"Rusya, Suriye için Türkiye'yi feda etmez"
Akçakale’ye düşen ve üçü çocuk beş insanımızın hayatına mal olan top mermisiyle birlikte Türkiye-Suriye ilişkileri yeni bir boyuta taşındı. Top mermisini Türkiye topraklarına düşüren kasıt mıdır kaza mı sorusundan başlayıp bundan sonra ne olur sorusuna varan onlarca soru var cevabını arayan. O soruları Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler hocası Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın’a yönelttim. Hava Kuvvetlerinde 25 yıl görev yapmış eski bir havacı olan, halen Hava Harp Akademisinde de ders veren Caşın, aynı zamanda NATO ve Rusya uzmanı.
Korkulan oldu ve Akçakale’ye düşen top mermisiyle 5 insanımızı kaybettik. Suriye’nin tezi, bunun bir kaza olduğu yönünde. Ama kasıt olması ihtimali de düşük değil. 25 yıllık askeri tecrübeniz var. Aynı zamanda devletlerarası hukuk uzmanısınız. Sizce kaza mı kasıt mı?
Bir defa kasıt olmasa da Türkiye’ye yapılmış bir silahlı saldırı var. Egemen devletler komşu devletlerin toprak bütünlüğüne ve vatandaşlarının can güvenliğine saygı duymak zorundadır. Uluslararası hukuk ve BM sözleşmesi bunu öngörür. Ancak görüldü ki Suriye, 22 Haziran’da düşürülen Türk uçağından sonra bizi defalarca angaje eden, sınırımıza yakın helikopter yaklaşmaları, tank manevralarıyla Türkiye’yi bir şekilde cevaba zorlamıştır. Kast unsurunu uluslararası hukuk açısından incelersek iki husus var. 1) Suriye’nin görüşü: Esed, Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye’yi üs gibi kullanıp Suriye topraklarına taarruz ettiğini, Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu’na silahlı eğitim verdiğini ve onları Suriye’ye karşı kışkırttığını iddia ediyor. Ancak bu iddialardan hiçbiri ispatlanmadı. 2) Askeri teknik durum: Topçunun bu kadar yakın mesafeden şaşırıp şaşıramayacağı meselesi. Topçu iki yüz-iki yüz elli metre gibi mesafede şaşırabilir ancak buradan şaşıramaz.
Ağır kastın dikkate alınması doğrudur
-Neden bu mesafeden şaşıramaz?
Daha önce Özgür Suriye Ordusu askerlerinin olduğu binaya ateş edildi, demek ki hedef bu. Sonra Siloya ateş edildi, aynı gün vatandaşlarımız şehit edildi. Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi 7-8 defa ateş ediliyor. Bir kere, iki kere şaşırabilir ama topçu subayı sekiz defa şaşırmaz. Topları eski, radarlı değilse de bu, teknik açıdan doğru olamaz. Zira subay nezaretinde ateş eden topçu mutlaka profesyoneldir. Cenevre Sözleşmesine göre böyle ifade edilir. Dolayısıyla Suriye’nin böyle bir hatayı yapmaması, meskun mekana ateş etmemesi gerek. Hataen yapsa da meslekte bu ağır ihmal suçudur. Kaldı ki gündüz vakti ateş ediliyor. Yani şaşırmanın mümkün olduğunu zannetmiyorum. Ayrıca hiçbir subay, komuta katının yani generallerin veya devlet başkanının emri olmadan böyle bir atış yapamaz. Dolayısıyla bana göre top atışı planlıdır. Ama devletler hukukunda bir devlet, komşu devlete zarar verdiği takdirde -ki Mavi Marmara da böyledir- devletler kusursuz sorumluluklara sahiptir. Yani bir şahsın, askerin kusuru olsun, olmasın devlet sorumludur. Dolayısıyla kastın daha ağır dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’ye meydan okumak ahmaklıktır
-Peki Suriye bunu niye ve neye güvenerek yapıyor olabilir? Muhatabı Türkiye sonuçta; ordusu, ekonomisi ve siyasetiyle bölgenin ve dünyanın sayılı güçlü ülkelerinden biri, NATO üyesi ve diplomatik gücü var...
