunu dikkate almadı"
Soruşturmanın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapıldığını, bu konuyu ise emniyet teşkilatındaki Gülen taraftarlarının açığa çıkardığını belirten muhabir, "Devlet bankası Halkbank'da, Türkiye’ye satılan petrol ve gaz için İran’ın parası tutuluyordu. Uluslararası yaptırımlardan dolayı İran kendi parasını nakit olarak alamıyordu. Türk işadamı Zarrab ve idam cezası verilen İran’daki ortağı Babek Zencani, İran paralarını aklamak için bir sistem icat etti. Zarrab’ın dediklerine göre, kendisi bu konuyu Türkiye’nin eski ekonomi bakanı Zafer Çağlayan ile paylaşmış ve Çağlayan, kârın yüzde 50’sini almak şartıyla teklif edilen sistemi kabul etmiş. Bu şekilde Türkiye, Amerikan yaptırımlarını delmesi konusunda İran’a yardım ediyor, bu da tabii olarak siyasi skandala sebep oluyor. Bu olayda Cumhurbaşkanı'nın oğlunun parmağı olduğu konusunda söylentiler de ortaya çıkmaya başladı" diye aktardı.
Programın devamında Erdal Aksünger, "İstihbarat 2013'de, Zarrab’ın tehlikeli olduğuna dair Erdoğan’a rapor verdi. Belgeler arasında, Zarrab’ın şüpheli işlerle uğraştığı, bakanlarla irtibat kurmaya çalıştığı, rüşvet vermeye yatkın olduğu ve vatandaşlık almak istediği gibi konuların raporda belirtildiğini görüyoruz, fakat o zamanlarda kimse bunu dikkate almadı" diyor.
"Gülen taraftarları darbe girişimi ile suçlandı"
Skandal ortaya çıktığında ise her şey değiştiğini belirten muhabir, "Türkiye iktidarı bunu meydan okuma gibi algılayıp 'savaşı' başlattı. Gülen taraftarları darbe girişimi ile suçlandı, polis ve savcılık bu davadan uzaklaştırıldı, sanıklar ise serbest bırakıldı" diye konuştu.
Rossiya 24 kanalı konuyla ilgili görüşlerini almak için Uluslararası Hukukçular Birliği kurucu üyesi Mehmet Sarı'ya da mikrofon uzattı. Sarı, "O zamanlarda sahte belgeler ve polis ile savcılık kurumları tarafından hazırlanmış sahte arama kayıtları delil olarak sunulmuştu. Bugün ise, değişmemiş olan aynı belgelere ve kayıtlara dayanarak soruşturma Amerikan savcıları tarafından yürütülmeye başlandı. Türkiye ise İran’a karşı yaptırımların ihlali ile suçlanmakta" yorumunda bulundu.
Sarı konuşmasına şöyle devam ediyor: "Zarrab, yalan söyleyip istenen ifadeleri verdiği takdirde serbest bırakılabileceğini Türkiye’deki avukatına yazmış. Türkiye’de hazırlanmış olan sahte deliller, ABD’deki baskı ve mahkemedeki ifadeleri buna delil göstermiş. Verdiği ifadeleri istediği veya inandığı gibi vermiyor. Bunların hepsi, Türkiye’yi kontrol altına almak için yapılmış."
"Zarrab, hayali olarak tarım ürünleri ihraç etti"
Erdal Aksünger ise "Zarrab ve ekibi, sahte belgelere istinaden Dubai’ye altın ihraç etmiştir. Banka, uyarı aldıktan sonra, tarım ürünlerine geçmişlerdir. Fakat fiili olarak onlar hiçbir şey ihraç etmediler. Hakan Atilla buna karşı idi, fakat Süleyman Aslan onu buna göz yummaya zorladı" diye konuştu.
Mehmet Sarı, Zarrab'ın neden itiraf pazarlığına girip ifade vermeyi kabul ettiği konusunda, "Amaç, Türkiye ekonomisidir. Türk Lirasının kurunu düşürmeye çalıştılar, devlet bankaları ve iktidar da tehlike altındadır. Zarrab’a Türkiye bankaları ve siyasetçileri hakkında sorular soruluyor" dedi.
