Rus Basını: Erdoğan’ın, İsrail Karşıtı Açıklamaları, Azerbaycan’ı Zora Soktu

HABERRUS - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Netanyahu’ya baskı yapmak için yaptığı sert açıklamalar, Azerbaycan’ı zor durumda bıraktı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e yönelik tehditleri ve Türkiye’nin dış politikadaki agresif tutumu, Azerbaycan’ın çıkarlarına zarar veriyor.

Erdoğan, İsrail’e karşı sert çıkışlar yaparak, Ankara’nın Libya’daki iç çatışma ve ikinci Karabağ savaşı sırasında yaptığı gibi hareket edeceğini belirtti.

Bu açıklamalar, Azerbaycan’ın 2020’deki çatışmalara yabancı güçlerin katılmadığı yönündeki resmi anlatısını göz ardı etti ve Azerbaycan’ı zor durumda bıraktı.


Rus Nezavisimaya Gazete’da çıkan bir makalede, Erdoğan’ın Netanyahu’ya baskı yapmak için Bakü’yü kullandığı iddia ediliyor.

Azerbaycan’ın Tepkisi

Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik gerilime yanıt vermek zorunda kaldı. Yetkililer, Erdoğan’ın açıklamalarına yanıt olarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini yeniden tesis etmek için herhangi bir ülkenin askeri personelinin katılımına ilişkin iddiaların temelsiz olduğunu vurguladı. Bakü, 2020’deki çatışmalar sırasında Türkiye’nin yalnızca siyasi destek sağladığını ve diğer devletlerin düzenli birliklerinin ikinci Karabağ savaşına katılmadığını belirtti.

Erdoğan’ın Açıklamaları ve İsrail’in Tepkisi

Erdoğan, Lübnan-İsrail sınırındaki durumun ağırlaştığı bir dönemde, İsrail’e karşı sert açıklamalarda bulundu. Türk lider, “Karabağ’a girdik, Libya’ya girdik, onlarla (İsrailliler) de aynısını yapacağız” dedi. Bu açıklamalar, Benjamin Netanyahu hükümetini ve İsrail Dışişleri Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Dışişleri Bakanı Israel Katz, Erdoğan’ın Saddam Hüseyin’in izinden gittiğini ve İsrail’e saldırı tehdidinde bulunduğunu belirtti.

Bölgesel Dinamikler ve Azerbaycan’ın Konumu

Erdoğan’ın açıklamaları, Azerbaycan’ın 2020’deki savaş sırasında dış güçlerin katılımına dair resmi duruşunu zora soktu. Erivan, Türk askerlerinin ve Suriyeli paralı askerlerin Bakü tarafında savaştığını iddia ederken, Azerbaycan ordusunun tamamen profesyonel askeri personelden oluştuğunu ve dış güçlere ihtiyaç duymadığını defalarca vurguladı.

Erdoğan skandal konuşmasını önceki gün, Lübnan-İsrail sınırındaki durumun ağırlaştığı bir ortamda yaptı. Türk lider, "Karabağ'a girdik, Libya'ya girdik, onlarla (İsrailliler) de aynısını yapacağız. Hiçbir şey imkansız değildir. Bu adımları atmak için güçlü olmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Konuşma muhtemelen Benjamin Netanyahu hükümetini, Golan Tepeleri'nde şiddetin patlak vermesinin ardından yeni Lübnan istikametinde geniş çaplı bir tırmanıştan korumak için tasarlanmıştı. İsrail Dışişleri Bakanlığı da Ankara'ya aynı ruhla yanıt verdi.

Dışişleri Bakanı Israel Katz, “Erdoğan, Saddam Hüseyin'in izinden gidiyor ve İsrail'e saldırı tehdidinde bulunuyor. Ona orada ne olduğunu ve her şeyin nasıl bittiğini hatırlatalım." yazdı.

Azerbaycan'da SADAT etkisi

Rus Nezavisimaya Gazetesi haberinde, aslında Erdoğan en yakın ortaklarının çemberine girdiğini ve Azerbaycan'ın 2020 yılında ordusunun "toprak bütünlüğünü sağlamak için herhangi bir dış güce ihtiyaç duymadığını", kadrosunun tamamen profesyonel askeri personelden oluştuğunu ve iyi eğitimli olduğunu defalarca vurguladığına dikkat çekiyor.

Buna karşılık Erivan, Türk askerlerinin yanı sıra Suriyeli paralı askerlerin de Bakü tarafında savaştığı konusunda ısrar etti.