Türkiye’ye “muhaliflere desteği kesin” mesaj vermek istediği açık: İkincisi dünya kamuoyunun da dikkatini buna çekmek istemiş olabilir. Türkiye’deki Suriye’yi destekleyen bazı gruplara da mesaj var. Yani Türkiye’nin iç siyasetini de Türkiye’nin aleyhine döndürme yolunda birtakım eylemler var. Zaten son zamanlarda bölgede Suriye hesabına casusluk yapan pek çok kimseler de yakalandı.
-Suriye ordusu bu cesareti karşılayacak kadar güçlü mü peki? Sonradan silahlansa da uçaksavarı bile olmayan Özgür Suriye Ordusuyla bile baş edemiyor...
Suriye’nin askeri olarak Türkiye’ye meydan okuyacağını sanmak ahmaklıktan başka bir şey değil. Türkiye şunu bilir: Suriye’de yaklaşık dört bin tank var, bunların çoğu eski model ve iş görmez vaziyette. Yedek parça sıkıntısı var. Dört bin de zırhlı muharebe aracı ve personel taşıyıcı var. Kaldı ki uçaklarıyla bizim uçakların kıyaslanması mümkün değil. Deniz kuvvetlerinde de Türkiye son derece üstün, Suriye’ye karşı 1’e 10 gibi bir üstünlük var.
Türkiye’nin Suriye’ye hiç bir husumeti yok
-Türkiye’nin Suriye’ye karşı herhangi bir harp hazırlığı falan var mıdır, hiç olmuş mudur?
Bizim harp planlarımızda Suriye’yi işgal etme gibi hasmane bir tutumumuz yok. Olmamıştır da. Türk dış politikasında da böyle bir şey yok. Türkiye’nin Mustafa Kemal’den bu yana komşularının toprak bütünlüğüne saygılıdır. Bazı Batılı müttefiklerimizin bize Musul Kerkük’ü 1991’de taahhüt etmesine veya 2. Dünya Savaşında “Almanlara saldırın, size Adaları’ı vereceğiz” denmesine rağmen Türkiye bunlara itibar etmemiştir. Suriye biliyor ki; Türk ordusu Suriye’ye hiçbir zaman saldırmayacaktır. Birileri Türkiye ile Rusya, Türkiye ile İran ve Türkiye ile Suriye ilişkilerini bozmak istiyor. Bu nereden kaynaklanıyor bilemiyorum ama Suriye’nin Türkiye’ye karşı askeri muhasamata girmeye cesaret edeceğini düşünmüyorum.
Esed ordusuna ne kadar hakim?
-Yani tüm bu Türkiye’ye saldırıların Esed’e rağmen yapılma ihtimali hiç zayıf değil, öyle mi?
Esed acaba kendi ordusunu ve bu işlere karar verenleri ne kadar kontrol edebiliyor. Baas Partisinde çatlaklık var mı, yöneticiler son dakikada Suriye’yi bir kaosun içerisine sokmak isteyebilirler mi? Irak’ın yaptığı gibi kimyasal silah kullanma cesareti gösterebilir mi Esed? Veya tüm anlaşmalara rağmen K. Irak’taki bazı Kürt gruplara PKK’ya destek için başka silah verir mi? Saldırıların artması Türkiye’yi endişelendirmiştir ve tezkere de hem iç hukuka hem uluslararası hukuka uygun şekilde çıkarılmıştır.
-Muhalefetin yabancı ülke tabirine itirazı oldu...