Programa Türkiye uzmanı Yaşar Niyazbaev’i davet eden Primakov, ilk olarak "Şu anda ABD’de devam eden dava Erdoğan için ne kadar tehlikelidir?" sorusunu yöneltiyor.
Niyazbeyev: Zarrab tanık olarak dinlenmeye başlanmasaydı her şey o kadar büyük bir problem haline gelmezdi, o kadar ilgi çekici da olmazdı. Fakat kendisi her şeyi anlatacağını söyledi ve anlattı da. Ne kadar rüşvet verdiğini, hangi bakanlara çalıştığını, Erdoğan’ın akrabalarına ait fonlara ne kadar meblağlarda para aktardığı konusunda iddialarda bulundu. Bu anlatımları sorun oluşturdu.
Primakov: Bu durumda hükumet çok basit bir yol izleyebilir. Amerika’nın yalan söylediğini, söyledikleri her şeyin mesnetsiz, saçma olduğunu ve bunların hepsinin Gülen’in entrikalarının olduğunu söyleyebilir.
"AKP seçmenleri, yöneticilerin hırsızlık yapıp yapmadıklarına bakmıyor..."
Niyazbayev: Haklısını. Onlar da zaten böyle yapıyor, yani siz durumu çok iyi ve anlaşılır bir şekilde özetlediniz. Eklenecek bir şey de kalmadı. Türkiye hükümeti aynı dediğiniz gibi yapıyor, çünkü kendi seçmen kitlesine kendilerinin haklı olduğunu anlatmak zorunda. Fakat seçmenleri, birilerinin haklı veya haksız olduğuna, hırsızlık yapıpılıp yapılmadığına bakmıyor, bu konu seçmenin desteğine etki etmiyor.
Primakov: Yani bu durumda Cumhurbaşkanının durumu sarsılmamıştır, öyle mi?
Niyazbayev: Evet. Bu çok önemli bir soru. Bu durum Erdoğan’ı nasıl etkileyecek. Bence, etkisi çok az olacak. Neden? Çünkü, 2013 yılında yolsuzluk soruşturması başladığında, Erdoğan henüz Başbakandı, o zaman şimdiki gibi güçlü ve etkili değildi, medya şimdiki gibi ona yakın olan insanların kontrolünde de değildi.
Primakov: Yaşar, en önemlisi de, o zaman Amerika Erdoğan'dan memnundu.
Niyazbayev: Evet, gerçekten de öyle.
Primakov: O zamanlarda Amerika’nın onunla sorunu yoktu. Belki de, Amerika’nın şimdi Erdoğan ile uğraşmasında da gerçekten siyasi nedenelr var.
Niyazbayev: Bu konuya kapsamlı olarak bakmaya çalışıyorum ve baktığımda, bunda gerçekten siyasi sebeplerin olduğunu düşünüyorum, yani Erdoğan’ı sanki bir şekildeyatıştırmaya ve diyaloğa çağırmaya çalışıyorlar...
Primakov: Daha çok zor kullanarakdikkatini çekmeye çalışıyorla...
Niyazbayev: Evet, şöyle bir dur, seninle konuşalım demeye çalışıyorlar.
Primakov: Neden Rusya ile yakınlaşıyorsun?
Niyazbayev: Bence, en büyük problem bu zaten, S-400, Rusya ile yakınlaşma... Aslında tüm bu yaşananlar bir kısır döngüdür.
Primakov: Bu arada, anılan o darbe girişimi ile ilgili de, ilk başta olmasa bile, Ankara, Batı ve Amerika’yı bu darbeyle ilişkilendirip suçlamaya başladı.
Niyazbayev: Şimdiye kadar, medya ve bazı siyasetçilerin imalarına rağmen Erdoğan açık bir şekilde Batı’yı suçlamadı. Siyasetçiler bu olayların Batı’nın parmağı olmadan, ABD’nin etkisi olmadan olması imkansız olduğu konusunda yorumlar yapmıştı. Fakat şimdi her şey değişti. Türk toplumunda buna benzer fikirler dolaşmaya başladı. Yani bu olayların ABD’nin desteği ile yapıldığı konusunda söylentiler var.
