“Ruslar kim? Ortak gelecekleri var mı?”
Rusya Kamuoyu Araştırma Merkezi (VTsIOM) Genel Müdürü Valeri Fedorov, Ria Novosti’de yer alan makalesinde Rus kimliği üzerinde önemli tespitlerde bulundu. Federov, Rusların 21’inci yüzyılda kim oldukları, onları birleştiren ve aynı yönde hareketlendiren gücün ne olduğu ve ortak geleceklerinin olup olmadığı sorularına cevap bulmaya çalıştı.
Valdai Uluslar arası Tartışma Kulübü’nün Eylül ayında Moskova’da düzenlenecek toplantısında Rus kimliğinin ele alınacağını kaydeden Federov, kimliklerin toplumsal dönüşüm geçirdiklerini, etkileşim içinde olduklarını ve bazen de farklı mekanlarda zıt kimliklere sahip olunabileceğine değindi. Rus uzmana göre, aynı kişi Tataristan’ın kasabasının birinde “Kazanlı’’, Moskova’ya gelince “Tatar’’, Berlin’de iken “Rus’’ ve Afrika’da ise “Beyaz’’ olarak algılanmakta. Ulusal kimliklerin savaş zamanlarında güçlendiğini, İkinci Dünya Savaşı’nın Sovyet kimliğine, Çeçenistan savaşının da Rus kimliğinin inşasına katkı sağladığını belirten Rus uzman, çağdaş Rus kimliğinin ulusal, bölgesel, dinsel ve ideolojik temelleri olduğunu vurguladı.
Putin ve Birleşik Rusya’nın ideolojisi
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından Rus kimliği ile eskiye özlem arasında ayrışma olduğuna değinen Federov, “Burada Sovyetlerin ya da Rusya İmparatorluğu’nun varisi olmakla, yeni bir Rusya Federasyonu inşası arasında çelişki yaşandı. Komünist Parti ile temsil edilen anlayış Sovyetler Birliği’ni geri kazanmayı arzu eder. Diğer yaklaşım, Rusya’yı mevcut sınırları içinde çok uluslu bir devlet olarak Rus İmparatorluğu’nun ve Sovyetler Birliği’nin halefi olarak görür. Toprak genişletme ihtiyacı yok fakat, Rus olmayan bölgeler dahil olmak üzere Rusya toprakları, kutsal ve bölünmez olarak kabul edilir. Bu yaklaşım doğrultusunda Rusya’nın eski SSCB sınırları kapsamında öncelikle menfaatleri hatta misyonu vardır. Bu nedenle Rusya, bir yandan eski SSCB alanını bir şekilde entegre etmeye diğer yandan yeni bağımsız devletlerin sınırlarında yaşayan yurttaşlarının haklarını korumaya çalışır. Bu yaklaşım Rusyalıların çoğunluğu tarafından paylaşılmakta ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve "Birleşik Rusya" partisi tarafından benimsenmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Rusya’da taban bulan üçüncü bir yaklaşım ise Rusya’nın sadece Rusların memleketi olduğunu savunmakta. Emperyal ve Sovyet geçmiş kapatılması gereken tarihin trajik sayfaları. Kırım, Kuzey Kazakistan ve diğer Rus nüfusu olan topraklarla ana yapı ile birleşmeli. Kuzey Kafkasya ve Çeçenistan ise ayrılmalı. Rusya için temel zorluk dilini ve dinini kaybetmeden Kuzey Kafkaslardan göç ederek tarihi Rus kentlerine yerleşen iç göçmenlerin neden olduğu gerginlik görülmekte.
Ortodoks anlayış ahlak rönesansında yetersiz kaldı
Federov’a göre Rus kimliğinin önemli unsurlarından biri de din. Bugün, Rusların % 80’i kendilerini Ortodoks olarak kabul eder. Rus Ortodoks Kilisesi yarı-devlet rolünü oynayamaya başladı ve onun için önemli alanlarda devlet politikasını etkiliyor. Sivil iktidarın Ortodoks kilisesi ile birleşmesi söz konusu. Buna rağmen Rus toplumu için kilisenin prestiji son iki sene içerisinde sarsıldı. Her şeyden önce, yirmi yıldan fazla var olan Rus Ortodoks Kilisesine karşı gayrı meşru eleştiriye tabu kalktı. Toplumun liberal kısmı kiliseye muhalefet ediyor.
Bu çerçevede, komünizmin çöküşünden sonra unutulmuş ateizm yavaş yavaş sahneye dönmeye başlıyor. Fakat Rus Ortodoks kilisesi için diğer Hıristiyan mezheplerinin misyoner faaliyetleri ve İslam'ın yayılması çok daha tehlikeli. En önemlisi, Protestanlığı ve Müslümanlığı yeni kabul edenler Rus Ortodoks cemaatinin mensuplarından daha dindar.
