"ABD ile Rusya arasında raks edeceğim derken tost olmak da var"
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ceyda Karan'ın "ABD ve Rusya ile El Bab raksı" başlıklı köşe yazısı:
Suriye’nin kuzeyindeki El Bab kasabası “fethedilmeye” yaklaşıldı ya bir adım sonrası için Davutoğlu’ndan miras “fanteziler” yine havada uçuşuyor. Sebepsiz değil, mantık açık. ABD’deki Trump yönetimi Obama’dan devraldığı Suriye politikasını yeniden çizmeye çalışırken “zamana oynamak”. 15 Temmuz’dan beri ABD’yi Rusya’ya, Rusya’yı ABD’ye karşı oynama taktiğinin devamı.
• Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı akıl, Rusya ve İran ile Astana sürecinde Suriye’nin “egemenlik ve toprak bütünlüğünün” garantörü görünümünde.
• Trump’ın Pentagon’a 30 gün çinde hazırlanması talimatını verdiği Suriye planlarında kendi gündeminin yerini keşfe çalışıyor. ÖSO içindeki cihatçı grupların hâkimiyet alanını genişletmek ve Trump’a uyarsa Rakka’da Suriyeli Kürtlerin yerini alacak “kara ordusu” olmak hevesi devam.
Yani “bildik mevzular”... Dolayısıyla sürekli “TSK’nin Suriye’deki hedefi ne” diye sorup “rasyonel akla” uygun yanıt ummaya hacet yok. Çelişkili beyanatlarla “zikzak” çizilmesine şaşırmaya da...
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “El Bab operasyonunun başarılı olmasıyla Fırat Kalkanı hedefine ulaşmış olur. Rakka başka meseledir. Türkiye sınırlarını tehdit eden bir şey değil” diyerek ‘malumu’ dile getirebilir. Lakin Cumhurbaşkanı dosdoğru söylüyor: “El Bab’dan sonra durmak... Böyle bir şey yok. El Bab bir defa bizim nihai hedefimiz değildir. El Bab hallolmak üzere. Bundan sonraki süreçte Rakka ve Mınbiç olayı vardır.” Nitekim SDG boşuna Mınbiç’e hendekler kazmıyor.
Erdoğan’ın Trump ve Ankara’ya gönderdiği CIA Başkanı Mike Pompeo ile görüşmesine atfen “temizlenen” bölgelerde “altyapı çalışmaları” ile sığınmacıların “uçuşa yasak bölge” ile oluşturulacak “güvenli bölgeye” dönmeleri vurgusu, “eğit-donat”ı anması, Trump’la canlanan arzularının tezahürü. Suriye’nin bu diyarları aslında “ideolojik çerçeveyle” uyumlu dokuda. El Bab örneğin cihatçıların ahalinin alkışlarıyla postacıların binaların çatılarından fırlatıldığı diyar.
Sorun şu ki, bunlar imkân dahilinde olacağından emin değiller. Zira Trump’ın ne yapacağı meçhul. Bunun için küresel resimde Trump’ın “iyi adamı”, ABD Kongresi, medyasının “kötü adamı” oynadığı, Rusya ve Çin ittifakını kırma hedefinin varacağı yerleri görmek lazım. Trump, Ukrayna ve Doğu Avrupa’da kısa vadede “yapamayacakları” üzerinden Moskova’ya “göz kırparken”, İran’a karşı saldırgan retorikle “çalım atmaya” çalışıyor. Peki, ya Suriye?
Rusya’nın Erdoğan’ın arzularındaki yeri de ayrı soru (idi). Moskova ilk yanıtı zaten Rus uçağının vurulmasının yıldönümünde vermişti. Erdoğan’ın Trump/Pompeo teması vesilesiyle “tekrarladılar”. Önce Rus yetkililerin ağzından “PKK ve YPG’yi terörist görmüyoruz” ve “Suriye Kürtleri masada olmak zorunda” beyanları geldi. Yine “güvenli bölge” itirazı eşliğinde “Fırat Kalkanı’nın ancak Suriye’nin onayıyla yürür” denildi. Ardından Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye hükümetiyle Kürtler arasındaki müzakerelere aracılık ettiklerini vurguladı.
Bu retoriği TSK’nin Rusya Hava Kuvvetleri tarafından vurulması izledi. Moskova; “kaza ile oldu” diyerek ilk atılan TSK’yi doğrular pozisyona geçmekle kalmadı, salt “başsağlığı” belirtmekle yetinilen bir açıklama eşliğinde “koordinasyon eksikliği” vurgusuyla üste çıktı. Böylece TSK’yi yeni bir beyanat ile “Askerlerimiz 10 gündür aynı yerdeydi, Rusya koordinatları biliyordu” demek zorunda bıraktılar.
Maalesef ortaya Türkiye için “onur kırıcı” bir tablo çıkarken, bu toz dumanda Rusya Savunma Bakanlığı soğukkanlı bir başka adımla “El Bab’da Suriye ordusu Türkiye’yle üzerinde anlaşılan sınır hattına ulaştı” diyerek noktayı koydu.
Yanılgıya düşmeyin. Suriye’de askeri el üstünlüğü olan Rusya da Türkiye gibi Trump’ın ne yapacağına bakıyor. Ankara’yı kendi planları içinde “tutarken”, Moskova da “zamana oynuyor”. Sorun şu ki elindeki kozlar, Ankara’nınkilerden sağlam ve Suriye ile sınırlı değil. Kürtler ABD ile ortak payda. Kıssadan hisse, ABD ile Rusya arasında raks edeceğim derken tost olmak da var.