Suriye’de barış mümkün mü?
Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde kurulu düzeni yeniden dizayna kalkışan “Arap Baharı”, Suriye’de büyük güçlerin stratejik hesaplarına takıldı. İki yılı aşkın süredir Beşşar Esed rejimi ile muhalefet arasında devam eden çatışmalar 80 bin yaşama mal oldu. Başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığınan yüz binlerce göçmen akan kanın durmasını ve bir an önce evlerine dönmeyi bekliyor.
Rusya ve ABD’nin öncülüğünde uluslar arası toplumun barışın sağlanmasına yönelik çabaları farklı gerekçelerle şimdiye kadar yetersiz kaldı. Bölgesel adımlar, Arap Ligi, Annan Planı, Birinci Cenevre Mutabakatı başarısız girişimler arasında yer alıyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin 7 Mayıs’ta Soçi’de birlikte açıkladıkları, Haziran ortasında iktidar ve muhalefetin katılacağı siyasi çözüm öngören ikinci Cenevre Konferansı barış adına yeni umutların doğmasına neden oldu. Batılı ülkelerin de destek verdiği İkinci Cenevre görüşmelerini Türkiye de siyasi çözüm adına yeni bir fırsat olarak görüyor.
Rusya’nın ihtiyatlı, İran ve Hizbullah’ın tam destek verdiği Beşşar Esed’in geçiş hükümetindeki varlığı önemli kırılma noktalarından birini oluşturuyor. Suriye muhalefeti Cenevre’de masaya oturmak için Esed’in yetkilerini geçiş hükümetine devretmesini ön şart olarak sunmaya devam ediyor. Son on yıllık süre içinde ilişkileri stratejik ortaklık noktasına taşıyan Rusya ve Türkiye, Suriye krizinin çözümünde “Esed’in görevi bırakması” dışında benzer yaklaşımlara sahip. İki ülke diplomatik kaynaklarının Cihan Haber Ajansı’na yaptığı özel açıklamaya göre Suriye politikaları şu şekilde özetlenebilir:
Türkiye’nin tezleri:
1- Halk nezdinde meşruiyetini çoktan kaybetmiş Esed rejimine BM Güvenlik Konseyi’nde sağlanan desteğin bedelini Suriye halkı ödüyor. 2- Suriye’de savaş bölge güvenliğini tehdit ediyor ve bundan da en fazla Türkiye etkileniyor. 3- Suriye’de süreç halkın meşru talep ve beklentileri doğrultusunda etnik köken, din ve mezhep ayrımı yapılmaksızın tüm vatandaşların eşit görüldüğü hür ve demokratik bir sistemin inşası ile sonuçlanmalı. 4- İkinci Cenevre Konferansı umutları yeniden güçlendirmiştir. Ancak Esed ve çevresine Cenevre konferansı ile başlatılması öngörülen geçiş sürecinde bir rol biçilmesi gerçekçi ve uygulanabilir bir seçenek değildir. 5- Rusya ile barışın sağlanması, kan dökülmesinin sona erdirilmesi, toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye halkının kendi geleceğine karar vermesi açısından yaklaşımlar örtüşüyor.
Rusya’nın tezleri:
1- Esed’in görevi bırakmasına Suriye halkı karar vermeli. Diyalog sürecinde masada iki tarafın da temsilcileri oturmalı. 2- Suriye’de ateşkes sağlanmalı, akan kan bir an önce durmalı, dış askeri müdahaleye gerek kalmadan tüm tarafların dahil olduğu diyalog süreci hızla başlatılmalı. 3- Suriye krizi siyasi olarak çözülmeli. Bunun için uluslar arası toplum harekete geçirilmeli. 2012’de yapılan Cenevre görüşmelerine katılan tüm taraflar Haziran toplantısına da çağrılmalı. İran ve Suudi Arabistan’ın katılmaması ise büyük bir hata olur. 4- Türkiye ile Suriye krizinin çözümü için enerjik bazen da zor bir diyalog süreci yürütülüyor. Prensip ve yaklaşımların örtüştüğü noktalarda aktif çalışmalar yapılıyor. 5- Reyhanlı’da yaşanan terör saldırısını kınıyoruz ve Türk halkına başsağlığı diliyoruz. Bu tür trajik olayların bölgede gerginliğin daha da tırmanmasına neden olmamasını ümit ediyoruz.