Böylece, komünizm sonrası Rusya'nın Ortodoksluğa geri dönmesi tamamen yüzeysel ve törenseldir. Ama Rus kimliğinin ortodoksluğunun en büyük zorluğu haklara saygısızlık, gündelik hayatında saldırganlık, çalışmaktan kaçınma, ahlaki değerlerin ihmali, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma ve işbirliğinin eksikliği ana özellikleri olan Rus toplumun ahlak rönesansını sağlayamamasıdır.
Rusya’nın doğal müttefiki yok
Federov Rus ulusal kimliğinin ideolojik boyutu ile ilgili de önemli tespitlerde bulunmakta:
Ortaçağ döneminden itibaren Rus ulusal kimliği "ötekilere" ve Batı'ya karşı olarak şekillenmiş ve farklılıklarını pozitif değer olarak algılamıştı. Memleketimizi, SSCB'nin dağılmasından dolayı uzun zaman yanlış yönü takip eden ve ancak şimdi "doğru" halkların dünya ailesine dönen kusurlu bir ülke olarak görmeye başladık. Fakat böyle bir aşağılık kompleksi ağır bir yük ve Ruslar oligarşik kapitalizmin korku rüyası ve Yugoslavya'ya NATO'nun müdahalesi, demokrasi, serbest piyasanın ve Batı ile dostluğun "yeni güzel dünyası" serabı dağıtmıştı. Batı taklit değeri 1990’ların sonunda tamamen çökmüş. Putin'in göreve gelmesi ile birlikte yeni değerlerin ve alternatif modeller aranmaya başladı.
İlk yaklaşım, Yeltsin'in gitmesi ile birlikte "Rusya dizleri üzerine kalkar" fikriydi. Sonra ise Rusya hakkında “süper enerjik güç” tanımlaması konuşulmaya başlandı. Ve en sonunda Vladislav Surkov'un "egemen demokrasi" kavramı ortaya çıktı. Bu kavram, “Rusya'nın kendine has demokratik milli devlet olduğunu savunmakta ve yurt dışından hiç kimse bize ülkemizde demokrasi politikalarının ne olması ve nasıl yapılması gerektiğine dair söz sahibi değildir” anlayışı üzerine kurulu.
Rusya’da çoğunluk, ülkenin doğal müttefiklerinin olmadığını düşünmekte. Avrupa uygarlığına yakın olmamız Batı Avrupa’nın ve Amerika’nın kaderini paylaşmamızı sağlamaz. Genç ve eğitimli Rus toplumunun kısmı Avrupa Birliği’ne olumlu bakar hatta Rusya’nın Avrupa Birliğine girmesini ister fakat söz konusu kısım azınlıktadır. Çoğunluğu ise Rusya'nın kendine has demokrasi politikalarının var olduğuna inanmakta ve yurt dışından herhangi yardım ya da tavsiye beklememektedir.
Rusların toplumsal ideali
Rus uzman toplumsal ideal ve tehditler konusunda da önemli değerlendirmelerde bulunuyor:
Rusya, bağımsız ve etkili, dünya çapında söz sahibi olan bir devlet; ekonomik açısından iyi gelişmiş, yaşam standartları yüksek olan, bilimi ve sanayii rekabet gücüne sahip olan bir devlet; Rus halkının özel merkezi yeri olan fakat bütün halklarının haklarını koruyan çok uluslu bir devlet; güçlü iktidarı olan ve başkanının geniş yetkilerine sahip olan bir ülke; hukukun üstünlüğü ve eşitliği olan bir ülke; insanların bir birleriyle ve devletle ilişkilerinde adaletin egemen olduğu bir ülke.
Şunu kaydetmek isterim ki, toplumsal idealimizde rekabet temelinde iktidarın değişmesi, muhalefeti siyasi sistemin önemli bir unsuru olarak görmesi, iktidar ayrımının değeri, rekabet, parlamento sistemi, siyasi partiler ve temsili demokrasi, azınlık hakları, insan hakları, dünyaya açılma fırsat kaynağı olarak değil, tehdit olarak algılanmaktadır.
Bütün bu sözde geçen özellikler çözülmesi gereken Rus ulusal kimliğinin zorluklarıdır. Yüksek yaşam kalitesi, toplumsal adalet, ve Rusya’ya karşı dünya saygısı gibi milli hedeflerine ulaşmak isteniyorsa bu sorulara cevap verilmesi gerekmektedir.