"Ankara-Moskova ortaklığı 'çat diye kırılabilir'"

İdlib, Türkiye-Rusya ilişkilerinde iplerin kopmasına ve gerilimin silahlı çatışmaya evrilmesine yol açar mı? Dr. Kerim Has, Ankara-Moskova hattında tırmanan İdlib gerilimi ve çözüm arayışını DW Türkçe’ye değerlendirdi.

Suriye rejiminin muhaliflerin son kalesi olarak nitelendirilen İdlib’e yönelik kapsamlı bir askeri operasyona hazırlanması, Türkiye ile Rusya arasında gerilimi artırıyor. Ankara-Moskova hattındaki son gelişmeler hakkında DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Rusya uzmanı Dr. Kerim Has, son dönemdeki yakınlaşmaya rağmen taraflar arasında güvensizliğin hakim olduğuna dikkat çekti, tek bir krizle “zorunlu ortaklığın çat diye kırılabileceğini” söyledi.

Has, “İdlib’de askeri çatışmalar arttıkça Türk askeri bir yol ayrımı ile karşı karşıya kalacak. Çünkü Türkiye Rus tarafını seçerse, silahlandırdığı muhaliflerin hedefi olabilir, Rus tarafını seçmezse de, ne Astana kalır, ne başka bir şey kalır, yeniden bir kriz ortamına girilir” değerlendirmesini yaptı. Dr. Kerim Has’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: İdlib’deki gerilim ışığında Türkiye-Rusya ilişkilerinde gelinen noktayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Kerim Has: Ankara-Moskova hattında zorunlu, güvensizliğin hakim olduğu, çok kırılgan, bir kriz ile çat diye kırılabilir bir ortaklık mevcut. İlişkilerin üzerinde birden fazla Demokles’in kılıcı var. İdlib meselesi aşılsa bile sonrasında Suriye bağlamında Kürt meselesi ve Afrin-Azez-Cerablus hattında Türk ordusunun mevcudiyeti konuları var.

Oysa Türkiye’deki kimi yorumcular Batı ittifakı ile ters düşen Türkiye için Rusya’nın alternatif olabileceğini savunuyordu. Bu gerçekçi bir beklenti mi?

Ne Rusya Türkiye için bir alternatif ne de Rusya’nın Türkiye’yi stratejik ortak olarak görmek gibi bir isteği var. Rusya, Türkiye ile ilişkileri, Batı içerisinde bir çatlak oluşturmak, konsensüse dayalı NATO’daki karar alma süreçlerini olabildiği ölçüde dejenere etmek için kullanıyor, aynı zamanda Suriye’de istediğini elde etme konusunda da ilerliyor. Türkiye ise Rusya ile yakınlaşmasını Batı’ya karşı şantaj aracı, kaldıraç olarak kullanmaya çalışıyor. Gerçi bunda da pek başarılı olduğu söylenemez…

Esad rejiminin İdlib’e askeri harekatının önlenmesi konusunda, Türkiye’nin Rusya’yı ikna etmesi zor görünüyor. Öte yandan, Türkiye’nin muhalif gruplarasilah ve cephane sevkiyatını arttırdığı yönünde de haberler var. Gerilim tırmanıyor mu?

Eğer bu haberler gerçekten doğruysa Moskova Türk -Rus ilişkilerini bir dondurucuya atıp, İdlib dosyasını bir an önce kapatmak için operasyonu gerçekleştirir. Çünkü bugün daha dar kapsamlı bir operasyon, altı ay sonra daha büyük kapsamlı olmak durumunda kalabilir, hele Türkiye, nihayetinde kimin eline geçeceği bilinmeyen bir şekilde silah yardımı yapıyorsa, çatışmaların yol açacağı insani trajedi de artar. Bu Türkiye açısından büyük riskler içerir. İdlib’de askeri çatışmalar arttıkça Türk askeri bir yol ayrımı ile karşı karşıya kalacak. Çünkü Türkiye Rus tarafını seçerse, silahlandırdığı muhaliflerin hedefi olabilir, Rus tarafını seçmezse de, ne Astana kalır, ne başka bir şey kalır, yeniden bir kriz ortamına girilir. Uçak krizi döneminde uluslararası basında Türkiye’nin yönetici eliti konusunda çokça tartışılan hususlar vardı, bunlar yeniden gündeme gelebilir.

Rusya açısından İdlib, Türkiye ile askeri ihtilaflara yol açabilecek kadar önemli bir stratejik öncelik mi?

