Batı ve Rusya arasındaki Orta-Asya’da nüfuz mücadelesi
HABERRUS - ANALİZ - Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) liderleri zirvesinin arifesinde Bişkek'te üye ülkelerin dışişleri bakanları bir araya geldi.
Zirveye, Rusya’nın öncülüğünde BDT ülkeleri arasında ortak dilin Rusça olduğu vurgusu damgasını vurdu.
Toplantı sırasında üzerinde anlaşmaya varılan belgeler arasında Rusça’nın etnik gruplar arası iletişim dili olarak desteklenmesine ilişkin bir bildiri de yer aldı.
Tarihsel geçmişini kullanarak son yıllarda yitirdiği etkinliğini artırmaya çalışan Rusya, Ukrayna kriziyle birlikte başlayan bölünmenin Ermenistan ile devam etmesi riski arefesinde, Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini çeşitlendirerek bölgedeki konumunu korumaya çalışıyor.
Bişkek’te düzenlenen Bağımsız Devletler Topluluğu liderler zirvesinde Moskova’nın, BDT ülkelerini etki yörüngesinde tutmaya nasıl çabaladığı, toplantılara da yansıdı.
Rusya, Azerbaycan, Belarus, Kazakistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın dışişleri başkanları ve Ermenistan Dışişleri Bakanlığı başkan yardımcısı Bişkek'te yapılan toplantıda, etnik gruplar arası iletişim dili olarak Rusça’yı destekleyen bir açıklama da dahil olmak üzere bir dizi belge üzerinde anlaşmaya vardı.
Başta yeni ticari ilişkilerin geliştirilmesi olmak üzere Rusya, bölge ülkeleriyle kültürel ve eğitim alanlarında da dahil olmak üzere eski birlikteliğini korumak ve ilerletmek için daha önceki yıllarda olmadığı kadar çaba sarfediyor.
Toplantıda üzerinde mutabakata varılan diğer belgeler arasında dini özgürlüğün yanı sıra çok kutuplu bir dünyada uluslararası ilişkiler ve dijitalleşme alanında işbirliğine ilişkin açıklamalar da yer aldı.
Rusya, özellikle enerji sektöründe olmak üzere ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi yoluyla Orta Asya’daki nüfuzunu güçlendirmeye çalışıyor.
Bu anlamda Rusya'nın Sovyetler dahil tarihinde ilk kez Rus gazını Orta Asya-Merkez boru hattı ile Kazakistan üzerinden transit olarak Özbekistan'a gaz sevkiyatına başlaması dikkat çekiyor.
Dünya’nın Orta Asya’ya ilgisi artıyor
Orta Asya, son yıllarda ve aylarda aralarında Çin, ABD, Almanya, Japonya ve Türkiye'nin de bulunduğu çok sayıda uluslararası oyuncunun ilgi odağı oldu.
Rusya’nın tarihi geçmişine rağmen Batılı ülkelerin ve Çin’in bölgeyle ticari, ekonomik ve yatırım işbirliklerinde Rusya’yı geçtiği dikkat çekiyor.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Çin'in bölge ülkeleriyle ticareti 2022'de %40,3 artışla 41,9 milyar dolardan 70,2 milyar dolara yükselirken, Rusya’nın Orta Asya ülkeleriyle ticaret cirosu yalnızca %15 artarak 42 milyar doları aştı.
Rusya’nın bölgenin toplamına yaptığı yatırım 25 milyar dolardan biraz fazla olurken, Amerika Birleşik Devletleri'ninki ise 62 milyar dolardan daha fazla.
Batılı ülkelerin Ukrayna krizinden sonra Rusya’yı yalnızlaştırma politikalarının devamı olarak eski Sovyet Cumhuriyetleri ve Orta Asya ülkelerine olan ilgisi arttı. Ticari anlamda bölgeyi Rusya ve Çin’in tekeline bırakmak istemeyen Batı, politik anlamda bölge ülkelerine eskiden olduğundan daha çok değer verir görünüyor.
Geçtiğimiz Eylül ayında ABD ve Almanya, Orta Asya ile siyasi diyaloğu yeni bir düzeye taşıdı. Her iki ülke de Orta Asya Beşlisi ile C5+1 formatında ilk zirveleri gerçekleştirdi.