Primakov: Ya da en azından ABD’nin izni ile. Gülen’e karşı yapılan suçlamalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Yani bunun Gülen’in taraftarları ile ilgisi ne? Gülen Cemaatinin bir terörist kuruluş olduğu iddiasına ne dersiniz? Gülen’in gizli teşkilatı tarafından yapıldığı konusunda fikriniz ne? Ya da Gülen, tüm suçlamalara hedef yapılması için seçilen uygun bir figür (günah keçisi) mü?
"İnsanlar artık bu darbenin arkasında Amerika’nın olduğunu düşünüyor"
Niyazbayev: Bana göre, dediğiniz gibi Gülen uygun bir figürdü. Toplumun kenetlenmesi için bunun gibi düşmana, böyle bir insana ihtiyaç vardı. Enteresan olan, bu görüşün yerine artık farklı bir görüş yer almaya başladığı hissediliyor: O da şu: Darbe girişimi arkasında aslında ABD'nin olduğu biz görmeye başladık. Gibi iddialar gündeme oturmaya başladı. Ancak bunların tamamı Türkiye hükümetinin Batıdan gelen eleştirilere karşı bir savunma ve seçmenleri hazırlamak için yaptığı çabalardan ibaret. Yani ‘bakın, yaşadığımız sorunların nedeni biz değiliz, onlar’ söylemeye çalışıyorlar.
Niyazbayev: Zarrab’ın davası devam ettikçe, ABD’nin PYD ve YPG'ye desteği devam ettikçe ilişkiler düzelmeyecek. Diğer ülkeler gibi Türkiye de milli güvenliği ile ilgili hassasiyetleri var, ve bu sorunları Türkiye için bunlar önemli ve o bu konuları çözmek istiyor. Bu durumun garip tarafı ise, Amerika sanki hiç bir şekilde Türkiye’nin endişelerini dikkate almıyor.
Primakov: Türkiye’nin menfaatleri göz ardı ediliyor.
Niyazbayev: Aynen. Tamamen görmezden geliniyor. Türkiye, kendisi için sorun oluşturan problemleri anlatmaya çalışıyor, ancak nafile. Bu arada Türkiye Esad ile ilgili görüşlerini yumuşatıyor, ve Soçi’de yapılacak olan Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne katılacak olanlar ile ilgili de Türkiye’ye karşı düşmanca tutumu olan Kürt güçlerin katılmaması gerektiğini ifade ediyor...
Primakov: Bu da zeten Türkler ile Ruslar arasında bir anlaşmazlık konusudur. Rusya, Kürtlerin temsilcilerinin de anılan Kongreye katılması gerektiğini düşünüyor.
Niyazbayev: Evet, fakat Türkiye bu konuda şöyle diyor: Suriye'deki kürtlerin tamamı benim düşmanım değil. PYD benim düşmanım, o katılmasın, bunun dışında olan kürtler Kongre'ye katılabilir. Fakat tabii ki haritaya baktığınız zaman, hemen hemen her tarafı sahiplenen PYD olduğu görüyoruz.
Primakov: Türkiye’nin istediği gibi olamaz, ama yine de Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkilerden çok daha iyi.
Niyazbayev: Evet, bu konuda ise bir uzlaşmaya ihtiyacımız var, her iki taraf da en yakın zamanda bu uzlaşmayı bulacaktır.
Primakov: Büyük ihtimalle de öyle, Vladimir Putin boşuna Ankara’ya gitmemiştir.
Niyazbayev: Evet, çünkü Rusya, gördüğüm kadarıyla, bölgede barış istiyor, başladığı süreci tamamlayıp başarmak istiyor. Gördüğümüz kadarıyla başarabiliyor da.
Primakov: Şimdilik başarabiliyor.
Niyazbayev: Evet, ona engel olmak isteyen olabilir, başarılı olmasını istemeyen olabilir. Bunun sebebi de, barışı istememeleri de değil, asıl mesele Rusya’nın bu konuda başarılı olmasını istememeleridir.
Primakov: Çok Teşekkürler Yaşar. Gazeteci Yaşar Niyazbaev, 'Uluslararası Görüş' stüdyomuza konuk oldu.
HABERRUS