Ramazan - 21

Duanın vakti geldiyse bu ibadeti kaçırmamalıyız

Duayla acziyetimizi hissedip Allah'ın (cc) sonsuz kudretine sığınırız. Bizi aşan olaylar karşısında O'nun sonsuz gücüne dayanır, O'ndan yardım ister, O'na râm oluruz. Resulullah "Dua ibadetin kendisidir." der.

Bazı olaylar vardır ki; o vakit geldiğinde duanın zamanı da gelmiştir.

Güneş ve ay tutulduğunda (küsûf ve husuf) namaz kılar, kuraklık hali ortaya çıktığında ise dua ederiz. Bu, güneş ve ay tutulmasından korktuğumuzdan ya da yağmur yağmasını Allah'tan (cc) talep ettiğimizden değildir. Dua ve namazı bu durumlardan kurtulmak için yapmayız. Asıl olan bu durumlar ortaya çıktığında namazın ve duanın vaktinin de gelmiş olmasındandır. Tıpkı öğlen namazını kılmak için vaktin girmesi gibi. Nasıl abdest duaları abdest alınırken okunur. İşte bazı durumların ortaya çıkması da belli duaların vaktinin geldiği anlamını taşır. Yoksa güneş ve ay tutulmasının ne kadar süreceği astronomik hesaplarla önceden bellidir. Kuraklıkta yağmur namazı (istiska)'nın ve duasının vakti de böyledir. Biz hem bu vaktin girmesiyle birlikte ellerimizi açar kulluğun gereğini yapar, hem de cemal ve celal sahibi Allah'tan (cc) bize yardım etmesini isteriz.

Dua bir kulluğun göstergesi ve nişânesidir. Allah (cc) kulunun isteğini isterse dünyada isterse ahirette kabul eder (ya da etmez). Kul kendisine neyin hayırlı olacağını bilemez. Karşılaştığımız olaylar, maruz kaldığımız durumlar bazı ibadetlerin ve duaların vakitleridir. Belaların gelmesi yaşanan tabiat olaylarıyla birlikte musibetlerin kapımızı çalması da bazı duaların vakitlerinin girdiğini gösterir. İnsan yaşadığı deprem, fırtına, sel gibi vakaların ardından bir kez daha acizliğini anlar ve ellerini kaldırdığı Mevla'ya (cc) acizliğini iletip O'ndan başka sığınılacak kapı olmadığını yineler. Böylece bir kez daha Cenab-ı Hakk'ın dergâhına sığınılır. Çok dua edildiği halde belaların kalkmaması, yenilerinin geliyor olması, duaların kabul olmadığı gibi bir anlama da gelmez. Çünkü duanın hem bu dünyaya hem de öbür dünyaya bakan yönü vardır. Mevla'nın ne takdir ettiğini bilemeyiz. Bize düşen hal ve hareketlerimizle, en güzel ifadelerle ızdırabımızı Yaradan'a aktarmak ve tek yardımın O'nun yapabileceğini kalbimizde tasdik etmektir.

Musibet anında hangi dua yapılabilir?

İnna lillahi ve inna ileyhi râciun. Allahümme ındeke ehtasibu musi'beti fe'curnî fi'ha ve ebdilnî biha' hayren minha ev inna lillahi ve innâ ileyhi ra'ciun. Allahümme curni' fi musi'beti' ve ehlif-li' hayran minha.

Biz Allah'a aitiz ve O'na dönmekteyiz. Allah'ım, bu musibetin sevabını Sen'in katından umuyorum; bundan dolayı beni mükâfatlandır ve bunun yerine bana daha hayırlı olanı ihsan et. (Veya) Biz, Allah'a aitiz ve O'na dönmekteyiz. Allah'ım, bu musibetimde bana ecr, mükâfat lütfeyle, sonra da bundan daha hayırlısını ihsan et.

