Suriye’ye rağmen Rusya ve Türkiye stratejik ortak
BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’de dış askeri müdahaleye izin verecek 7. Madde’nin uygulanmasına karşı çıkan Moskova, Suriye lideri Beşşar Esed’in görevden ayrılması durumunda ortaya çıkacak yeni yönetimle ilgili endişelerini gidermeye çalışıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Temmuz’da gerçekleştirdiği günübirlik Moskova ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Esed sonrası ile ilgili öneride bulunduğunu, kendilerinin bunu düşüneceklerini söyledi.
Erdoğan’ın temaslarının ardından ABD Başkanı Barack Obama da Putin’i aradı ve Suriye’de durumun kötüye gittiği konusunda fikir birliğine vardı. Kremlin Basın Danışmanı Dmitri Peskov’a göre iki başkan krizin çözümüne yönelik pratik uygulama farklılıkları dışında hemfikir. Şam’da Milli Güvenlik Kurulu binasına yönelik saldırıda muhalefeti bastırmakla görevli üst düzey yetkililerin yaşamlarını yitirmesi Moskova’nın duruşunu bir kez daha gözden geçirmesine neden oldu.
Mart 2011’de çatışmaların başladığı günden bu yana askeri müdahaleye izin vermeyeceklerini açıklayan Moskova, Şam’da yönetim değişimine olumlu bakıyor. BM Güvenlik Konseyi Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın barış planı ve Cenevre Kararları çerçevesinde belirlenen yol haritasında ısrarcı olan Rusya, Esed sonrası bölgenin kendi nüfuz alanından çıkmasından endişe ediyor. Eski Sovyet ülkeleri dışında tek askeri üssü Tartus da bulunan Moskova, Suriye’nin ardından sıranın İran’a gelmesinden endişe ediyor. Nitekim Moskova, askeri müdahale ihtimalini net bir şekilde dışarıda tutmayan BM Güvenlik Konseyi kararını Çin’le birlikte veto etti. Bir gün sonra da BM gözlemcilerine ek 30 gün daha süre verilmesini öngören tasarıyı onayladı. Böylece daralan takvim bir ay daha ertelenmiş oldu.
Rusya, Suriye’de yaşanan gelişmeleri ekonomik kriz içindeki batılı ülkelerin yeni kaynaklara doğru nüfuz etme mücadelesi olarak okuyor. Rusya’nın Libya’da olduğu gibi çekimser bir tutum takınmaması anlamlı. Libya’da “haçlı seferi” düzenlendiği ve Moskova’nın “aldatıldığı” tezini savunan Putin artık Kremlin’de oturuyor. Meydanları ısıtan muhalif gösteriler sona ermiş, ülke seçim havasından çıkmış durumda. Ekonomik açıdan hayli toparlanan ülke, borç krizi ile boğuşan batılı ülkelere göre ayakları daha sağlam basıyor.
Erdoğan’ın Moskova ziyareti ile, Yukarı Karabağ, Kosova ve Kıbrıs’ta farklı bakış açısına sahip iki başkent, Suriye krizinde de farklı yaklaşım içinde olduklarını karşılıklı olarak teyit etti. Moskova, Suriye krizi dahil, diğer uluslar arası ve bölgesel sorunların Ankara ile ekonomik, ticari ve siyasi alanda stratejik ortaklığa doğru giden ilişkileri gölgelememesi için azami dikkat gösteriyor. Nitekim, Putin hem basın toplantısında hem de heyetler arası görüşmede Suriye ile ilgili tek cümle kurdu: “Türkiye’nin Cenevre eylem planını desteklemesini memnuniyetle karşılıyoruz.” Erdoğan da Suriye’de istikrar istediklerini, ülkenin bölünmesine karşı olduklarını, halkın iradesinin yönetime yansıyacağı bir Suriye arzuladıklarını ifade etti. Türkiye Başbakanına göre 18 bin insanın ölmesine ve evlerini terk etmek zorunda kalan on binlerce göçmenin durumuna kayıtsız kalınamaz.
Putin de konuşmalarında ikili ticaret hacminin bir önceki yıla göre yüzde 20’nin üzerinde artış sağlayarak 34-35 milyar doları bulduğunu, Rusya’nın Akkuyu’da 20 milyar dolarlık nükleer santral yatırımı yapacağını ve iki ülke arasında oluşturulan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin verimli bir şekilde çalıştığına dikkat çekti. Putin’e göre Türkiye’nin sağladığı kaliteli hizmet ve vize uygulamasında yapılan kolaylıklar nedeni ile 2011’de 3,5 milyon Rus turist Türkiye’yi ziyaret etti. İki lider daha önce belirledikleri 100 milyar dolarlık toplam ticaret hacmi hedefinin yakalanması için çalışmaların sürdürülmesi konusunda fikir birliğine vardı. Karşılıklı yatırımların geliştirilmesi için önemli adımlar atılırken, Denizbank’ı 3,5 milyar dolara satın alan Sberbank’ın CEO’su German Gref’le de Erdoğan ikili bir görüşme yaptı. Askeri, siyasi, kültürel alanda gelişen ilişkiler 2013 sonunda Göktürk uydusunun uzaya fırlatılması konusunda da işbirliği yapacak. Üçüncü ÜDİK toplantısı için takvim de belirlendi. Rusya Devlet Başkanı Putin ve hükümet üyeleri 15 Ekim’de Türkiye’ye çıkarma yapacak.
Rus uzmanlar da gelişen ikili ilişkilerin Suriye krizine feda edilemeyecek kadar güçlü olduğuna dikkat çekiyor. Ria Novosti siyaset uzmanı Dmitri Kosırev, “Suriye, Türkiye ve Rusya’yı birbirine düşürmedi” başlıklı yazında ilginç tespitte bulunuyor: “Burada kiminle ortaklığa gidilebilir? Müslüman ‘büyük Ortadoğu’da hangi rejim Rusya’ya daha yakın? İran mı Suriye mi? Görünen o ki, Türkiye’den daha iyisi yok.”
Today’s Zaman’a Erdoğan’ın Moskova ziyaretini değerlendiren Russia in Global Affairs dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fyodr Lukyanov, Suriye’nin Türkiye ve Rusya açısından farklı anlamlar taşıdığını söyledi. Suriye’de yaşananlar hemen komşusu olması nedeniyle Türkiye açısından çok daha önemli. Rusya daha çok uluslar arası perspektif açısından bakıyor. Erdoğan’ın Rusya’nın yaklaşımını değiştirmesinin zorluğuna dikkat çeken Lukyanov şu tespitlerde bulundu: “Bence görüşmelerde taraflar görüşlerini net ortaya koydu. Evet görüşlerimiz farklı. Bununla birlikte Rusya ve Türkiye ilişkileri bu farklılıktan hiçbir şekilde etkilenmeyecek. Suriye meselesi çözüldüğü anda, Rusya ve Türkiye ilişkilerinde bu ülkenin hiçbir önemi kalmayacak. Çünkü Rusya’nın Türkiye ile çok önemli gündemleri var. Her iki ülke bu konulara çok bağlı. Uzun vadede Suriye, hiçbir şekilde Türkiye Rusya ilişkilerini etkilemez.”
rusyada şirket kurmak