Putin'in hedefi Türk halkı ve askeri değil, ancak hükümet - YORUM
Yeni Çağ gazetesi yazarı Ahmet Takan, Rusya ile Türk hükümetleri arasındaki gerginliğin satır aralarını okuyucularıyla paylaştı. Takan yazısında Putin'in hedefinin Türk halkı ve askeri olmadığının, hükümeti hedef aldığının altını nasıl çizdiğini anlattı.
Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından TSK ve Genelkurmay'a karşı çok ihtiyatlı bir dil kullandığını belirten gazeteci Ahmet Takan "Doğal Gaz!.." başlıklı yazısında, "halkımız gerekirse tezek yakar" diyen Erdoğan'ın ardından, Başbakan Davutoğlu'nun, Erdoğan'ın portföyündeki iş adamlarına tazminat sözü verdiğini hatırlattı.
Bir Türk olarak Putin'in Türk devletinin Cumhurbaşkanı ve ailesinin "teröristlerle iş birliği yapıp petrol kaçakçılığı" ile suçlanmasının ağırına gittiğini de ifade eden Takan, çarpıcı bir de analiz yaparak, Putin'in sürekli Erdoğan'ın elinde bulunan Antalya'daki turizm sektörü, nakliye ve inşaat sektöründeki aslan payından oluşan para kaynaklarına nokta atışı yaptığını belirtiyor.
En baştan söyleyeyim;
Ne kadar da içimize sindiremesek,ne kadar da eleştirsek de R. Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı'nda oturuyor... Putin'in hakaretlerini dinlemek Türk vatandaşı olarak çok zoruma gidiyor.
Fakat, bu fakire ayrılan bu sütunları yakından takip edenler iyi bilir ki; ta başından beri deve kuşu misali kafamızı toprağa gömmeğe karşı şiddetli bir şekilde direnmişizdir.
Rus savaş uçağının düşürülmesi ile ilgili gelişmeleri Ankara gazetecisi olarak en ince ayrıntıları ile elimden geldiği kadarıyla etraflıca takip ediyorum. Bugüne kadar da sizlerle çok önemli perde arkası ve satır arası ayrıntıları paylaştım. Gelin, şimdi okumakta zorlandığınız noktalar da biraz da beyin fırtınasını yapalım...
Rus savaş uçağının düşürüldüğü ilk günden beri çok ince bir noktaya dikkatinizi çekerek başlayacağım; Putin ve sözcüleri, en sıcak dakikalardan itibaren TSK ve Genelkurmay'a karşı çok ihtiyatlı bir dil kullandı. İki ülke arasında tüm ilişkiler koptu derken askerler görüşüyordu. Ölen Rus pilotun Rusya'ya gönderilmesi ile ilgili yapılan askeri törenin fotoğrafları ve bilgisi hala Genelkurmay'ın internet sitesinde duruyor. Orada da anlayana (ayrıntıya girmeyeceğim) çok farklı mesajlar vardı.
Rusya, Türkiye'ye karşı ilk sert adımları nasıl attı?..
Ekonomik yaptırımlarla; turizm, nakliye ve inşaat sektöründe. Dikkat edelim!.. Antalya'daki turizm sektörü,nakliye ve inşaat sektöründeki aslan payı kimde?.. R.Erdoğan'ın kontrol ve himayesindeki iş adamlarında. Devam edelim; bizim dünya liderleri (!) "milletimiz çile çeker, tezek yakar" derken "Başbakan" Davutoğlu TÜSİAD kokteylinde Rus krizinden etkilenen iş adamlarının zararlarının tazmin edileceğini söyledi. Millet tezek yaksın, iş adamları tazmin edilsin öyle mi?.. Gözden kaçmasın diye; Zararı karşılanacak olanlar R. Erdoğan'ın portföyündeki iş adamları.