Rusya Türkiye ile çatışma istemez. Ama diyelim Rusya bir iki ay daha bekledi, ama nihayetinde “Türk ordusu İdlib’den çıksın, operasyon başlayacak” diyecek. Wall Street Journal’a yazarak, Batı’dan destek isteyerek bu operasyon engellenemez ki. AB zaten askeri bir güçle Rusya operasyonunu engelleyemez, ABD’nin de umurunda değil. Kimyasal saldırı olsa bile yapacakları operasyon Rusya’nın planlarını rafa kaldıracak bir operasyon olmaz, daha önce yapıldığı gibi sembolik, ya da sembolik olmanın bir tık ötesinde olur.

Bazı uzmanlar, İdlib konusunda tırmanan gerilimin, üçüncü dünya savaşını tetikleyebilecek bir risk taşıdığına dikkat çekiyor…

Hepimizin yazamadığı, yazmak istemediği senaryo işte bu. Ben niye o senaryo zorlanıyor anlayabilmiş değilim. Türkiye’nin desteklediği gruplar savaşı kaybetti. Bunu artık kabul etmek lazım. Evet süreçten en zararlı çıkan Türkiye gibi gözüküyor, ama zararın neresinden dönerseniz kardır. Eğer çatışmalar artarsa bu zarar çok daha büyük olacak. Ankara hemen İdlib’den Türk askerlerini çekip, sınır güvenliğini sağlayabilir. Esad Yönetimi ile de meclis başkanı düzeyinde ya da partilerden oluşturulacak bir komisyon, kurul yoluyla temas kurulabilir. Aynı zamanda İdlib’de cihatçıların, teröristlerin etkisiz hale getirilmeleri veya silahlarını bırakmaları konusunda zorlayıcı bir pozisyon takınıp, insani kriz yaşanmaması için çaba gösterebilir. Bu durumda tüm dünya da Türkiye’nin yanında durur.

Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya’dan üst düzey bürokratlar İstanbul’da bir araya geliyor. Lavrov da yine Cuma günü Berlin’de temaslarda bulunacak. Almanya’nın son dönemde İdlib konusunda Türkiye’ye destek açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Almanya ile Rusya arasında cihatçı tehlikenin elimine edilmesi konusunda çok bir görüş farklılığı olduğunu zannetmiyorum. Rusya cihatçıları Türkiye’ye süpürmek istemiyor, cihatçıları “yerinde halledeceğim, öldüreceğim” diyor. Kaldı ki Rus tarafı Türkiye’nin Suriyeli mülteciler meselesini yeniden AB ile ilişkilerinde bir pazarlık kozu olarak kullanılmasını da istemiyor. Mülteci akının tekrardan Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde bir koz olarak kullanılması demek Türkiye’nin tekrardan Batılı ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi demek. Rusya, Türkiye’yi tam kendisine muhtaç hale getirmeye çalışırken böyle bir şey istemez…

Türkiye’nin Suriye konusunda ulusal güvenliğine tehdit olarak nitelendirdiği bir diğer önemli konu da PYD. Rusya’nın bu konudaki tavrı nedir?

PYD konusu şu anda konuşulmuyor. Ancak İdlib meselesi Türkiye- Rusya ilişkilerinde bir krizle halledilirse o zaman Moskova’da Türk ordusunun Afrin- Azez- Cerablus hattından çıkması için PYD’nin teşvik edilmesi gündeme gelebilir. Bu bir kart olarak duracak orada. PYD tabii ki Rusya’nın stratejik bir ortağı değil, ABD gibi sahada ve siyasi olarak PYD’yi bir ortak olarak değerlendirmiyor ama bir kaldıraç olarak devreye girebilir.

Son dönemde ABD yönetimi de artan baskısıyla Türkiye’yi bir tercih yapmaya zorluyor. Türkiye’nin S400 füze savunma sisteminden vazgeçmesi halinde, bu Rusya-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiler?

Moskova, Türkiye'nin vazgeçme ihtimalini düşük görmüyor zaten. Şu anda yaşanan şu: Türkiye’nin dört kolu var Rusya, Almanya, İngiltere ve ABD bu dört koldan Türkiye’yi çekiyor. Çünkü Ankara’nın açıkları var ve bu güçler mümkün olduğu ölçüde bu açıkları kendi çıkarları için kullanmaya çalışıyor. Ya dört büyük güç çektikleri bu kolları rahatlatacak, biraz serbest bırakacak ya da bir noktada ipler kopacak…

Değer Akal, Berlin, DW Türkçe