Türk dünyası açılımı!

| Abdülhamit Bilici

Nahçıvan- Büyükelçi Bagdad Amreyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in özel talebi üzerine bir yıl önce Ankara'ya geldiğinde kendisiyle ilk röportajı biz yapmıştık. Türkiye'ye gelişinin ikinci ya da üçüncü günüydü. Daha kolilerini bile açmamıştı.

Çok çalışkan, çok sıcak ve girişken biriydi. 7 yıl tatil yapmadan çalışmıştı. 3 dil biliyordu. Kısa sürede hem siyaset hem iş dünyasından çok güzel dostluklar kurdu. Aynı zamanda eski bir futbolcuydu. Birkaç ay içinde Hakan Şükür ve Bülent Uygun'la öyle samimiyet geliştirdi ki, Florya'da yaptığı halı saha maçlarına bizleri davet etmeye başladı.

Bu sıra dışı diplomata, Türk dünyasının en vizyoner liderlerinden biri olan Nazarbayev tarafından özel bir görev verilmişti: Türkiye ile ilişkileri mevcudun çok ötesine taşımak ve Türk cumhuriyetleri arasındaki işbirliğini güçlendirecek bir mekanizma kurmak.

Klasik diplomatik sınırları zorlayan röportaja attığımız başlık hala hatırımda: Türk dünyasını, Kazakistan ve Türkiye birlikte ayağa kaldıracak.

En son birkaç hafta önce görüştüğümüzde hedefe çok yaklaştığını heyecanla anlatmıştı. Türk devletleri arasında ASEAN, Arap Ligi, AB, Körfez İşbirliği Konseyi gibi daimi bir örgütün kurulmasını sağlayacak anlaşma taslağının hazır olduğunu müjdeledi. Teknik düzeyde görüşmeler yapılarak metne son şekli verilecekti. Örgütün daimi bir sekretaryası olacaktı. Şimdiye kadar 8-9 kez düzensiz aralıklarla bir araya gelen ve somut neticeler elde etmekte zorlanan Türk Dili Konuşan Ülkeleri Zirveleri ete kemiğe bürünecekti. Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan'da sorun yoktu. Türkmenistan'ı ikna için her düzeyde ikna çabaları sürüyordu. Özbekistan için de gayret vardı ama umutlar daha zayıftı.

Dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kullandığı ANA uçağıyla bir yıldır süren bu hummalı çalışmanın somutlaşan neticesini gözlerimizle görmek için Nahçıvan'a geldik.

Son ve kesinleşen detayları, 1 saat 35 dakikalık yolculuğumuz sırasında, bu netice için en fazla ter döken isimlerden biri olan Cumhurbaşkanı Gül'den dinledik. Bu süreci dinleyenler arasında, Türk dünyasında işbirliği idealine genç yaştan beri kafa yormuş Hasan Celal Güzel ve Taha Akyol gibi isimlerin olması başka bir anlam taşıyordu.

Cumhurbaşkanı, sürecin geçmişini özetlerken, 1992'de ilk kez rahmetli Özal'ın Ankara'da bir araya getirdiği Türk dünyası liderlerinin, Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi adı altında 2001'e kadar 2 yıl arayla toplandığını, ancak bu yıldan sonra toplantıların 2006'ya kadar aksadığını hatırlattı. Nahçıvan'da atılacak imzalarla, bu yapının bir konseye dönüşeceğini ve kurumsal hale geleceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Nazarbayev'in katkısının altını çizdi. Toplantıya ev sahipliği yapan Aliyev'in kritik rolüne değindi.

Türk dili konuşan 300 milyon insanın çatı örgütü olacak konseyin, İstanbul'da daimi bir sekretaryası olacaktı. Devlet başkanları ve dışişleri bakanları düzenli olarak bir araya gelecekti. Her üye ülkeden saygın bir ismin katılacağı 'Aksakallar Komitesi' oluşturulacaktı. Ayrıca konseyin parlamentoları bir araya getiren siyasi kanadı olacaktı.

Cumhurbaşkanı Gül, tarafsızlık siyaseti gereği girişime biraz mesafeli yaklaşan Türkmenistan'ı ikna için bu ülkeye 3 kez gittiğini söyledi. En son Antalya'daki görüşmenin ana gündeminin de bu konu olduğunu öğrendik. Bu görüşme neticesinde, Türkmenistan'ın Nahçıvan'a en azından başkan yardımcısı düzeyinde katılması sağlandı.

Gül, Özbekistan'ın da katılımını sağlamaya büyük önem veriyor. Şimdiye kadar bu sağlanmasa da umutsuz değil. Özbekistan için "Türk dünyasının en önemli ülkesi. Türk-İslam kültürünün en önemli unsurları bu ülkede. Nüfus bakımından ağırlığı var. Bu ülkenin olmayışı eksiklik." diyor ve ikili ilişkilere çok önem verdiğini, Devlet Başkanı İslam Kerimov'la sürekli mesajlaştıklarını ifade ediyor. Bu tarihi adım, son dönemde Avrupa'ya, Ortadoğu'ya, Afrika'ya, Rusya'ya doğru önemli açılımlar yapan Türkiye'nin Türk dünyasını da unutmadığı anlamına geliyor. Ümit ederiz, Özbekistan da kısa zaman için de işbirliğine katılır ve Konsey'in, üzerinde giderek daha yoğun bir rekabetin yaşanacağı Türk dünyasına olumlu katkıları olur.