"Rusya ve Türkiye, AB’den dışlanmanın öcünü almak istiyor"
Russia in Global Affairs dergisi genel yayın yönetmeni Fyudor Lukyanov, Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında Vladimir Putin’e Türkiye’yi Şanghay İşbirliği Örgütüne kabul etmelerini önermesini değerlendirdi. Rus uzmana göre Ankara’nın hamlesi, “NATO ittifakının krizde olduğu” ya da “Truva atının Şanghay ittifakına sokulma girişimi” olarak yorumlanabilir.
Türkiye’ni resmen ŞİÖ’de diyalog ortağı statüsü kazandığını hatırlatan uzman, Ankara’nın kısa sürede Şanghay’a üye olmasını beklemediğini ifade etti. Moskovski Novosti gazetesine konu ile ilgili bir makale kaleme alan Lukyanov, “Hindistan ile Pakistan arasındaki ilişkiler konusu ŞİÖ için çok daha önemli ve bu sorunun ne zaman ve nasıl çözüleceğini kimsenin tahmin etmesi mümkün değil. Fakat bölgesel ve küresel politikanın durumu bakımından bu konunun (Türkiye’nin ŞİÖ üyeliğinin) ele alınması dikkate değer” dedi.
Türkiye’nin NATO’nun önemli üyelerinden biri olduğuna işaret eden Lukyanov, “Batıda ŞİÖ’den NATO’nun ve Avrupa-Atlantik yapılarının karşıtı olarak söz ediliyor. Bu yanlış bir yaklaşımdır, çünkü ŞİÖ’nün görevi Batı’ya karşı tutum almaktan daha ziyade, kendi bölgesel yapısını oluşturup Batıyı “geçmektir.” Oysa yukarıda anılan yaklaşım var. Ankara’nın ŞİÖ’ye katılma arzusunu iki şekilde değerlendirmek mümkün: Bu olay ya Truva atının sokulması şeklinde algılanabilir, ya da bu, Kuzey Atlantik İttifakının kriz geçirdiğini ve müttefiklerin gözlerini başka yönlere çevirmeye başladıklarını yansıtıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ankara bağımsız dış politika vurgusu yapmak istiyor
Ankara’nın her alanda son derece aktif politika yürüttüğünü kaydeden Rus uzman, “Gerçek motivasyon büyük ihtimalle doğrudan Türk mantığıyla bağlı: Ankara hem “ayağa kalkmakta olan güçlerle” ilişkilerini, hem de ABD ile yapmakta olduğu diyalogda konumunu güçlendirmeyi umuyor. Washington ile ilişkilerinde oldukça soğuk ilişkiler döneminden sonra Türkiye Suriye’deki gelişmeler yüzünden ABD’yle yeniden yakınlaştıysa da, eskisi gibi bağımsız rota izlediğini vurgulamaya niyetlidir. Ankara’nın ŞİÖ’ye üye olması halinde bu örgütteki güç dengesi belirsiz yöne kaymış olur. Daha SSCB’nin parçalanması döneminde Türkiye, eskiden Türkçe konuşan Sovyet cumhuriyetleri olan devletlerin patronu olma yollarını arıyordu. ŞİÖ’ye üyelik buna yeni bir olanak, iki dev ülke olan Çin ile Rusya arasında sıkışmış Orta Asya ülkelerinin lideri olma olanağı yaratabilir. Tabii, bu gelişme sonucunda bütün ülkelerle ilişkileri bozulabilir, ama bu olasılık tamamen gerçekdışı da değil. Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün geçirmekte olduğu kriz nedeniyle Orta Asya ülkeleri bütün sorunlarıyla baş başa kalabilir.” dedi.
ŞİÖ bağlamında Çin-Türk ilişkilerine de kısaca değinen Lukyanov, “Gerçi burada bir nüans var. Pekin’in ŞİÖ çerçevesinde öncelikli görevlerinden biri, Çin’in Türkçe konuşan Xinjiang Uygur Özerk Bölgesinin ayrılıkçılık politikasını üye ülkeler tarafından kınamasını elde etmekti. Oysa Çin’deki Uygurlarla dayanışma halinde olup onların desteklenmesini Orta Asya’da önemli siyasi araç olarak gören güçler Türkiye’de her zaman vardı. Ankara ciddi olarak ŞİÖ üyesi olmak istiyorsa, bu destekten kesin olarak vazgeçmeli” uyarısı yaptı.
Türkler hayal ettikleri AB ile alay ediyor
Avrupa Birliği’ne “küskünlüğü” nedeniyle Türkiye’nin ŞİÖ’ye ilgi gösterdiğini belirten Lukyanov, “Erdoğan bunu açıkça söyledi. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda bulunduğu 10 yıl içinde AB ile yakınlaşmak için hem ülke içindeki reformlar, hem de dış ilişkiler bakımından reel girişimlerde bulundu. 2000 yıllarının ortasında ilişkiler yerinde saymaya başladı, kısa süre sonra, resmen kriterlere uymaması, fiiliyatta ise büyük Müslüman ülkeden korkudan dolayı Türkiye’nin Birleşik Avrupa’ya kabul edilmeyeceği belli oldu. Şimdiyse, bir yandan AB’de çöküş büyümekteyken, diğer yandan Türk ekonomisi hızla gelişmekteyken Ankara’daki politikacılar eskiden hayal ettikleri şeyle açıkça alay ediyor. Sözü edilen mülakatta Erdoğan, kim kimin kapısına geleceğine bakarız diye, Avrupa’nın şimdiki haliyle 2023 yılına kadar varlığını koruyabileceğinden şüphe ettiğini belirtti” şeklinde konuştu.
Rusya ve Türkiye AB’den ihmalin öcünü almak istiyor
Bu çerçevede Ankara-Moskova hattında yakınlaşmanın arttığını ifade eden Rus uzman, “İlginç şey: Avrupa’ya yaklaşım, bir bakımdan Ankara ile Moskova’nın bugün birbirine yakınlık hissetmelerinin bir etkenidir. Tüm görüş ayrıklarına ve Suriye’deki ihtilafa rağmen, Rusya ile Türkiye’nin yapısal olarak birbirine yakın olduğunu vurguladı. Yüzyıllar boyunca Avrupa mekanına ait ve Avrupa politikasına katılmış olan, fakat hiçbir bir zaman “çekirdekte” yer almalarına izin verilemeyen ve “gerçek” Avrupa’ya oranla hep “yabancı” diye algılanan iki büyük ve önemli ülke. Bugün Avrupa zayıfken ve durumu belirsiz iken bu iki gücün ihmal edildiklerinin öcünü almak arzusu var. Bu hedefe ŞİÖ çerçevesinde erişme ihtimali azdır, ama diğer formatlar da bulunur. Bu nedenle Suriye hususunda aralarındaki görüş ayrılığı uzun sürmeyecek” dedi.