Rusya'nın keşfi mi?
Türkiye ve Rusya, dış politikadaki temel farklılıklarına karşın ekonomik ilişkileri geliştirmeye çalışıyor. Ancak bu, bir telaşla konjonktürel fırsat pencerelerini değerlendirme çabasıyla değil yaşanan sorunları özgün ve esaslı bir şekilde ele almayla mümkün olabilir.
Rusya ve Batı arasında Ukrayna krizi ile patlak veren ve dünyayı yeni bir Soğuk Savaş’ın eşiğine getiren kriz Türkiye’yi de etki alanına çekiyor. Rusya ve Türkiye arasında ekonomik ve kültürel alanlarda gelişen ilişkilerin Batı üzerinden, taraf ya da karşıtlık anlamında kodlanması iki ülkenin de yararına değil. Moskova’nın Güney Akım doğalgaz boru hattı projesini iptali ve bunu ikame etmek için Türkiye üzerinden yeni bir hattı inşa girişimi; Ankara’nınsa yaptırımlar nedeniyle ithalatı durdurulan Avrupa gıda ürünleri yerine Rusya’da market raflarını Türk ürünleriyle doldurma çabası, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları ile örtüşmeyebilir.
Enerji alanında Ukrayna’dan ibret alınmalı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iki ülke arasında ortak bakanlar kurulu gibi çalışan Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) zirvesi çerçevesinde Ankara’ya yaptığı ziyarette, 10 yıla yakın süredir üzerinde çalışılan Güney Akım doğalgaz boru hattı projesinin Batı’yla yaşanan anlaşmazlık nedeniyle iptal edildiğinin açıklanması dünya kamuoyunda geniş yankı buldu. Rus lider, bunun yerine Türkiye’nin artan taleplerini de karşılayacak yeni bir hattın inşa edileceğini duyurdu. Ankara da bu bağlamda bir iyi niyet anlaşmasına imza koydu. Ancak Yunanistan sınırına kadar ulaşacağı belirtilen bu hat için hukuki altyapının oluşturulması, projelendirme, finansman ve diğer yatırım süreçleri uzun bir dönemi kapsayabilir. Güney Akım’ın iptalini bu alternatif ile birlikte sunmak Rusya’nın elini güçlendirmiş olabilir elbette fakat Türkiye’nin bu enerji mücadelesinde tam olarak nasıl bir rol alacağının iyi çalışılması gerekiyor. Avrupa’ya enerji sevkiyatında üstlendiği transit rol nedeniyle sürekli sorunların yaşandığı Ukrayna’nın durumuna düşme riski akıldan çıkarılmamalı.
Ticarette fırsatçı bakış ters tepebilir
Rusya-Türkiye ticari ilişkilerinin Ukrayna krizi nedeni ile Batılı ülkelerin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara indirgenmesi de uzun vadeli işbirliğini engelleyebilir. İki ülke ticari ilişkileri potansiyelin çok altında seyrediyor. 2008’de 38 milyar dolar olan ikili ticaret hacmi 2014 sonunda 32 milyar doları zor yakalayacak. Üstelik bu son derece asimetrik bir ilişki: Türkiye’nin Rusya’ya yaptığı ihracat bu yıl sadece 6 milyar dolar civarında örneğin. Hiç şüphesiz Rusya’nın ithal ikame modeline geçişi ve ülkenin temel gelir kaynağı petroldeki sert fiyat düşüşü nedeniyle yaşanan ekonomik durgunluk ticari ilişkilerin hızlı gelişmesine engel. Kalıcı çözüm, ticari ilişkileri siyasi söylemlerden soyutlayarak serbest piyasa şartlarında değerlendirip uzun vadeli tedbirler alınması. İşe TIR kotalarının 9 binden 40 bine çıkarılması, eklenen yeni ürünlerde kota sorununun çözülmesi, ihracatın üretici bazında teşvik edilmesi gibi bir dizi somut adımın hızla atılmasıyla başlanabilir.
Türkiye ve Rusya arasında dış politika alanında özellikle Suriye ve Ukrayna konularında belirginleşen farklı yaklaşımlar herkesin malumu. İki ülkenin ticaret, enerji, turizm ve diğer alanlarda ilişkilerini geliştirmek istemesi ise gayet doğal. Ancak çatışmanın merkezi olmak ya da Rusya-Batı mücadelesinde taraf olmak Türkiye’ye fayda sağlamayacaktır. Rusya ile 100 milyar dolarlık ticari hedef somut bir veri olarak önümüzde. Bunun gerçekleştirilebilmesi için daha önce beş yıl olarak belirlenen süre, zamanla uzatılarak 2020’ye çekilmişti. Putin’in son ziyaretinde 2023 olarak tekrar revize edilen hedefin yakalanabilmesi için somut adımların atılması gerekiyor.