İçim çok yanıyor, Türk devletinin Cumhurbaşkanı ve ailesinin "teröristlerle iş birliği yapıp petrol kaçakçılığı" ile suçlanmasına. Ağrıma gidiyor. Fakat krizin ilk günlerinden beri dikkatimi çeken Putin'in sürekli Erdoğan ve yukarıda saydığım para kaynaklarına nokta atışı yapması. Askeri misilleme yapmayacağını defalarca altını çizerek Türk milletini karşısına alacak bir hamleden uzak duran bir strateji izliyor. Krizin ilk gününden beri Türkiye içinde "Rusya doğalgazı kısacak/kesecek" senaryoları işlenirken bunu da yapmıyor. Hedefinin R. Erdoğan ve para kaynakları olduğunu açık seçik anlatıyor. Putin'in dün devam eden sert açıklamalarından bazı satır başlarına bakalım;
"Uçağımızın düşürülmesinden Türk Hükümeti sorumlu", "Pilotumuzun ölümünden Türk elitleri sorumlu", "Rusya'nın ekonomik yaptırımlarının sınırlı olacağını düşünenler derin yanılgı içindeler"...
Kendisine ve finans kaynaklarına yönelik nokta atışlarını çok iyi anlayan R. Erdoğan Paris zirvesinde aradığını bulamayınca ne yaptı?.. Doğru, iktidarının en büyük finansal destekçisi olan Katar'a koştu. Bunu da, kafası kumda hala gömülü olan milleti doğal gaz kesintisi korkusunu kamufle eden alternatif anlaşma ile gayet güzel(!) perdeledi. Peki; Katar'da imzalanan 15 maddelik anlaşmanın ayrıntılardan haberdar mısınız?.. Katkıda bulunayım;
Çevre alanında işbirliğine ilişkin mutabakat zaptı, Deniz taşımacılığı anlaşması, Türkiye Kalkınma Bankası ile Katar Kalkınma Bankası arasında işbirliği mutabakat zaptı, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası ile Katar Kalkınma Bankası arasında işbirliği mutabakat zaptı, Türk Eximbank ile Katar Kalkınma Bankası arasında işbirliği mutabakat zaptı, KOSGEB ile Katar Kalkınma Bankası arasında mutabakat zaptı...
Vee!..Karşılıklı vize uygulaması kaldırıldı...
"E !.. Ne güzel işte alternatif kapı açıldı" diyen saflara da, önce Katar'a - iki ülke arasındaki para trafiğine- iyice sonra da bugüne kadar başta Rusya olmak üzere iş sahalarında kimlerin aslan payını kaptıklarını güzelce bakmalarını tavsiye ederim. Para-pul işlerinden hiç anlamam ama R. Erdoğan ekolünü bilmek bana geleceği analiz edebilmek için kafi geliyor. Hele!.. Enerji Bakanlığına damat Berat Albayrak'ın oturtulması ve ekonomi yönetimin de tamamen Külliye'ye bağlanmasının ardından ne olacağını tahmin etmek için de Putin olmak gerekmiyor.
Bir başka önemli çizgiyle devam edelim;
Krizin ilk saatlerinden itibaren 2 ülke arasında devam eden askeri ilişkilere dikkat çekmiştik. Paris'te saray danışmanları Putin'in arkasından 1 dakikalık bir fotoğraf için salya sümük koştururken ne cevap verildiğini gördük. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Erdoğan Katar'dayken ne yaptı?.. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Belgrad'ta AGİT zirvesinde görüşebileceğini (bu satırlar yazıldığında henüz görüşme olmamıştı-aht-) açıkladı. Yani; Rusya, o sert söylemlerinin yanı sıra devletler arası kanalların açık tutulduğu mesajında ısrar etti. Yaklaşık 30 yıllık gazetecilik ve kısa ama yoğun olan devlet görevi tecrübemde hep şunu gördüm; devletler arası ilişkiler başka, siyasiler arasında ilişkiler bambaşka...
Dedik ya!.. Amacımız beyin fırtınası..
"Esad'sız Suriye" derken, başka bir geçiş süreci yaşanır mı?.. Ortada büyük bir kavga var ama sahada birbirleri ile direk kapışan Rusya ve NATO ülkeleri yok...
Bir de; Saddam'ın, Mübarek'in, Kaddafi'nin, Mursi'nin nasıl gittiğine şahit olduktan sonra...
İnanın bana; her ne olursa olsun, Türk olarak çok ağrıma gidiyor!..