"Rusya yakınlaşması 'yeni Osmanlıcı' iddialarını yıkıyor"
KAZAN
Diplomatik, ekonomik veya siyasi bir zafer değil. Herhangi bir açıdan yenilgi hiç değil. İlişkilerin geliştirilmesi bakımından bir güzel adım daha...
İşte Başbakan Erdoğan'ın Rusya ziyaretini böyle özetlemek mümkün. Bir numaralı gündem maddesi Akkuyu'ya yapılacak nükleer santral projesiydi. Yeni taleplerimizin yarısını karşılayıp, yarısına soğuk ve mesafeli baktılar.
Doğalgazdaki fiyat indirimi beklentimize hiç yanaşmadılar. Her geçen gün eskiyen ve sonu belli bir hikayeye benzeyen bir konu...
Samsun-Ceyhan boru hattıyla ilgili dosya üçüncü büyük meseleydi, yüklü paralarla ilgilidir, müzakereler sürecek. Anladığımız bu.
Ziyaretin ajandasından görüleceği gibi Moskova seferi siyasal değil, ekonomi odaklıydı. İşin içinde para varsa da kazanmak veya kaybetmek kolay değildir. Daha çok 'pozisyon korumak' üzerine oyun kurulduğu çok olur.
Rusya ile son yıllarda yakınlaştığımız doğru, ana eksende maddiyat yatıyor. Ancak biz ticaret açığı veriyoruz. Yani Rus tarafı kazançlı çıkıyor. Ama sonuçta az ya da çok ekonomik işbirliği iki tarafın da işine geliyor.
BATI YAKINLAŞMAYA NASIL BAKIYOR?
Moskova temaslarının Washington ve Brüksel dahil çeşitli başkentlerce dikkatle izlendiği kesin. Vizelerin kaldırılma projesine AB tepki koymak istiyor ama bizimkilerin cevabı hazır:
'Biz, sizin Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almanızı bekleyene kadar boş mu duralım. AB'nin vize düzenlemelerine dahil olacağımız tarihte, Türkiye de ikili anlaşmalarını gözden geçirir. Ama belirsiz bir tarihten bahsediyoruz.'
Avrupa açısından bu seyahatin bir memnuniyetsiz tarafı daha var: Fransa.
Nükleer santral projesinden dışlandılar. 20 milyar dolardan bahsediyoruz.
Fransız firmaları kendi ülkelerine ateş püskürüyor. Düşünün dünyada en çok nükleer kullanan ülke, Fransa. Oranı yüzde 70.
WASHINGTON'A VERİLEN RUSYA YANITI...
Şimdi işin okyanus ötesi boyutuna bakalım. Elbette Rusya ile Türkiye'nin yılda bir kez lider düzeyinde buluşması, dünkü gibi 'stratejik işbirliği zirvesi' düzenlemesi Washington'ı mutsuz ediyor. Çesitli tarihlerde ve düzeylerde ABD-Türk temaslarında konu oluyor bu. Ankara şöyle yanıt veriyor:
'Siyasal değil, ekonomik bir ilişki. Komşumuz. Her geçen yıl yüzde 6-7 büyüyoruz. Enerjiye ihtiyacımız var. Rusya'dan almayacaksak nereden alacağız. Karşı çıkılması için alternatif söylenmeli.'
Bu değerlendirme bizi haklı kılar. Doğru ama yine de büyük devlete yakışmayacak bir açmaza doğru ilerliyoruz. Enerjide yüzde yetmişlere kadar Rusya'ya bağımlı hale geliyoruz, nükleeri de Ruslar yapacak, bağımlılık iyice artacak.
YENİ OSMANLI, RUSYA'YA GİDER Mİ?
Bir buçuk günlük, çok yoğun Rusya Federasyonu ziyaretinin sonuna gelmiştik. Tataristan'a geçmek üzere havaalanında Başbakan'ı bekliyorduk. Erdoğan'ın dış politika başdanışmanı İbrahim Kalın'la sohbet ettik. Seyahati değerlendirirken ilginç bir yaklaşımı oldu. 'Moskova ile yakınlaşma bize yeni Osmanlıcı diye eleştiri yöneltenlere güzel bir cevaptır. Birazcık dış politikadan ve tarihten anlayan birisi yeni Osmanlıcı'nın Rusya'ya gitmeyeceğini anlar.'
Doğrusu ben de hak veriyorum. Devletlerarası keskin kutuplaşmalar, 'o düşman', 'bu müttefik' şeklindeki tasnifler veya 'şu devletle yakınım, öyleyse filanca ülkeye yaklaşamam' şeklindeki sınırlamalar mazide kaldı. Zamanın ruhu, çok boyutlu ve çok taraflı diplomasiye izin veriyor, hatta izin vermekten çok, sizi buna mecbur ediyor.
Burada önemli olan, çok taraflı diplomasinin dengesi... Bunu İbrahim Kalın şu cümlelerle özetliyor: 'Değişimin de ilkeleri var, yoksa kaos olur. Dış politikamızı bu çerçevede şekillendiriyoruz.'
SPOR KARDEŞLİĞİ
Erdoğan hükümeti aktif dış politika izliyor. İdeolojik olmaktan ziyade pragmatik amaçlarla diplomasi yürütüyor. Lider düzeyinde ikili ilişkileri de yoğun kullanıyor. Erdoğan-Medvedev görüşmesi 1.5 saat, Putin ikili görüşmesi de 1 saate yakın sürdü. Önümüzdeki beş yıl içinde çok sayıda uluslararası spor etkinliği organize ederek Rusya Federasyonu'ndan altyapı projelerinin Türklere verilmesi için açıkça talepte bulundu. Olumlu da yanıt aldı. Erdoğan, Rusya'dan beklentilerinin büyük bölümüne karşılık bulamasa da memnun ayrıldı. Müzakereler sürecek.
İsmail Küçükkaya, Akşam