Ilıcak 500 milyar dolar ihracat için “Rusya modelini” önerdi
Rus Türk İşadamları Birliği’nin (RTİB) organize ettiği “Zirve Toplantısı”nın konuğu Rönesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erman Ilıcak, Türk iş dünyasının başarılı olabilmesi için yapılacakları değerlendirdi.
Moskova Marriott Royal Aurora Hoteli’nde düzenlenen toplantıya Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin, Elçilik Ticaret Başmüşaviri Atilla Kızılarslan, Ticaret Müşaviri Hakkı Karabörklü, RTİB Başkanı Naki Karaaslan, TUSKON Rusya Temsilcisi Ali Tırnava, ayrıca Türk diplomat ve iş adamları katıldı. Yaklaşık 300’den fazla katılımcının bulunduğu toplantıda konuşan Karaaslan, Rönesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ilıcak’ın her iş adamı için örnek bir model olabileceğini belirtti. Bu bağlamda Türk-Rus ticari ilişkilerindeki 100 milyar dolarlık hedefe ulaşmak için doğru analiz ve fazla çalışmaların yapılması gerektiğine işaret eden RTİB Başkanı, “Bu işi sistematik hale getireceğiz. Bölgelere açılmamız şart. Bölge valileri iş adamı gibi davranıyor. Yabancı yatırımcının gelmesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Rusya artık değişti, iş adamlarımıza bunu anlatmamız lazım.” diyerek büyük Türk firmalarını Rusya’da yatırım yapmaya davet etti.
Büyükelçi: Rusya’da kalıcı olmamız lazım
Rusya’da müteahhit sektöründe Türk iş adamlarının başarı sağladığını belirten Büyükelçi Sezgin, “Bizdeki kayıtlara göre müteahhit sektörümüz 1989 yılından itibaren faaliyete başlamış ve yaklaşık bin 300 proje gerçekleştirdi. Tabii bu bizdeki rakam, kayıtlarımızda olmayan bir çok projenin olduğunu biliyorum. Bu düşük rakam ve Nisan 2013 tarihine kadar yaklaşık 40 milyar dolarlık iş tamamlandı. Bugün kaba inşaatı Ruslar kendisi de yapabiliyor. Mühendislik girdisi ise bugün önem arzediyor. Türk firmaların buna yönelmesi gerekiyor, ki öyle de oluyor. Rusya gibi büyük coğrafyada Türk müteahhitlerimiz çeşitli bölgelerde faaliyet gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda Rusya’da çok sayıda etkinlik olacak, örneğin 2018 yılı dünya futbol şampiyonası. Rus tarafıyla yaptığımız her toplantıda şirketlerimizin ilgisini her vesileyle dile getiriyoruz.” dedi.
Rusya’nın yeni atılımlarında Türk müteahhitlerinin pay sahibi olması gerektiğine işaret eden Sezgin, “Rusya’da kalıcı olmamız lazım. Toplumdan topluma ilişkiler önem arzediyor. Burada sivil toplum örgütlerine iş düşüyor. Örneğin iki ülke arasındaki Toplumsal Forum var. Sayın Ilıcak bu forumun Türk kanalı üyesi. Onun bu kuruma önem verdiğinden eminim. Genellikle siz iş adamlarımızın Türk-Rus ilişkilerinin gelişmesine önemli katkı sağladığı için kendimi mutlu bir büyükelçi gibi hissediyorum.” dedi.
**
Ilıcak: Rus oligarkları gibi ben de kendimi riske attım**
Daha sonra kürsüye çıkan Ilıcak, 20 yıldır Rusya’da çalıştıklarını anlatarak, “Rusya’ya Enka ile inşaat mühendisi olarak geldim. 1985-90 yıllarında ODTÜ’de okudum. Okul yıllarında Enka’da part time çalıştım. Irak, Libya’dan sonra 1992 yılında Minsk’e (Belarus’un başkenti) geldim. 1992-1995 yılları Rus oligarklarının doğuş tarihleri, Rusya’nın değişim yaşadığı yıllar. Genç idiler ve riske atıldılar. Ben de 1994 yılında şansımı denemek istedim. Kolay bir karar değildi, çünkü fazla birikimim yoktu. Ailem için de kolay değildi, anne ve babam mütevazı insanlar, riski almaz. İlk anne ve babama anlattığım zaman, annem üst komşumuzun bize gelmek istediğini söyledi. Meğerse komşumuz kadın psikolog imiş (gülerek). Neyse konuştuk onunla ve ikna ettim. Sonra çantamı alıp St.Petersburg’a gittim. Orada küçük bir otel odasından başladık işe. Ben, tercüman ve şoförüm vardı. Büyük cesaretle yola çıktık. Başlangıçta küçük işleri yapıyorduk. Kadromuzu gazete ilanlarından kurmaya başladık. Ne tesadüf ki halen bir çoğuyla beraber çalışıyoruz. Hani derler, Allah karşınıza iyi insanlar çıkarsın.” dedi.