O dönemde Ermeni tarafı, yabancı "paralı askerlerin" Karabağ topraklarına nakledilmesi konusunda özel sorumluluğu, genellikle Erdoğan'ın "kişisel ordusu" olarak adlandırılan özel askeri şirket (PMC) SADAT'a yüklemişti.

Libya'nın batısında, Trablus'ta Türk askeri varlığının güçlendirilmesinin de arkasında SADAT vardı.

Bu arada Gazze Şeridi'ne misilleme olarak İsrail'i işgal etme çağrıları ilk kez SADAT'ın kurucularına bağlı yapılardan yapıldı. Ekim 2023'te, Demir Kılıç Operasyonu'nun başlatılmasının ardından, Türk düşünce kuruluşu ASSAM'ın liderliği, Filistin topraklarını özgürleştirecek birleşik İslami güçlerin yaratılması lehine neredeyse anında bir açıklama yaptı.

Ankara'yı eleştirenler, ASSAM projesinin arkasında SADAT liderlerinin olduğunu göz önünde bulundurarak bu çağrıları, Erdoğan çevresinin Gazze'ye doğrudan askeri yardım sağlamaya hazır olduğunun bir işareti olarak değerlendirdi.

Erdoğan’ın İç Politikadaki Durumu

Türk siyaset bilimci Kerim Has, Erdoğan’ın iç politikadaki sorunları örtbas etmek için dış politika söylemini değiştirmeye çalıştığını belirtiyor. Türkiye’deki ekonomik göstergeler iyileşmezken, halkın büyük bir kısmı mevcut ekonomik yönetimden memnun değil. Metropoll anketine göre, Türk nüfusunun %81’inden fazlası ekonomik yönetim uygulamalarını desteklemiyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ni destekleyenlerin %63’ü de memnuniyetsiz.

“İsrail'in Gazze'de savaş başlatması ve Erdoğan'ın Netanyahu hükümetini tehdit etmeye başlamasının ardından birkaç gün sonra İsrail tarafının Azerbaycan petrolünün yüzde 60'ından fazlasını Türkiye üzerinden ithal ettiği ortaya çıktı. Prensipte Ankara bu akışı engelleyebilirdi ama bunu yapmadı” diyor Has.

Uzman, bahar aylarında Türkiye Ticaret Bakanlığı'nın "Gazze'deki düşmanlıkların sona ermesine kadar" Yahudi devletine 54 kalem sanayi ürününün ihracatına kısıtlama getirildiğini duyurduğunu ancak bunun ne kadar etkili olduğunu söylemek zor olduğunu hatırlatıyor ve "Bu tür tehditler yalnızca Türkiye ile İsrail arasında süregelen dile getirilmemiş bağları gizlemek için gereklidir" diyor.

Aynı zamanda NG'nin muhatabı, Erdoğan'ın devlet söylemindeki vurguyu değiştirmeye ve diğer şeylerin yanı sıra, Suriye ile erken diplomatik yakınlaşma ihtimali nedeniyle kamuoyunun dikkatini yönlendirmeye zorlandığını, çünkü olası bir barış anlaşmasının Suriye tarafından belirsiz bir şekilde algılanabileceğini öne sürüyor.

Türkiye-İsrail İlişkileri

Erdoğan’ın İsrail’e yönelik tehditlerinin ardında, Türkiye’nin İsrail ile olan ekonomik bağları da dikkate alınıyor. Türkiye, İsrail’e petrol tedarik hatlarını korurken, Gazze’ye aktif destek çağrıları yapıyor. Türkiye Ticaret Bakanlığı, Gazze’deki düşmanlıkların sona ermesine kadar İsrail’e 54 kalem sanayi ürününün ihracatına kısıtlama getirdiğini duyurdu, ancak bu kısıtlamaların etkisi belirsiz.

Erdoğan’ın sert söylemleri, hem iç politikada dikkat dağıtma amaçlı hem de dış politikada stratejik hamleler olarak değerlendiriliyor.

Ancak, bu tür tehditlerin Türkiye ile İsrail arasındaki derin bağları gizlemek için kullanıldığı belirtiliyor.

Erdoğan’ın İsrail’le doğrudan bir çatışma başlatması beklenmiyor, ancak bu tür açıklamalar, bölgesel dinamikler ve iç politikadaki sorunlarla bağlantılı olarak değerlendiriliyor.