Dualarımız ile Rabb'imizle konuşuruz

Mü'min Allah'a yalvarmakla, tazarru ve niyazda bulunmakla aslında O'nunla gizlice konuşmuş olmaktadır. Bu da bütün kendi güç ve kuvvetinden geri durma manasına gelir. Mümin yaptığı dua ile adeta "Sadece ve sadece Senin güç ve kuvvetine sığındım Allah'ım!" demektedir. "Allah'ım! Bütün şer güçlerin şerrinden, hile ve tuzaklarından Sana sığınıyorum" demenin yanı başında, "Nefsimin şerrinden de Sana sığınıyorum." demiş olmaktadır. Böyle bir duada bulunma bu manaları ihtiva ettiği gibi bir de "Allah'ım! Eğer Sen muhafaza buyurmazsan hiç kimse beni koruyamaz." manasını da içerir. Bu da doğrudan doğruya O'ndan O'nu istemek demektir.


Antalya'da yaşayan yabancılar yardım dağıttı

Onbir ayın sultanı Ramazan'ın bereketi Antalya'da yaşayan yabancıları da etkiledi. Yardımlaşma ve dayanışmanın zirveye çıktığı Ramazan ayında farklı ülkelerden Antalya'ya gelen yabancılar da kapı kapı dolaşıp Ramazan paketi dağıttı. Yabancılar, ayrıca yardıma muhtaç ailelerle sohbet edip dertlerini dinledi.

Antalya Kültürlerarası Diyalog Merkezi (AKDİM) vasıtasıyla Türk insanını yakından tanıyan yabancılar, Ramazan'da fakir ve yardıma muhtaç ailelere konuk oldu. İftar vaktinden birkaç saat önce Antalya'nın varoşlarında yaşayan ve yardıma ihtiyaç duyan insanların evlerine konuk olan yabancılar hem dert dinledi hem de Ramazan paketi dağıttı.

İhtiyaç sahiplerinin dertlerine merhem olur düşüncesiyle yardım paketi hazırlayanlardan biri de Rus Larisa Çeyik. "Allah'tan tek dileğim var. Yardıma muhtaç insanlara herkesin yardım ettiğini görebilmek." diyen tıp doktoru Larisa Çeyik, fakir mahalleleri gördükçe duygulandığını ve kalbinin parçalandığını ifade etti. Fakirlere yardım edildiğinde onların gözünde gördüğü ışıktan dolayı mutlu olduğunu anlatan Larisa Çeyik, "Fakirleri sevindirmek, yardım etmek, onların gözünde o mutluluğu o ışığı görmek bizim için son derece sevindirici bir davranış. Allah'tan dileğim, herkesin muhtaç ailelere yardım etmesidir. Ama bu yardımların, sadece Ramazan ayında değil senenin her günü yapılması gerekiyor." diye konuştu.

AKDİM gönüllüsü yabancılardan Alman Margot Schombel ise Türkleri tanıdıkça daha çok sevdiğini belirtiyor. Daha önce Antalya'nın her tarafının 5 yıldızlı otellerden oluştuğunu sandığını ve fakir insanların varlığından haberdar olmadığını söyleyen Margot Schombel, "Antalya'da bu kadar fakir insan olduğunu tahmin etmiyordum ve bu kadar fakir mahallelerin olduğunu bilmiyordum. Muhtaç ailelere yardım etmek çok güzel bir duygu. Bize bu mutluluğu yaşattığı için AKDİM'e çok teşekkür ederiz." şeklinde konuştu.

AKDİM Genel Sekreteri İbrahim Gundak, yabancıların kendi paralarıyla aldıkları gıda paketlerini fakir insanlara dağıtmak istediklerini ve AKDİM'in bu konuda yabancılara yardımcı olduğunu belirtti. İbrahim Gundak, "İhtiyaç sahibi aileler kapılarında AKDİM gönüllüsü Alman, Rus ve Avusturyalı vatandaşları görünce oldukça şaşırıyor. 'Bizi nereden buldunuz' ve 'Bizim yardıma ihtiyacımız olduğunu nerden biliyorsunuz' sorusuyla karşılaşıyorlar. AKDİM olarak biz daha önce araştırıp aileleri tek tek belirledik. Bu gibi güzel organizasyonlarda Anadolu insanı ile buraya yerleşmiş yabancı dostlarımızı sık sık bir araya getirmeyi düşünüyoruz." dedi.


