Nazım Hikmet Moskova'da mezarı başında anıldı
Türkiye'nin yetiştirdiği önemli şairlerden biri olan Nazım Hikmet Moskova'da Novodeviçye mezarlığında bulunan kabri başında ölümün 47. yıl dönümünde coşkulu bir törenle anıldı.
Türkiye Moskova Büyükelçiliği himayelerinde Rus Türk İşadamları Birliği'nin (RTİB) düzenlediği Nazım'ı anma törenine Moskova'da bulunan 300'e yakın Türk katıldı. Barış güvercinlerinin uçurulduğu mezarlıktaki törenin ardından Nazım etkinlikleri Sumru Ağıryürüyen ve arkadaşlarının hazırladığı 'Nazım'a Doğru' sanat gecesi ve Edip Akbayram konserleri ile devam ediyor.
Nazım'ı anma komitesinin başkanlığını yapan Ali Galip Savaşır açılışta yaptığı konuşmada Nazım'ı daha da artan bir özlemle andıklarını, farklılıklara rağmen tıpkı vatan sevgisi gibi Nazım ortak paydasında buluşulabildiğini söyledi. Rusya'da yaşayan Türkler olarak Nazım'ı bağırlarına bastıklarını ifade eden Savaşır, "Her yıl 3 Haziran'da Nazım'ın mezarı başında buluşmak onur meselesidir" değerlendirmesinde bulundu.RTİB Başkanı Ali Tunç Can da yaptığı konuşmada Nazım'ın Rusya-Türkiye halkları arasında bir kültür köprüsü oluşturduğunu, bu köprünün güçlendirilmesi için çalışacaklarını söyledi. "Nazım Moskova'da mezarında yatarken, Anadolu'daki çınarların gölgesini üzerinde hissetmeli" ifadesini kullanan Can, yaşarken hak ettiği ilgiyi görmeyen Nazım'ı tüm dünyaya anlatmanın insanlık görevi olduğuna dikkat çekti.
Nazım Hikmet'e Sovyetler de şüpheyle yaklaşıyordu
Türkiye Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı da törende yaptığı konuşmada Türkiye'de uzun süre hapis hayatı yaşayan Nazım'ın 1951'de özlemle geldiği Sovyetler Birliği'nde de şüpheyle karşılandığını söyledi. Akıncı, Sovyetler Birliği lideri Josef Stalin'e Nazım'la ilgili verilen raporda, ayrı parti kurmaya kalktığı ve bürokratik görev yapamayacağı bilgilerinin yer aldığını belirtti.
Gençlik Festivali'ne katıldığı 1951'de kendisinin takip edildiğini ve Nazım'la ilgili hazırlanan rapora değinen Akıncı, "Bir görevli Nazım'ı takip ediyor. Özetle şu ifadelerin yer aldığı bir rapor hazırlıyor. Nazım Türk delegasyonundan beş kişi ile görüştü. Ben yanlarına yaklaşınca sustular. İsrail ve Fransız komunistlerle de görüştü. Onlarla da Fransızca konuştu, anlayamadım. Hareketleri şüpheliydi.." şeklinde konuştu.
Stalin öldükten sonra 20. parti kongresinde Nikita Kruşçev'in iktidara gelmesi ile artık putların yıkıldığını düşünen Nazım'ın 'İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu?' isimli bir tiyatro eseri yazdığını kaydeden Akıncı, bu eserin de 1957'de beş kez sahnelenmesinin ardından yasaklandığını söyledi. Gerekçe de Nazım'ın eserinde Komunist Parti ve bürokratik yapıyı eleştirmesi.
1930'lu yıllarda yazdığı 'yüreklerin kulakları sağır' dizesini hatırlatan Türkiye Moskova Büyükelçisi, Nazım'ın her zaman halkların vicdanı olduğunu ve onun yüreğinin kulaklarının hiç bir zaman sağır olmadığını söyledi.
Değerlerimizi kaybedince farkına varıyoruz
Nazım etkinliklerine katılmak ve Moskova'da bir konser vermek üzere gelen sanatçı Edip Akbayram da ünlü şairin ülkeler arasında köprü olduğunu ifade etti. Basın mensuplarına konuşan Akbayram, "Sanatçılar ürettikleri ile yaşar. O ölmedi yaşıyor. Nazım'ın Anadolu'da bir çınar ağacının dibinde olması hem ülkem hem de Nazım severler adına onur verici olurdu." tespitinde bulundu.
Ancak Türkiye'nin henüz bu seviyede olmadığını, Nazım'ın mezarına zarar verilmesinden endişe duyduğunu ifade eden Akbayram şu şekilde konuştu: "Türkiye değerlerini kaybedince fark ediyor. Aydınlarımızı geç keşfeden bir ülkeyiz. Bugün Türkiye dediğimizde akla Nazım Hikmet, Yılmaz Güney ve Ruhi Su geliyor. Yeri doldurulamayacak değerler. Sanatçı yaşarken vardır. Onun bir cam fanus içinde korunması gerekir." Nazım Hikmet'e Türk vatandaşlığının verilmesi ile ilgili de konuşan Akbayram, onun zaten Türkiyeli olduğunu söyledi.
Faruk Akkan, Yaşar Niyazbayev, Moskova, Cihan