Ankara’da yüzyılın anlaşmaları imzalandı

Ankara’ya tarihi bir ziyaret gerçekleştiren Rusya başbakanı Vladimir Putin ve Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 20 anlaşmaya imza atarak, iki ülke ilişkilerinde yeni bir entegrasyon sürecini başlattı. Enerji’den, ticarete, gümrükten bilime, teknolojiden uzaya kadar imzalanan onlarca anlaşma Ankara’nın Kuzey Komşusu’na verdiği güvenin ürünü. Moskova, artık enerji kavşağında stratejik bir ülke konumuna yükselen Ankara’yı, ‘güvenilir ortak’ olarak tanımlıyor. İlk testini geçen yıl Kafkas Savaşı’nda Karadeniz’e NATO gemilerinin girmesine izin vermeyerek başaran Ankara, bölgedeki sorunun çözümünde tarafsız tutumu ile de takdir toplamıştı.

Avrupa ülkelerinin Rusya bağımlılığını azaltma şeklinde yorumladıkları Nabucco’ya Rusya’yı davet etmekten çekinmeyen Ankara, Putin’in ziyaretinde hedefine ulaştı. Rusya başbakanı, hem Nabucco’nun hem de ‘Güney Akım’ın işleyebileceğini ifade ederek, yaklaşımındaki değişikliği ortaya koydu. Putin Samsun-Ceyhan petrol boru hattına arz sağlayacaklarını, bu projenin de Burgaz-Dedeağaç petrol boru hattının rakibi olmadığını söyledi. Şimdi Türkiye, Nabucco ile doğusundan batısına, Güney Akım ile Karadeniz sınırları boyunca, Mavi Akım’ın Akdeniz’e kadar uzatılması ve genişletilmesi ile Kuzeyinden Güneyine binlerce kilometre doğalgaz boru hatları ile donatılacak. Onlarca milyar dolar yatırım gerçekleşecek ve on binlerce kişiye istihdam sağlanacak. Yüzyılın anlaşmaları olarak tanımlayabileceğimiz tarihi imza gününün ardından artık, Türkiye enerjide stratejik merkez haline dönüşecek.

Türkiye nükleer santral konusunda da Rusya’ya yeşil ışık yakarak, 50 yılın hayalini gerçekleştiriyor. Putin’in Erdoğan’ı işaret ederek, ‘yanımdaki beyefendi zorlu bir müzakereci’ diyerek espri yapmasına neden olan fiyat konusunda çalışmalar sürüyor. Hukuki prosüdürleri tamamlanan ve yaklaşık 20 milyar dolara mal olacak santralle ilgili son noktaya gelindi. İnşaat maliyetinin dünya standartlarının yarı fiyatında olduğunu ve enerji rakamlarının da neredeyse hidroelektrik santrallerinden elde edilen rakamlara yakın olduğunu kaydeden Putin, indirimle ilgili imkanları bir kez daha gözden geçireceklerini söyledi. Artık nükleerde de sona yaklaşıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira, enerji bakanı Taner Yıldız, Moskova temaslarında Ankara’nın projelere toplam olarak baktığını, bu şekilde birbirini tamamlayan projeler olduğunu kaydetmişti. Bir yıldan uzun süredir üzerinde çalışan projeler artık ete kemiğe büründü.

Türkiye en büyük avantajı ikili ticarette elde edecek. Tarım ve deniz ürünleri konusunda imzalanan protokol ve gümrüklerde gerçekleştirilen kolaylıkla birlikte ticaret hacmi hızla yükselecek. 2000 yılından 2008’e kadar sekiz kat artarak 40 milyar dolara yaklaşan toplam ticaret hacminde, dört yıl sonrası için hedef 100 milyar dolar. 2009’da krizin etkisi ile kısmen düşen ticaret hacminin, gümrüklerde yapılan düzenlemenin ardından hızla yükseleceği öngörülebilir. Havada oluşturulan yeşil koridor uygulaması şimdi, Türkiye’nin talebi doğrultusunda kara ve deniz gümrüklerinde de uygulamaya başlayacak.

Soçi’de gerçekleşen Putin-Erdoğan görüşmesinde de, Ankara’da gerçekleşen imza töreninde de ve diğer ikili görüşmelerde de yaşanan tercüme sorunu aslında iki ülkenin bu projeleri başarabilmesi için gerekli olan insan kaynağına ne kadar muhtaç olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Başbakan Erdoğan görüşmede Rusya’nın Türkiye’de bir kolej ve üniversite kurmasını önerdiklerini söyledi. Putin’in de sıcak baktığı eğitim kurumları ile, artık onlarca yıl sürecek dev projelerin insan kaynakları da yetiştirilmiş olacak. Diğer önemli bir gelişme de, iki ülke başbakanları ve bakanlar düzeyinde üst bir kurul oluşturuluyor. 2010 başında ilki Moskova’da gerçekleşecek ‘Ortak bakanlar kurulu’ olarak tanımlayabileceğimiz çalışma ile tüm projelerin işlerliği takip edilecek. Bu da alınan kararların akim kalmaması açısından önemli bir garanti.

Yüzyılın anlaşması olarak tanımlayabileceğimiz gelişmenin arkasında Rusya başbakan yardımcısı İgor Seçin ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın gayretlerini unutmamak gerekiyor. Karma Ekonomik Komisyon (KEK) eş başkanlıklarını da yapan bakanların özverili çalışmaları iki başbakan tarafından da takdir edildi. Özellikle Seçin’in Türkiye ile ilişkilerde pozitif yaklaşmasının altını çizmek gerekiyor. Seçin Putin’in 1996 yıllarından bu yana birlikte çalıştığı güçlü bir isim. Kremlin’e oturduğu 2000 yılında da yanından ayırmadığı Seçin’i, Rusya başbakanı ‘Beyaz Ev’e geçince de beraberinde götürdü. Toplantıların sürdürülmesinde iki ülke büyükelçilikleri ve bürokratların katkıları da takdire şayan. Türkiye ve Rusya’nın attığı müspet adımların Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasının dahil olduğu geniş bir coğrafyada istikrarın oluşmasına katkı sağlayacağını öngörebiliriz.

Faruk Akkan, Moskova, Cihan