"Rus arşivlerinde 'Ermeni soykırım' iddiaları yok"-ÖZEL

Kafkaslarda barış ve istikrarın anahtarı olacak, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini ve sınırların açılmasını öngören Zürih protokolü, iki ülke parlamentolarında beklemede. Ermenistan Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı, sözde soykırım yasalarının ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nden ve İsveç parlamentosundan geçmesi bölgede barış sürecinin kilitlenmesine yol açtı. Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Rus televizyonuna verdiği demeçte 'sözde soykırım' iddialarının tarih komisyonlarına havale edilmesi gerektiği yönündeki açıklamaları Erivan'da olumsuz karşılandı. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinde işgali sürdüren Ermenistan, Yukarı Karabağ'ın Azerbaycan toprak bütünlüğü içinde yer almasına karşı çıkıyor.

Tam bir satranç tahtasına dönen Kafkaslar'daki gelişmeleri Regnum haber ajansı politika uzmanı  ve tarihçi Stanislav Tarasov'la konuştuk. Cihan Haber Ajansı'na özel açıklamada bulunan Tarasov'a göre, Zürih'de imzalanan protokoller Kafkaslar'da barış için tarihi fırsat. Minsk Grubu'nun Azerbaycan-Ermenistan arasında sürdürdüğü barış görüşmeleri ile paralel götürülebilecek süreç, bölgeye barışın gelmesini sağlayabilir. Her ne kadar fırsat kaçırılmış gibi gözükse de, uygun bir zamanlama ile yeniden bu yöndeki çalışmalara ivme kazandırılabilir.

Soykırım  iddiaları parlamentoların işi değil

Tarihi sürecin tarihçiler tarafından incelenmesinin doğru olacağını savunan Rus uzman Tarasov'a göre 'sözde soykırım' iddiaları ile ilgili tüm ülkelerin arşivlerini açması gerekiyor. Konunun sadece Ermenistan'la ilgili olmadığını, uluslararası bir problem olduğunu kaydeden Tarasov, Rus arşivlerinde soykırım ifadelerinin yer almadığını söyledi.

Tarihi süreç ve bölge ile ilgili geniş çalışmalar yapmış biri olarak kendisinin de 'soykırım' iddialarını kabul etmediğini ifade eden Tarasov, "Ben 'soykırım' demiyorum. Ancak çok insan öldürüldü. Bu ifade doğru olan. Bir de tek taraflı değil. Ermeniler de Türkleri öldürdü. Tarihçilerin bunları da yazması gerekiyor. Konu siyasi açıdan değil, tarihi açıdan incelenmeli. Rus arşivlerinde bilgiler var. Ermeniler falan köyden şu kadar Türk'ü öldürdü. Ya da Türkler şu köyden bu kadar Ermeniyi öldürdü şeklinde. Ancak 'soykırım' ifadesi Rus arşivlerinde yok." dedi. Tarasov'a göre o dönemde yaşanan olaylarda, bölgede etkili olan Alman, Fransız ve Ruslar'ın da sorumluluğu bulunuyor.

Soykırım iddialarının parlamentoların işi olmadığını kaydeden Rus tarihçi, "Tarihi siyasetle karıştırmamak lazım. Her devletin tarihinde olumsuzluklar var. Objektif olmak gerekiyor." dedi. Rusya parlamentosunun sözde soykırım iddialarını neden kabul ettiği sorusuna da Tarasov, "Bu çok gündemde olmayan bir konu. Rusya parlamentosu bunu hiç bir zaman gündem yapmıyor. Türkiye'ye bir baskı aracı olarak da kullanmıyor. Moskova Türkiye'nin bölgedeki ağırlığının farkında. İşbirliği yapmak istiyor. Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Mayıs ayında Türkiye'ye gidecek. İşbirliğimiz stratejik ortaklık seviyesine çıkarılmış durumda. Bu çerçevede Rusya, Ermenistan'ın Türkiye ile ilişkilerini bozmasına izin vermez." tespitinde bulundu.

İsrail ve Ermenistan ideoloji devleti

İsrail ve Ermenistan binlerce yıllık tarihi devletlerini yeniden kurma peşinde olduklarını, topraklarını genişletmek istediklerini kaydeden Tarasov, "İki devlet de ilginç bir şekilde 'soykırım' iddialarını sürekli gündemde tutuyor. Yukarı Karabağ sorunu ile Ortadoğu problemleri benzerlik gösteriyor." dedi. Ermenistan'ın idelolojik bir devlet olduğunu savunan Tarasov, "Ermenistan bir ideoloji üzerine varlığını kuruyor. Dünyada bu tür iki ülke var; birisi İsrail, diğeri de Ermenistan. Bu iki devlet ortaya çıkartıldı. Ermenistan diye bir devlet yoktu. Ermenistan devleti Hazar devleti olarak 13. asırda yok oldu." şeklinde konuştu.

Güçlü olan tarafın Azerbaycan olduğunu ve ilk adımı Azerbaycan'ın atması gerektiğini ifade eden Tarasov, Madrid ve Zürich süreçlerinin paralel görütülmesi gerektiğini söyledi. Uzman, "Ermenistan elinde bulundurduğu yedi bölgeyi öncelikle Azerbaycan'a vermesi gerekiyor. Yukarı Karabağ sorunu gecikmiş bir problem. Zaman geçtikçe çözümü zorlaşacak. Bunu sadece Sovyetler Birliği ile bağlantılı görmek de yanlış. Tarihten gelen bir problem. Sovyetler Birliği'nin dağılma süreci de Yukarı Karabağ sorunu ile başladı. Şimdi Gürcistan savaşı ve Kosova'nın bağımsızlığının ardından sorun daha zorlu hale geldi." değerlendirmesinde bulundu.

Taraflar hiç  bir adım atmadan, altın tepside barış bekliyor

Azerbaycan ve Ermenistan barış süreci ile ilgili tarafların pozisyonlarının belli olduğunu, kimsenin adım atmaya yanaşmadığını kaydeden Rus uzman, "Herkes barış bekliyor. Barışa katkı için bir şey yapılmıyor. Altın tepsi ile birilerinin kendilerine barışı sunmasını bekliyorlar. Azerbaycan, Ermenilerle birlikte yaşamak zorunda. Yukarı Karabağ'daki Ermenileri çıkarmak mümkün değil. Birlikte yaşayacaklar. Bu nasıl olacak? Bence Azerbaycan'ın kalkıp Erivan'a gitmesi lazım. Oturup konuşsunlar kendi aralarında. Savaş istemiyoruz, barış istiyoruz desinler." önerisinde bulundu.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı  bünyesinde bölgede barış görüşmelerini sürdüren Minsk Grubu'nun turistik bir çalışma yaptığı eleştirisi getiren Tarasov, "Ortaya konan önerilerde perspektif yok. Birini Azerbaycan, diğerini Ermenistan kabul etmiyor. Ben grubun çalışmalarında başarı şansı görmüyorum." dedi.

Faruk Akkan, Yaşar Niyazbayev, Moskova, Cihan