Kınalıadalı Ermeniler Müslümanlara iftar verdi

Kınalıada S. Krikor Lusaroviç Ermeni Kilisesi tarafından düzenlenen iftarda diyalog ve kardeşlik mesajları verildi. 500'den fazla kişinin katıldığı ve kilisenin karşısında yer alan spor salonunda düzenlenen iftara, iki dinin temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Menüde, çorba, pilav ve et sotenin yanı sıra iftar tabağı yer aldı. Program Kınalıada Camii imamı Cemalettin Pektaş'ın yaptığı duayla sona erdi. Törene iki dinin temsilcilerinin verdiği birleştirici ve kardeşlik dolu mesajlar damga vurdu.

Kınalıada S. Krikor Lusaroviç Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Levon Sadyan, "Hangi dinden, milletten olursak olalım; aynı Allah'a inanıyoruz." dedikten sonra, Başbakan Erdoğan'ın sözlerini hatırlattı: "Paylaşırsak hepimiz kardeş oluruz."

Adalar Müftüsü Faruk Tut ise iftardan önceki gün bir sinagogda iftar yaptıklarını belirterek, "Artık insanlar birtakım tabuları yıkarak bu güzel dünyada beraber yaşayacağını göstermiş oluyor." sözlerini kullandı. Ev sahipliğini yürüten S. Krikor Lusaroviç Ermeni Kilisesi'nin başrahibi Tatul Anuşyan ise "Bu toprağın insanlarının dostluk, beraberlik, sevgi içinde yaşadığını göstermek istedik. Bu ülkenin havasını binlerce yıl beraber soluduk. Biz de büyük oruç döneminde 'sevgi sofraları' kuruyoruz. İftar sofraları, sevgi sofralarıdır." diye konuştu. Diyalog iftarının en dikkat çeken konuşmasını ise Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu yaptı. Konuşmasını 'laiklik' eksenine oturtan Farsakoğlu, kimi davetlilerin tepkisini çekti.


Çocuk terbiyesinin en güzel mevsimi Ramazan'dır

Ramazan'a dair en güzel hatıralar çocukluk yaşlarından geliyor. İlk iftarlar, ilk sahurlar, gizlice oruç bozmalar, susuzluğa sabretmeler... Çocukların en etkili ve kalıcı öğrenme yolu görme, model alma olduğu için, aile içinde yaşanan Ramazan heyecanı ve coşkusu, kişinin tüm hayatına tesir edebiliyor.

Çocuklara ibadeti, orucu, namaz kılmayı, Kur'an okumayı sevdirmek için özel muameleler yapmak da önemli, ama sadece bir ay değil yılın her günü ev içinde doğal olarak yaşanan uhrevi hayat ve güzel ahlak örneği bir ortam çocukların ruh dünyasında yer ediyor. Çocuklar için yazdığı birçok hikâye ve şiiri bulunan eğitimci Zarife Canan da, ailenin inandığı değerleri kendi hayatına aksettirerek örnek olmasının en etkili terbiye metodu olduğunu söylüyor. Bunun için Ramazan'ın en güzel mevsim olduğunu ifade eden Zarife Canan, "İnsanı insan yapan dört unsur vardır: Zeka ve fikir terbiyesi, ruh terbiyesi irade terbiyesi, ve dil terbiyesi. Ramazan'da bunların hepsi bir arada yaşanıyor." diyor.

Zarife Canan'a göre, zeka ve fikir terbiyesinden kasıt çocuğun müşahede etmesi, bunlardan kendi fikir ve yorumlarını çıkarması ve karar verebilme kapasitesinin gelişmesidir. Çocuk doğru, yanlış gibi yargılara duyu organlarıyla aldığı mesajlardan çıkaracağı neticelerle ulaşır. Ruh terbiyesi, çocuğun hayatta başına gelen olaylara karşı dirençli olması, yıkılmaması ve en doğru durumu sergilemesidir. İrade terbiyesi, duygularını zapt etmesi, iradesini kontrol etmesi aklına gelen her şeyi istediği zaman yapamayacağını öğrenmesidir. Dil terbiyesi ise, neyi nerede nasıl konuşacağını bilmesidir. Terbiyenin en güzel mevsiminin Ramazan olduğunu belirten Zarife Canan şöyle konuşuyor: "Çocuklar, ailede yaşanan manevi iklimi müşahede ederek zeka ve fikir terbiyesini alır. Dile, göze, kulağa, hür türlü azaya oruç tutturulur bu ayda. Kulağıyla okunan Kur'anları duyar. Sadakaların, zekatların, iftar davetlerinin verildiğini görür. Misafir ağırlamayı öğrenir. Teravihte namaz kılmayı ve cami adabını görür. Ramazan, sabır ayıdır. Karşınızdaki sizi deli etse bile 'oruçluyum' deyip sustuğunuzu fark eder evladınız. Ramazan bize Cenab-ı Hakk'ın 'Rab' olduğunu hatırlatır. Özgür olmadığımızı, sınırlarımızın olduğunu gösterir. Eskiden büyükler sahura kundaktaki bebeklere kadar bütün aile fertlerini kaldırırmış, bereketinden istifade etsin diye. Bütün şartlarına riayet ederek önce bizim yaşamamız, çocuğumuza da her anını yaşatmamız lazım. Böyle bir atmosfer içinde çocuklara sevdirmek için özel bir gayrete girmeye gerek bile kalmaz."