Orta halli ailelerin eğitimli evlatları kadromuzu zenginleştirdi
St.Petersburg’da 1990’lı yıllarda küçük bir tadilat işiyle yola çıktığını anlatan Ilıcak, “O yıllarda 5-10 milyon dolarlık işler vardı, ama sayısı fazlaydı. Ama banka mektubu veremediğim, kadro olamadığı, yeterlilik ve geçmişim olmadığı için müteahhit olarak aldığım ilk iş 140 metrekarelik bir ofisin tadilat işi idi. Bu işlerle devam ettik. Kadrolaşma için Türkiye’de gazete ilanlarına başvurduk. İlanlar sayesinde çok değerli uzmanlar topladık. Sonradan anladık ki her şirektin bir kültürü varmış ve bizim kültürle, Türkiye’de büyük firmalardan gelen insanların iş kültürü arasında farklılığı gördüm. Onların yaklaşımıyla benim yaklaşımım farklıydı. Pazar da farklı idi. Sonra o arkadaşlarla bir yere varamayacağımızı anladık. Ama çözüm bulmamız gerekiyordu, çünkü bekleyen işler vardı. 1990’lı yıllara bakarsak Türk firmalarının yüzde 90’ı Moskova’daydı.
Türkiye’den orta halli ailenin eğitimli çocuklarını kendi saflarımıza kattık. Biz bu gençleri yakalamayı başardık. Ben de böyle ailenin evladıyım. İnşaat sektöründe insan değil, makineler genellikle ön planda oluyor. İnsan 4. yerde. Biz bu anlayışı değiştirdik. Biz güzel insanları Türkiye’den getirmeye başladık. Bu arkadaşlar bizlerle beraber yetişmeye başladı. Onlar bize çok şey kattı. Böylece hızlıca büyümeye başladık. 1998’ta patlak veren krizden Rusya çok etkilendi. İnşaat sektörü dahil. Bir çok işveren bankadan kredi alamadığı için inşaat projelerini ertelemek zorunda kaldı. O dönem bir çok Türk firması Rusya pazarından çekilme kararı aldı. Alarko bunlardan biri idi. St.Petersburg’ta Alarko çok kuvvetli idi. Onlar çekilirken, yetiştirdiği 40-45 değerli arkadaşı bize bıraktılar. Alarko’ya minnetdarım, onların sayesinde küçükken orta çapta müteahhit haline geldik. Ekonomik anlamında hem Rusya hem de Türkiye’de o yıllar da zor idi. Siyasi ilişkiler de bugünkü gibi balayı değildi. Rusya’ya giriş yapmak bile zor idi. Kapıda bekletiyorlardı bir köşede, amaç bir daha gelmemek. İşçi vizesi almak da zor idi. Allah’a çok şükür o engeller kalktı. Ciddi bir ayrıcalığımız var.” dedi.
15 arkadaşı yönetici ortağı yaptık
1998’ten sonra Rusya’da çalışmalarını artırdıklarını belirten Rönesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı, 2000’den sonra Moskova piyasasına girdiklerini hatırlatarak, “Herkes Moskova’dan çıkarken biz burada ofisimizi kurduk. 2008’e kadar bu büyüme devam etti. 2008’e geldiğimiz zaman ciromuz 1 milyar dolardı, 14 bin çalışanımız vardı. Yaşım da 40 idi, şirketin 15 yaşı vardı. Bizim için hayallerin ötesinde bir noktaydı. 1998 krizi bizim için dönüm noktası oldu, binlerce işçi çıkarabilirdik. Biz arkadaşlarla Türkmenistan’a gittik. Daha sonra Libya’da çalışmaları başlattık. 200 kişi Enka’dan ayrılarak bize geldi. Ardından Türkmenistan’dan büyük işler aldık. Daha sonra arkadaşlarla bir çok Asya ülkesine gittik. Çok iyi analiz ettik. Bu arada Rusya pazarı tekrar düzelmeye başladı. 2002’den sonra elimize geçen paraları St.Petersburg’ta gayrımenkule yatırmaya başladık. Türkiye’de ticaret merkezlerine yönelik yatırımlar yaptık. Rusya’daki çalışmalarda 10-15 arkadaşımızı yönetici ortağı haline getirdik. Genel kardan pay sistemini kurduk. 2013 yılına geldiğinde 1,5 milyar dolar gibi bir büyüklüğe ulaştık. Şu anda 18 bin çalışanımız var. Toplam yaklaşık 30 bin çalışanımız var. İki şirketimiz var. Rönesans İnşaat olarak yaklaşık 2,5 milyar dolar cirosu var. Gayrımenkul olarak baktığımızda 2,5-3 milyar dolar oluşturduk. Bunun 1 milyar dolarını Rusya’da yapmışız, 2 milyar dolarını da Türkiye’de oluşturduk.” dedi.
