Fidan Lavrov İle Götüştü; Nükleer Savaş Riskine Dikkat Çekti

HABERRUS - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından küresel çatışmalar ve nükleer savaş riski konularında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Görüşmede Ortadoğu, Kafkasya ve Ukrayna’daki gelişmelerin yanı sıra iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı.

“Küresel Savaş Unsurları Giderek Derinleşiyor”

Fidan, dünya genelinde artan gerilimi ve kutuplaşmayı değerlendirerek, ekonomik, siyasi ve askeri cephelerin iç içe geçtiği bu ortamın “geniş anlamda bir küresel savaş” olarak nitelendirilebileceğini belirtti. Özellikle Ukrayna ve Gazze’deki çatışmaların uluslararası fay hatlarını daha da derinleştirdiğini ifade etti.

Fidan, “Farklı güç odakları artık birbirini daha yakından izliyor. Kuzey Kore’nin savaşa aktif destek vermesi ve Batı’nın Ukrayna’daki silah sevkiyatları, çatışmaların küresel boyut kazandığını gösteriyor” dedi.

Nükleer Tehdit: “Şaka Değil, Gerçek Bir Risk”

Fidan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nükleer silah kullanımına ilişkin açıklamalarına atıfta bulunarak, bu tehdidin küçümsenmemesi gerektiğini vurguladı:

“Putin’in ‘Daha üst düzey araçları kullanırım’ ifadesi şaka değil. Bu tür açıklamalar, nükleer riskin gerçekliğini ortaya koyuyor. Batı ise buna karşı net bir duruş sergileyerek gerilimi artırıyor.”

Fidan ayrıca, Kuzey Kore’nin Rusya’ya destek sağladığı iddialarının dengeleri değiştirebileceğine dikkat çekti:

“Eğer Kuzey Kore’den Rusya’ya stratejik destek geldiyse, bu Batı için yeni bir cephe anlamına gelir. Güney Kore’nin savunma kapasitesini artırması gerekecek ve bu durum Asya’daki gerilimi daha da tırmandırabilir.”

ABD’nin Rolü ve Seçim Dinamikleri

ABD’deki siyasi atmosferin de bu süreçte etkili olduğunu belirten Fidan, Demokratların seçim baskısı olmadan Ukrayna ve İsrail gibi konularda daha cesur davrandığını ifade etti. Bu durumun, uluslararası arenada pozisyonların daha da keskinleşmesine yol açtığını söyledi.

Analiz: Hakan Fidan’ın açıklamaları, Türkiye’nin küresel krizlere dair artan endişesini ve diplomatik çabalarının yoğunluğunu ortaya koyuyor. Özellikle nükleer risk vurgusu, çatışmaların kontrolsüz bir şekilde büyüme ihtimaline karşı uluslararası iş birliği çağrısı olarak değerlendirilebilir.