Moskova Patriği Kirill'in İstanbul ziyareti

1917 komünist rejiminden sonra bütün damarları kesilen Moskova Patrikliği'nin, bu zorlu günlerde içine kapanık, yalnızlık içinde, kiliseleri birer birer kapanırken dua etmekten başka çaresi de kalmamıştı. Ancak 2. Dünya Harbi ile, Almanların karşısında çaresiz kalan komünist şefler, halkın moralini yükseltmek için kiliseye başvurmuşlardır.

O dönemde Rus milliyetçiliği ile dindarlık adeta bir olmuştur. Leningrad'ın Almanlar tarafından işgal edildiği gün, Moskova Patrikliği, Rus halkı ile kiliselere kapanıp Rusya için dua seansları yapmış ve devlet, yok saydığı kiliselerden adeta medet ummuştu. Bu dönem, Moskova Patrikliği'nin yeniden göreve döndüğü ve Rusya devlet politikası içinde yeniden itibara kavuştuğu bir dönemdi. 1943'ten 1959'a kadarki bu dönemi, Moskova Patrikliği için devletle adeta bir geçici uzlaşma (modus vivendi) dönemi olarak düşünebiliriz.

1959'dan itibaren komünist rejimde yetişen entelektüellere ve işçilere, kilisenin egemen olmaya başlaması, başta Kruşçev olmak üzere komünist teorisyenleri çileden çıkarmıştı. Böylece, Rusya'da devlet, yeni bir din politikası yoluna gitmişti. Beş yıl süren bu baskı ve bunaltıcı politika, Kilise'yi ve diğer dinleri merkezden çökertmişti. Bakanlar kurulunda din işleri için kurulan komisyon, Moskova Patrikliği üzerinde baskısını artırmış 1961'de statüsünü değiştirmeye zorlanmıştı.

Ancak her şeye rağmen Moskova Patrikliği, Ortodoks kiliselerinin varlığını sürdürmüştür. Aslında Patrik Alexis (1945-1969)'in ölümü üzerine, komünist rejimin, Patrikliği ortadan kaldırıp kaldırmayacağı akla gelen çok önemli soruydu. Ancak uzun bir tereddütten sonra, yeni Patrik Pimen'i seçen ve Pentakot günü onu tahta oturtan bir konsilin toplanmasına, rejim izin vermiştir. 1990 yılına kadar patriklik yapan Pimen, komünist rejimin çöküşüne şahit olmuş ve mazideki karanlık ve soğuk gecelerin artık, Moskova Patrikliği'nde devam etmeyeceğine şahit olmuştur.

1990 yılında XV. Patrik sıfatı ile II. Alexis, Moskova Patrikliği makamına oturmuştur. 5 Aralık 2008'de hayata gözlerini kapayan Patrik II. Alexis, 18 patriklik döneminde yetmiş yıllık Sovyet ateizminden sonra yine Kremlin'in desteğiyle Rus Kilisesi'nin politik ve moral gücünü yükseltmesini de bilmiştir. Yine patriklik döneminde diasporada yaşayan Ortodoks kiliselerinin Moskova Patrikliği ile birleşmesine 17 Mayıs 2007'de önayak olarak, seksen yıllık bölünmeye son vermiş ve Birleşik Rus Kiliseleri'ni teşkil eden patrik olarak tarihe geçmiştir.

Moskova Patrikliği açısından oldukça olumlu olan bu hizmetlere rağmen, Vatikan'a hiç yüz vermeyen II. Alexi, XVI. Benedict'in papa oluşundan sonra Vatikan'a karşı daha esnek bir politika izleme işaretlerini vermişti. Belki de Katolik olan Ortodoks kiliselerini yeniden Ortodoks olmaya imkân verme ümidiyle bir bağlantısı olduğu düşünülebilir.

II. Alexi'nin İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikliği ile de ilişkileri daima temkinli olmuştur. Çünkü Fener patriğinin ekümeniklik iddiasını kendi dinî işlerine kadar uzanacak politik bir manevra olarak gördüğünü, çok açık olmasa da zaman zaman işaret etmiştir. Ve bunun için II. Alexis 1997'de, "ekümenizmin, tehlikeli ve hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu" belirtmiştir. Yine arkasında bir devletin olduğunu ve iki yüz milyonluk bir Ortodoks cemaatin olduğunu düşünerek her yönden Fener Patrikliği'ne üstün olduğu işaretlerini vermiştir.

2009 yılında II. Alexis'in yerine Rus patriği seçilen Kirill, ilk yurtdışı gezisini geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye yaparak Fener Rum Patriği'ni ziyarete gelmiştir. İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Türkiye'de Rusya Federasyonu elçisi olan Vladimir İvanovsky'nin de bulunduğu bir heyet Patrik Kirill'i karşılamıştır. Bartholomeos'un Kirill'i karşılamaya gelmeyişi, yine ekümeniklik konusu ile ilgili önemli bir mesaj teşkil etmektedir. Yani Fener Rum Patriği, makam olarak Moskova'dan önceliği olduğunu ve Moskova'nın kendisine tabi olduğunu bu protokol davranışı ile izhar etmektedir. Şüphesiz bu davranışın Kirill'in hoşuna gittiği söylenemez. Hatta buna Patrikhane'nin kapısında bile Bartholomeos'un Kirill'i karşılamayışı eklenebilir. Kirill'i Patrik Vekili Stefanos'un ve Patrik Başkatibi Elfhdeophoros ve Peder Nektarius'un karşılaması da anlam dolu bir mesaj niteliğindedir. Moskova Patriği Kirill'in vermiş olduğu aşağıdaki çok kısa mesaj yine onun Patrik Bartholomeos'un ekümeniklik sıfatını kabul etmediğini göstermektedir. Kirill "Hepimiz tek bir birleşik Ortodoks kilisesinin parçasıyız" şeklinde mesaj verirken bu konuyu kapalı da olsa dile getirmiş bulunmaktadır. Misafir olan Kirill'in bu ince ve nazik jestini anlamak herhalde zor değildir. Moskova Patrikliği, ekümeniklik gibi kendi çıkarlarını zedeleyecek hiçbir siyasi ve manevi baskının altına girmeyeceğini her fırsatta belirtmekte ve bu sıfatın kendine daha yakıştığını izhar etmektedir.

PROF. DR. MEHMET AYDIN, S.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