Her seferde seçtiğimiz bir kişi ile imparatorluk kurduk
Bu başarıların arkasında kendi kadrosunun muazzam rol oynadığına dikkat çeken Ilıcak, “Kadroyu kurarken, arkadaşları takıma eklerken kritik rakamımız 1 idi. Her defasında kazandığımız o birer kişilerle bu noktaya geldik, imparatorluk yapıyı kurduk. Böyle 30 arkadaşımız var, onların da 150 kişilik kadrosu görev başında. En tepedeki 50 kişilik takıma A Takımı, onun altındaki ise B Takımı. Bugün Rusya’da yaklaşık 30 bin kişilik Türk nüfusumuz ve 6 bankamız var. Sanayide ciddi bir konumumuz var. İnşaat sektörünün zirvesinde hep Türkler var. Burada oluşturduğumuz Rus modelini benzer şekilde başka ülkelerde de gerçekleştirirsek kazanırız. 500 milyar dolarlık hedefe ulaşırız.” dedi.
Rusları hep olumlu görerek çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Ilıcak, Rusların da Türklere yönelik olumlu görmeye başladığını anlattı. Ilıcak, Türk firmaların Rusya’ya gelmesi için yardımcı olacaklarını ifade ederek, “Türkiye’yi her platformda anlatmamız lazım. St.Petersburg Ekonomik Forumu’nu herkese anlatmaya çalışıyoruz. Orada katılan üst düzey Türk iş adamları ile Rus meslektaşlarının ilişkileri kurması önemli. Her şey ilişkilerle başlar. Rusya ile ilgili yanlış önyargılar var. Rusya olmazsa olmaz bir pazarımız. Rusya hepimiz için ikinci bir doğuş oldu. Elif Şafak’ın çok güzel bir yazısı var: 3 çeşit insan var. 1-Orda doğanlar, yerleşik ve kendinden emin insanlar. 2-Göçmenler. Geçmişiyle ilişkisini kesip Rusya’ya göçen Kafkasyalılar gibi. 3-Sürgündekiler. Bunlar bazen gönüllü, bazen de zorla gelir. Biz de aslında biraz sürgündekiler gibiyiz. Türkiye’de yapamadığımızı burada yaptık. Rönesans olarak ikinci doğuşumuz oldu. Bunu da aşarak Rusya’da yerleşmemiz lazım.” çağrısında bulundu.
Yaptığımız 600 kontraktan 599’ı yabancı
Rusya’da yabancılarla iş yaptığını anlatan Ilıcak, “Rusya’da tüketilen bira fabrikalarının yüzde 60’ını biz yaptık. 16 tane fabrika. Bunların arasında Efes Pilsen yok. Efes Pilsen’i sevmediğimiz için değil. Zaten onu başka bir Türk şirketi yapacaktı. Biz işlerimizi başkalarından aldık. Türklere ait alışveriş merkezlerini de biz yapmadık. Oysa bu alanda biz dünyada üçüncüyüz. Rusya’da 80 tane alışveriş merkezi yaptık. İş verenlerimizden yüzde yüzü yabancı. Bugüne kadar 600 tane kontrat bitirdik. Bunlardan 599 tanesi yabancılarla oldu. Ekmeğimizi dışarıda arıyoruz. Sizlere tavsiyem, Ruslarla aynı dil ve frekansta olmamız lazım. Pazarımız Ruslar olması lazım. Sadece Türk firmalarıyla işlerimizi sınırlandırdığımız aman hiç bir yere varamayız. Ruslarla ne kadar beraber olursak o kadar da ilerleriz.” dedi.
Bir Türk iş adamının, “Burada ihale almak için inşaat firmaları bir birini yiyor mu?” sorusuna Ilıcak, “Elimizden gelen en iyisini yapmak önemli. Bunu yaparken de düşmanca tavır sergilemek asla çok yanlış olur. Ama sportmence yaparak onların da yaptığın saygı duyarak, onları kötülemeden kendimiz almaya çalışıyorsak en doğrusu bu. Kapalı bir külüp gibi çalışıyoruz. Dışarıyla bir şey paylaşmayız. Kendi içimizdeki arkadaşlarımızla paylaşırız. Kendi işimizi yaparak herkesle kıran kırana rekabet edeceğiz. Sonuçta Türkiye olarak kazanacağız.” yanıtını verdi.