Yabancı ülkeler tabiri şu: Malum Suriye’yle beraber Irak sınırından gelen saldırılar da var. Her gün bunları yineleyeceğimize ikisi bir kalemde çıkmıştır. Hukukun genel diyalektiğinde her şeyi wording olarak yazmak gerekmez. O zaman Hindistan anayasasına benzer. PKK burayı kullanıyor ve Türkiye’nin sıcak takip hakkı var. Dolayısıyla tüm bunlar milli menfaatlere ve hukuka uygun. Nitekim uluslar arası toplum da destekledi. İngiltere angajman kurallarına uygun değerlendirmesi yaptı. İngiltere örtülü misillemeye destek verdi. Fransa saldırıyı barışa tehdit olarak destekledi Almanya da sert şekilde kınadı.
Rusya kendisi için doğru olanı yapıyor
-Burada belirleyici olan Rusya’nın tutumu ve Rusya başından beri, sivil, kadın, çocuk 30 bin Suriyeli’nin ölüme rağmen Esed’in arkasında. BM’yi kilitliyor. Halböyleyken ne oldu da Putin karar değiştirdi?
Putin’in Rusya için endişeleri var. Libya’dan sonra Suriye’nin ve İran’ın vurulacağı endişesi var. Şunu görüyor; 1) Suriye ve İran vurulursa güney kanadı çökecek. 2) Amerika’nın buraya yerleşmesinden son derece endişeli. 3) Radikal İslami grupların Libya’daki gibi burayı ele geçirmesinden endişeli. Radikalizmin Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerine yayılması ve terörün yükselmesinden korkuyor. Yaklaşık yirmi yıldır Çeçenlerle başı belada Rusya’nın. Putin kendi ülkesi için doğrusunu yapıyor.
-Esed’i destekleyip Suriye halkını karşısına alarak uzun vadede yine de doğru yaptığı söylenebilir mi?
Ona kamuoyu karar verecek. Her devlet kendi dış politikasında özgürdür. Üç defa veto etti BM’de. Rusya’yı ikna için Başbakan hem Medvedev ile hem Putin ile görüşmüştür. Davutoğlu’nun Lavrov’la müşterek mesaisi vardır. Rusya bir dünya devleti ve burada dört milyar dolarlık bir silah pazarı var, çok önemli bir deniz limanı var.
Türkiye-Rusya menfaatleri örtüşüyor
-Ayın 15’inde Putin Türkiye’ye gelecek. İki ülkenin bakanlar kurulu ortak çalışacak. Ortak hedef ticaret hacmini yüz milyar dolara çıkarmak. Putin bu ilişkiyi gözetmek için karar değiştirmiş olabilir mi?
Bu mülakatın temel noktası bu: Türk-Rus ilişkileri Suriye’den çok daha büyük ve önemlidir. Türkiye’nin Rusya’ya hiçbir düşmanlığı olmadığı gibi Rusya’nın da yok. PKK dahil buna. Terörle mücadelede ciddi işbirliği vardır.
-Bir dönem PKK kampları vardı Rusya’da...
Hepsini kapattılar. Ticari ilişkilerin ötesinde askeri ilişkiler de çok iyidir. Türk-Rus ilişkileri tarihinin en iyi döneminde. Suriye’nin de buna engel olmayacağını zannediyorum. Putin gelecekte yalnız bırakılmış bir Rusya yerine Karadeniz dahil Kafkasya ve Akdeniz ve Ortadoğu pazarında birlikte çalışabileceği partneri önemser. Rusya güvendiği için kimseye vermediği şeyi, nükleer santrali vermiştir. Türkiye’nin Rusya’yla enerji işbirliği önemlidir.
-Ama tersinden biz enerjide Rusya’ya bağımlıyız.
Rusya’nın Ukrayna gibi Türkiye’nin gazını keseceğini zannetmiyorum. İran kestiğinde de Rusya gaz vermiştir.
-Rusya İsrail ve G.Kıbrıs’la Doğu Akdeniz enerji kaynakları için çabalıyor bu Türkiye’nin canını sıkıyor.
Güney Akım Projesi’nde İsrail’e gaz verilmesi Türkiye-Rusya’nın ortak projesi. Akdeniz’de menfaat çatışması olmaz. Karadeniz’de Türk ve Rus donanması ortak çalışıyor.
