Rusya, İslam dünyasıyla ilişkilerini pekiştiriyor

Eski Dışişleri Bakanlarından Yaşar Yakış Ahval’deki köşesinde Rusya Federasyonu’nun İslam dünyası ile ilişkilerini ele aldı.

Rusya Federasyonu'na bağlı Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Ufa'da 28-29 Kasım tarihlerinde yapılan bir toplantı, Rusya ile İslam Dünyası arasındaki ilişkilerin ne kadar sıkılaştığını göstermesi açısından önemli bir fırsattı.

‘Rusya-İslam Dünyası: Stratejik Vizyon Grubu’ tarafından düzenlenen toplantıya, 27 Müslüman ülkeden eski başbakanlar, eski dışişleri bakanları ve akademisyenlerden oluşan 33 önemli isim katıldı.

Stratejik Vizyon Grubu; 2006 yılında Rusya Federasyonu'nun son başbakanı Yevgeny M. Primakov tarafından kurulmuştu. Grubun amacı, Rusya ve İslam Dünyası arasındaki ilişkileri geliştirmek ve İslam'ın, birçok Batı Avrupa ülkesinden farklı olarak, Rusya'da yerli bir din olduğunu vurgulamaktı.

Aslında İslam, Rusya Federasyonu’nun şimdiki topraklarında ilk olarak 922 yılında tanındı. 922 yılında Volga Bulgarlarının hükümdarı Aydai Khan, İslam dinini benimsedi. Khan’ın İslamiyet’e geçmesinden sonra Abbasi Halifesi Muktedir ona ünlü Arap filozof ve gezgin Ahmed İbn-i Fadlan'ın da yer aldığı bir heyet gönderdi.

O döneme dair önemli bir anetdot: Volga Bulgarları İslam'ı kabul ettikten 65 yıl sonra, Kievli I. Vladimir’den –ki kendisi 987’ye kadar Pagan’dı ve gök tanrısı Perun’a tapıyordu – İslam dinine geçmesini istedi. I. Vladimir bu öneriyi, Rus halkının İslam'da yasak olan şarap içmekten hoşlandığı gerekçe göstererek reddetti. Ancak I. Vladimir; Bizans İmparatoru’nun Hıristiyanlığı kabul etmesi koşuluyla, yedinci karısı olarak kız kardeşiyle evlenme önerisini kabul etti ve Hıristiyanlığı benimsedi.

2014 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya-İslam Dünyası: Stratejik Vizyon Grubu başkanlığını Tataristan Cumhuriyeti Başkanı Rustam Minnikhanov'a emanet etti.

Grubun stratejisi ise, bu yıl 19 Haziran'da güncellendi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Rus liderliğinin, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi devletlerle geleneksel olarak dostane ilişkileri güçlendirmek için attığı adımların, özellikle nüfusun çoğunluğunun Müslüman olduğu bölgeler ve halklar tarafından aktif olarak desteklendiğini" belirtti. Stratejik Vizyon Grubu’nun sivil toplum, iş çevreleri, dini dernekler, bilim adamları ve gençlerin çabalarını koordine edeceğini de sözlerine ekledi.

Toplantıda; Rusya-İslam Dünyası: Stratejik Vizyon Grubu Başkanı Büyükelçi Farit Mukhametshin, grubun faaliyetlerinin kavramsal gelişimini anlattı.

Yeni stratejinin getirdiği en önemli yenilik, Başkurdistan, Dağıstan, İnguşetya, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkesya, Kırım, Tataristan, Kuzey Osetya-Alanya ve Çeçen cumhuriyetleri gibi güçlü Müslüman nüfusa sahip çeşitli idari bölgelerin katılımıydı.

Stratejik Vizyon Grubu’nun yeni üyeleri arasında İİT'DE Rusya Federasyonu'nun yeni atanan Daimi Temsilcisi Büyükelçi Abdullatipov ve çeşitli Rus yasama organlarının temsilcileri ile kalabalık Müslüman nüfusa sahip bölgelerin başkanları yer alıyor.

Toplantıya katılanlar Zaki Velidi Caddesi üzerinde bulunan bir otelde ağırlandı. Zeki Velidi, Türkiye'nin önemli isimlerinden biri olduğu için bu, toplantının Türk katılımcıları için hoş bir sürpriz oldu. Velidi; 1890 yılında Başkurdistan'da doğdu. Kazan'daki Kasımiye Medresesi’nde okudu, Rus oryantalistlerle temaslar kurarak ve onların desteğiyle Orta Asya'daki Türki ülkeleri ziyaret etti. Türkoloji ve İslam tarihi alanında uzmanlaşmış Alman asıllı Sovyet tarihçi Vasily Vladimirovich Bartold, Velidi’nin Çarlık Rusyası'nda askerlik hizmetinden muaf kalmasına yardımcı oldu. Bolşevik Devrimi'nden sonra Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti'nin Savaş Bakanı ve Başbakanı oldu. Çarlık generallerine karşı Sovyet yetkilileriyle işbirliği yaptı. 1925 yılında Türkiye'ye gelerek birçok Türk üniversitesinde profesör olarak görev yaptı ve 1970 yılında Türkiye'de vefat etti. Velidi; Türkiye'nin en saygın oryantalistlerinden biri olarak biliniyor.

'Rusya-İslam Dünyası: Stratejik Vizyon Grubu’ toplantısına dönersek; Rusya, İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek için topraklarındaki Müslümanların varlığını etkin bir şekilde kullanıyor. Bunu da; hem yurtiçindeki hem de hedef ülkelerdeki dini hassasiyetlere zarar vermemek için son derece dikkatli bir şekilde yapıyor. Sonuç olarak bu kişisel temaslar, Batı ülkelerinin İslam dünyasındaki kirli imajının daha fazla zarar görmesine yol açabilir.(Yaşar Yakış-Ahval Türkçe)

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. HaberRus’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.