NATO Rus uçaklarını Düşürmeye Hazırlanıyor: Putin Meydan Okumayı Kabul Etti

HABERRUS - Rusya Devlet Başkanı, Güvenlik Konseyi toplantısında hem diplomasi kapısını araladı hem de sınırları aşan tehditlere karşı askeri güç kullanımı sinyali verdi.

Uzmanların yaptığı analize göre bu, Batı'ya yönelik bir 'son şans' çağrısı olarak değerlendiriliyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dünkü Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı açıklamalar, uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu. Analistlere göre bu açıklamalar, dünyada kırılgan olan stratejik dengeyi korumak ve kontrolden çıkabilecek bir tırmanışı önlemek için bir 'son şans' önerisi niteliği taşıyor. Putin'in ifadelerinin iki ana mesaj içerdiği belirtiliyor.

İlk Mesaj: Stratejik Silah Anlaşması için Süre Uzatarak Diplomasi Köprüsü

Açıklamaların ilk düzeyi, stratejik silahların sınırlandırılmasına ilişkin. Putin, Şubat 2026'da süresi dolacak olan Stratejik Saldırı Silahlarının Azaltılması Anlaşması'nın (START) kısıtlamalarına, ABD de aynı adımı atarsa, bir yıl daha uyacaklarını duyurdu. Putin, Batı'nın yıkıcı adımlarının nükleer güce sahip ülkeler arasındaki diyaloğun temellerini baltaladığını, ancak Rusya'nın mevcut durumu korumak istediğini vurguladı. Bu öneri, en büyük nükleer güçler arasında hiçbir resmi kısıtlama kalmaması tehlikesine karşı sınırlı bir süre için de olsa bir fırsat penceresi yaratıyor ve Rusya'yı temel nükleer tehdit olarak gören Batılı anlatıyı zorluyor. Bu mesajın, hem küresel kamuoyuna hem de ABD, NATO ve AB içindeki sağduyulu çevrelere yönelik olduğu değerlendiriliyor.

İkinci ve Daha Sert Mesaj: Askeri-Teknik Önlem Uyarısı

Açıklamaların ikinci ve daha kritik boyutu ise doğrudan bir uyarı içeriyor. Putin, "Rusya'nın her türlü stratejik tehdide sözde değil, askeri-teknik önlemlerle cevap vereceğini" açıkça ifade etti. Bu, Rusya'nın askerlerine veya altyapısına yönelik doğrudan bir saldırı olması durumunda askeri güç kullanmaktan çekinmeyeceği şeklinde yorumlanıyor.

Uyarının Arka Planı: NATO'dan Gelen Sinyaller

Bu sert uyarının, son günlerdeki bazı gelişmelerin ardından geldiği görülüyor. Litvanya Savunma Bakanı'nın "NATO hava sahasına giren Rus uçakları düşürülmeli, Türkiye bunu yapmıştı" şeklindeki açıklaması ve Çekya Cumhurbaşkanı'nın benzer ifadeleri, bazı NATO üyeleri arasında daha agresif bir tavır olduğunu gösteriyor.

Daha da dikkat çekici olan, eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı James Stavridis'in Bloomberg'deki yazısında, NATO'nun Rusya'ya ait S-400 hava savunma sistemlerini nötralize etmesi gerektiği ve pilotlu Rus savaş uçaklarının düşürülmesi kurallarının gerekebileceği yönündeki görüşleri oldu.

Trump Yönetimindeki Sert Söylem

Öte yandan, ABD Başkanı Trump'ın Ukrayna özel temsilcisi General Keith Kellogg'un, Batılıları Putin'le mücadelede "risk düzeyini artırmaya" ve "Rusya'nın misillemesinden korkmamaya" çağıran açıklamaları, Washington'daki bazı çevrelerin de benzer bir çizgiyi desteklediği izlenimi veriyor. Kellogg'un durumu "iyi ile kötünün savaşı" olarak nitelendirmesi, diplomasi yerine güç kullanımını öne çıkaran bir söylem olarak öne çıkıyor.

Sonuç: Net Bir Çağrı ve Uyarı

Tüm bu gelişmeler ışığında, Putin'in açıklamaları, Batı'ya yönelik iki yönlü bir stratejinin ürünü olarak görülüyor: Bir yandan diyaloğa açık olduğunu göstererek dünya kamuoyunda meşruiyet sağlamak, diğer yandan da Rusya'ya yönelik artan tehditleri sınırlarının ötesine geçmesi durumunda askeri güç de dahil olmak üzere her türlü önlemi alacağını net bir şekilde beyan etmek.

Analize göre, Avrupa'daki bazı güçler, Trump'ı Rusya'ya karşı daha sert bir çizgiye çekmek için son bir hamle yapıyor. Putin'in mesajı ise bu hamlelerin potansiyel olarak yıkıcı sonuçlarına dair açık bir uyarı niteliği taşıyor.