Tezkere hukuki ve askeri olarak son derece doğru
-Tezkerede Suriye adının olmaması başka niyete mi delalet eder?
1) Tezkerenin kriz yönetimi açısından zamanlaması son derece doğru. 2) Hukukidir. İç hukukta Anayasanın 92. maddesinin öngördüğü gibi yapılmış, yüce Meclisten gerekli onayı almıştır. Çıkan karar, Türkiye’ye yapılan saldırıya karşı Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanmasıdır.
-Devletlerarası hukuk açısından uygunsuz bir durumu var mı?
(Tezkere metnini satır satır okuyup açıkladıktan sonra) Hayır. Bu bir meydan okuma veya savaş çığırtkanlığı değil.
-Peki ya Suriye’ye verilen karşı cevapta bir aşırılık var mı?
Hayır, reaksiyon çabuk olmuş kriz doğru yönetilmiştir. 1) Mukabeli bil misil hakkı iyi kullanılmıştır. 2) Verilen zarara baktığımızda orantı doğrudur. Uluslararası hukukta orantılılık esastır. Türkiye, aşırı kuvvet kullanmamıştır. Ayrıca Türkiye diplomasiyi ve hukuku çok iyi kullanmıştır.
Putin’in ziyareti Rusya ile Türkiye’yi yaklaştırır
-Bunca insanın ölümü, tüm mesele yine gelip egemenlerin menfaat çatışmasına dayanıyor. Esed sonrası için Rusya, ABD, Türkiye ve İran kendi menfaatlerini gözeten ortak bir noktada buluşamazlar mı?
Güzel soru. Şimdi Sayın Dışişleri Bakanımız ve Başbakanımızın katılımıyla ortaya çıkan bir ortak deklarasyon var; Türkiye ve Rusya’nın Suriye görüşleri örtüşmektedir diye. Fark metot farklılığı. Bu ince diplomasidir, Rusya’nın diplomasi yeteneği tarihte bilinir. Rusya Esed sonrasında Irak veya Libya modeli olmasın, Suriye parçalanmasın, radikal dinsel gruplar egemen olmasın ve İsrail’le çatışma çıkmasın istiyor. Türkiye de böyle düşünüyor. Bölgesel çatışmanın İran’a yansımasından da korkuyor Rusya. Sanırm Putin ile Erdoğan’ın konuşmasında ortak bir noktaya gelinecektir. Daha önce Başbakan’ın Rusya ziyaretinden sonra Putin “Esed anayasal yoldan gidebilir” Lavrov “bizim Esed’le değil Suriye devletiyle ilişkilerimiz vardır” dedi.
ABD seçimlerinden sonra çözüm bulunur
-Amerika’daki başkanlık seçimlerinde zaman daraldı, bir ay kaldı. Seçimden sonra Suriye mevzuunda ne değişir, bir şey değişir mi?
Obama kazanacaktır. Türkiye açısından baktığımızda Obama’yla Sayın Başbakanın ciddi kimya uyumu var. Sayın Putin’le Obama’nın da öyle. Zaten Romney Rusya’yı düşman ilan etti. Putin de “Füze kalkanının Rusya’ya yönelik olduğunu böylece anlamış olduk” dedi. Rusya açısından baktığımızda Romney istenmeyen adam. Obama kazanırsa Suriye’de konsensüsün kurulacağını zannediyorum. Belki de Putin seçimlerin sonucunu bekliyor. Sonrasında Clinton’la Lavrov oturup bir model hazırlayacaklar ve çözüm olacaktır. Bana göre Aralık’tan sonra 2013 Ocak’ında Suriye meselesinde ABD ile Rusya anlaşacaktır. Romney kazanırsa çatışma olur, İran’ı tetikler. O zaman İsrail istediğini yakalar, Romney’i ikna etti zaten. ABD ve İsrail İran’a vurur üçüncü dünya savaşı değilse de bölgede güzel şeyler olmaz.