Rusya ve Türkiye gibi uluslar arası toplum Suriye’de barış istediklerini dillendirseler de, ülkede akan kanın kolay durmayacağı anlaşılıyor. Barış yolunu kapatan sarmal her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. Avrupa Birliği’nin ay sonunda Suriye’ye yönelik silah ambargosunu kaldırması, Rusya’nın da buna karşılık S-300 füze savunma sistemlerini Esed rejimine vereceğini açıklaması Suriye’de barış umutlarının azalmasına neden oluyor.
Suriye’de barış neden zor?
1- Esed’in ayrılması münferit bir olay değil. İstihbarat, ordu ve diğer kurumlarda etkin olan klanı da görevi bırakmak zorunda kalacak. Çevresi Esed’in görevi bırakmasına izin vermiyor. 2- Suriye’de birlikte savaşan El-Kaide ve El-Nusra gibi radikal terör grupları Suriye Özgürlük Ordusu’nun Esed’le masaya oturmasına karşı çıkıyor. 3- Barış isteyen muhalif gruplar ise çok zayıf ve aşırı parçalanmış durumda. Çatışmalar şiddetlendikçe Suriye Ulusal Koalisyonu çatısı altında birleşmeye çalışan grupların sesi kısılıyor. 4- Esed’in yanında yer alan Hizbullah ve İran’dan gelen savaşçılar da etkinlik alanlarını artırma adına savaşın bitmesini istemiyor. Lübnan Hizbullah’ı üzerinden bölgeye rahat geçebilen İran Devrim Muhafızları’na bağlı gönüllü birlikler, muhalif cepheye karşı tam bir savaş veriyor. 5- İran’ın “düşman” olarak tanımladığı ABD ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri Suriye muhalif gruplarına askeri malzeme dışında yardımlarını sürdürüyor. İkinci Cenevre görüşmelerinde herhangi bir sonuç alınamaması durumunda askeri desteğin açıktan başlatılma ihtimali yüksek. Cenevre başarısız olursa askeri yardım geleceğini düşünen muhalif gruplar alanda daha fazla varlık göstermek için siyasi çözüm alternatifini erteliyor. Rusya’nın Akdeniz’e savaş gemilerini göndermesi ya da herhangi bir hava harekatına karşı koruma sağlayacak S-300 füzelerini devreye sokması batılı ülkeleri askeri müdahale alternatifi düşünmemeye zorlayan kritik adımlar olarak görülebilir. 6- Cenevre’de siyasi çözüme fırsat vermek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti sonrası Suriye’ye doğrudan askeri müdahaleye izin verecek “uçuşa kapalı alan” oluşturulması ya da “insani koridor” alternatifi askıya alındı. Dış müdahale açısından güven kazanan Esed ve çevresi daha kanlı eylemlere kalkışabilir.
Sonuç olarak, Rusya’nın baştan bu yana dış askeri müdahale olmadan “diyalog yolu ile çözüm” tezinin uygulamaya konulması için Cenevre son bir fırsat daha sunacak. Moskova’nın Esed’in vazgeçilmez olmadığını daha güçlü vurgulaması, bir miktar daha muhalefetin tezlerini dikkate alması barış umutlarını canlandırabilir. Ucu açık görüşmelerde siyasi çözüm yeterince öne çıkarılamazsa, savaşın onlarca yıl sürebileceği ihtimalini dışarıda tutmamak gerekiyor.