Zarife Canan, Ramazan'ı 'manevi yoğunluğun fırtına gibi estiği bir ay' olarak tanımlıyor. 6 kız, bir oğul annesi olan Canan, onları hem örnek olarak hem de teşvik ederek terbiye etmeye çalıştığını anlatıyor. Çocukların, yılın her günü Ramazanlaşan bir aile ortamında büyütülmesi gerektiğini vurgulayan Canan şunları söylüyor: "Her sene bir ay oruç tutuyoruz, ama aslında bütün ömrümüzün Ramazan havasında geçmesi lazım değil mi? Ramazan'da gıybet yasak da Ramazan'dan sonra serbest mi? Ramazan'da sabırlı olacağız da diğer zamanlarda olmayacak mıyız? Kur'an'ı Ramazan'dan sonra okumayacak mıyız? Her günümüzü Ramazan'ın Kadir Gecesi'ni yaşadığımız gibi şuurlu, duyarlı, iman ve ibadet üzere yaşamamız lazım. Biz bunları kendimiz yaşarsak çocuklara ayrıca bir şey yapmaya gerek yok ki, o zaten görecektir. Ramazan'da kendimize verdiğimiz çekidüzeni devam ettirmek için Cenab-ı Allah yıl içinde başka fırsatlar da veriyor."



Oruç seni gün gibi gönlü aydın, canı saf bir hale kor. Sonra da padişahla buluşma bayram gününde varlığını kurban eder, seni varlıktan ve benlikten kurtarır.
Hz. Mevlâna (k.s.)





Allah'ım, hiç kuşkusuz, sen, dünyam için de, ahiretim için de yararlı olanı biliyorsun. O halde, ihtiyaçlarım hususunda lütufkâr ol bana. Amin.


İttifaksız işler çatısız bina gibidir

İp, ip olarak kopar ve hiçbir şey ifade etmez. Birleşip halat olduklarında bir kıymete ulaşırlar. İttifak' halat olma demektir. Allah, her türlü başarıyı ittifakla bütünleşenlere va'deder. Oruç, Reyyan kapısından cennete götürür; sadakat da bir başka kapıdan cennete götürür. İttifak, ise en önemli bir başarı vesilesidir ve muvaffakiyete götürür.

Zaten, akıllı kimseler bunca haricî ve dahilî düşmanlara karşı ittifak etmeden başka çare düşünmezler. Bu işe bir de Allah'ın inayet bakışı var ki o her şey demektir. Bina için temel atar, duvar çıkar, pencere takar, derken çatıyı çatarsınız. İşte, içtimaî yapınızdaki çatı da Allah'ın tevfikidir. İttifaksız ve tevfiksiz hizmetler çatısız bina gibidir. Bu çatı, çok önemlidir. İnsanlar, şahsî ibadet ve tâatlerinde ne kadar ileriye giderlerse gitsinler, ittifakları yoksa sürtüşür, kokuşur ve dağılırlar. Allah, ittifakı meyve ve sebzeyi verdiği gibi vermez; onu bizim irademize bağlamıştır. İttifakı yaratacak yine Allah'tır, fakat sebep olarak bizim cehd ve gayretimiz çok önemlidir.



İRMİK TATLISI

Malzemeler

1 kg süt, 250 gr şeker, 130 gr irmik, süslemek için yeşil fıstık, tane fıstık, tarçın, hindistan cevizi

Hazırlanışı

{flv width="280" height="220"}irmik_tatlisi{/flv}

Kaynak: ZAMAN