Daha önce “Orta Asya - ABD” formatı dışişleri daire başkanları ve hükümetler düzeyinde düzenlenen bu zirveler, bu yıl üst düzey liderler zirvesine çıkarıldı. Hatta ABD Başkanı Joe Biden, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan başkanlarıyla bizzat görüşmelerde bulundu. Toplantı New York'taki BM Genel Kurulu oturum aralarında gerçekleşti. Beyaz Saray başkanı meslektaşlarına "egemenliği, refahı daha da güçlendirmek ve insan haklarını korumak için birlikte çalışmaya" çağrıda bulundu ve ayrıca ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'na (USAID) "sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı teşvik edecek" pratik işbirliği üzerinde çalışması talimatını verdi.
ABD'nin ardından Almanya Başbakanı Olaf Scholz da benzer bir zirve düzenledi.
Bu zirvelerin gösterdiği en önemli şey “beşlinin” kendi kararlarını verme ve Moskova’nın politik etkisinden çıkıp kendinden emin politik adımlar atması, ve Rusya ve Çin’in bölge ülkeleri üzerindeki etkisinin kırılmasının hedeflenmesiydi.
Rus uzmanlara göre bu, "dünya siyasetinin konusu olarak ‘Orta Asya Beşlisi" şeklinde yeni bir jeopolitik gerçekliğin oluşma sürecinin başladığını gösteriyor.
Bu koşullar altında, Moskova, "Orta Asya'nın Batı ülkeleriyle işbirliğine doğru kaymasını durdurma" arzusuyla hareket ediyor.
Aynı durum diğer bölgelerde bulunan BDT üyeleri için de geçerli.
Ermenistan'ın Rusya'dan kopuşu ve Batıya yaklaşması
Rusya’dan uzaklaşan Ermenistan, Batı ile ilişkilerini geliştirme eğilimi gösteriyor.
BDT üyesi Ermenistan Bişkek zirvesine düşük katılım gösteriyor. Ermeni lider Nikol Paşinyan, zirveye gelmeyi reddetti.
Lavrov, Ermenistan’da Rusya karşıtı duyguların, belirleyici ölçüde yapay bir şekilde yapıldığını iddia ederek Moskova'nın, "Rusya karşıtı duygulara zemin oluşturmak ve ABD, AB ve NATO'nun bu bölgedeki çıkarlarını desteklemek için hazırlık yapmak" amacıyla son yıllarda Ermenistan'da kaç sivil toplum örgütünün açıldığını bildiğini söyledi. Lavrov, "Ancak Ermeni halkının ezici çoğunluğunun Rusya ile geleneksel, tarihsel kardeşlik bağlarını geliştirmekle ilgilendiğine dair derin bir inancımız var" diye de ekledi.
Ermenistan ile yaşanan kopuşun, başta Kazakistan olmak üzere Orta Asya ülkeleri ile yaşanmaması için Moskova, ipleri sıkı tutmanın derdine düştü.
Jeopolitik mücadele ve bölgeye getirdiği fırsatlar
Jeopolitik kırılmaların yaşandığı şu günlerde, Orta Asya ülkelerinin ‘Orta Asya Beşlisi’ olarak Rusya ile Batı arasında kalmamak ve yeni gerçekliğin getirdiği fırsatları değerlendirmek için politika çeşitliliğine gitmesi gayet anlaşılabilir bir durum.
Rusya’nın tarihi ‘yumuşak güç’ olarak diplomasi dilini kültürel ve eğitim alanında olmak üzere ortak dil ‘Rusça’ üzerinden yeniden organize etme çabaları, bölge ülkelerinin gelişimi açısında önemli bir gelişme ancak, Batılı rakiplerine karşı Rusya’nın ‘yeni bir şeyler’ söylemesi, ve ikili ilişkilerde karşılıklı menfaatleri gözeterek, Batı ile rekabet edebilecek seviyeye ulaşması gerekiyor.
Bu durumun farkında olan Orta Asya ülkeleri, dünya arenasında kendi ağırlıklarını artırmak için, Rusya ile Batı arasında denge politikası yürüterek kendi aralarındaki çekişmeleri bir kenara bırakıp ekonomik ve kültürel gelişimleri ile kalkınmışlıklarını artırmaya odaklanmaları, ülkelerini Rusya ile Batı arasındaki ‘vekâlet savaşlarının’ yaşandığı yerler olmaktan korumaya yönelik politikalar geliştirmeliler.