AB'nin doğalgazda Türkiye şansı

| Ahmet Erkan Kideyş

Enerjinin güvenli bir şekilde temini, her ülkenin önceliklerindendir. Enerji, onu ihraç ve ithal eden ülkeler arasında ticari bir alışverişin ötesinde birbirlerinin politikasını yönlerdirmeye varan stratejik ve karmaşık ilişkiler oluşturur.

Enerji açısından ağırlıklı olarak tek kaynağa bağlı ülkelerin ne enerji güvenliği ne de bağımsız bir dış politikası söz konusu olabilir. Bu nedenle diğer ülkeler gibi Avrupa Birliği (AB) de enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışmaktadır.

2007'de AB, 505 milyar metreküp doğalgaz tüketmiş olup (1), bunun % 62'sini ithal etmiştir. AB'nin tüm gaz tüketiminin % 23'ü Rusya'dan yapılmış, bu ülkeyi % 18'lik bir pay ile Norveç ve % 10'luk bir pay ile Cezayir takip etmiştir. Rusya'nın son yıllarda Orta Asya ülkeleri ile yaptığı gaz anlaşmaları neticesinde, 2030 yılında bu ülkenin AB'nin gaz ithalatında daha da yüksek bir paya sahip olacağı öngörülmektedir.

Halihazırda AB'nin, Rusya'dan yıllık 116 milyar metreküplük (günlük 32 milyon metreküp) bir ithalatı söz konusudur. Sağlanan gazın % 80'i Ukrayna üzerinden AB ülkelerine ulaşmaktadır. Kalan % 20'lik kısım ise Belarus ve Polonya üzerinden Almanya'ya gitmektedir (2).

AVRUPA TEK BİR ÜLKEYE BAĞIMLI OLMAK İSTEMİYOR

Ancak Rusya ile Ukrayna arasında son yıllarda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle bu gazın AB'ye taşınmasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Gazın transit taşıma ücreti nedeniyle ortaya çıkan sorun ilk kez 2005 yılının Mart ayında gündeme gelmiş olup, akabinde devam eden anlaşmazlıklar neticesinde Rusya, soğukların hüküm sürdüğü Ocak 2006'da Ukrayna üzerinden AB'ye giden gazı kesmiştir. 4 günlük bu ilk kesinti, Rusya gazına bağlı olan ülkelerde gaz güvenliğinde endişelerin başlamasına neden olmuştur.

2007 yılının Ekim ve 2008 yılının Mart aylarında Rusya ve Ukrayna arasında gaz nedeniyle yaşanan sorunlar tekrar belirginleşmiş ve en son 2009 yılı Ocak ayında, Rusya, Ukrayna üzerinden AB'ye giden gazı iki hafta kadar kesmiştir. Bunun neticesinde bilhassa hem AB ülkelerinden Bulgaristan ve Slovakya'da, hem de Moldova ve Ukrayna'daki milyonlarca insan yine kış ortasında dondurucu soğuklarda çaresiz kalakalmıştır. Böyle kesintilerin olması, gaz tedarikçisi olarak tek bir ülkeye bağımlı olmanın dezavantajını tartışmaya mahal bırakmayacak ölçüde ortaya koyması açısından çok önemlidir.

Bu bağlamda enerji geçiş yolu olarak Türkiye'nin coğrafi konumu AB için son derece önemlidir. Bakü'den başlayarak Türkiye üzerinden Avusturya'ya kadar uzanacak olan Nabucco projesi, 2002 yılında BOTAŞ tarafından başlatılmıştır. Türkiye ile beraber, boru hattının ortakları arasında eşit hisse ile Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya ve Almanya bulunmaktadır. Nabucco, AB'nin enerji arz çeşitliliğine katkı sağlaması gibi önemli bir avantaja ve dolayısıyla AB Komisyonu'nun desteğine sahip olup, bu nedenle, fizibilite ve mühendislik çalışmalarında AB fonları da kullanılmaktadır. İlk hesaplara göre Nabucco hattının toplam maliyeti 4,6 milyar Euro'dur. Nabucco projesinde her ne kadar gaz kaynaklarının yeterliliği konusunda bir belirsizlik olsa da 2020 yılı itibarıyla 31 milyar metreküp doğalgaz taşıyacağı öngörülmektedir. Nabucco'nun gelecekte Erzurum'da Türkiye-İran Doğalgaz Hattı ile birleşerek, İran gazını da AB'ye taşıması mümkün olabilir. Hatta Irak gazı ve de Suriye üzerinden yapımı düşünülen boru hattıyla Mısır gazının da bu hatta bağlanması ihtimalleri mevcuttur.

Öte yandan Ukrayna ile yaşanan kronik sorunlar neticesinde Rusya, bu ülkeyi by-pass edecek gaz boru hattı projelerini geliştirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Kuzey Avrupa'da Baltık Denizi'nin altından döşenecek Kuzey Akım ve Karadeniz'in altından döşenecek Güney Akım projelerini tamamlama çabalarını hızlandırmıştır. Bazı kaynaklar Güney Akım projesinin tamamen Nabucco projesini baltalamaya yönelik olduğunu öne sürmektedirler. Rusya'nın Nabucco'ya gaz sağlayacağı bilinen Hazar ülkelerinin ürettiği gazı satın alma çabaları bu iddiayı destekler niteliktedir.

Güney Akım doğalgaz boru hattı projesi 23 Haziran 2007'de İtalyan ENI şirketi ile Rus Gazprom şirketinin Roma'da imzaladıkları bir ortak anlayış belgesi ile açıklanmış ve en son 15 Mayıs 2009'da Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, hattın yapımı için Rusya'nın Karadeniz'deki Soçi kentinde bir anlaşma imzalamışlardır. Anlaşma, Rusya'nın Karadeniz'deki Dzhubga kentinden Bulgaristan'ın Varna kentine doğru denizin altından uzanacak 900 km'lik bir boru hattının inşasını öngörmektedir.

Ancak Güney Akım projesindeki en önemli problemlerden biri boru hattının hangi ülkelerin denizdeki münsahır ekonomik bölgesinden (MEB veya Exclusive Economic Zone-EEZ) geçeceğiyle, yani güzergâhı ile ilgilidir.

MEB kavramı, 10 Aralık 1982'de kabul edilen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS)'ne göre, kıyı devletine kıyıdan başlayarak açık denize doğru en fazla 200 mil kadar uzanan bölgedeki deniz yatağı üzerinde veya altında bazı egemenlik haklarının tanınmasını sağlarken diğer ülkelerin bu bölgedeki hak ve serbestliklerini de içeren bir uluslararası hukuk kavramıdır. UNCLOS sözleşmesinin 5. kısmı MEB ile ilgili olup, buna göre, kıyı devletinin MEB üzerinde hem çeşitli hakları, hem de çevre korumasına yönelik yükümlülükleri vardır. Münhasır ekonomik bölgesini ilan eden devlet, bu bölgede deniz yatağında ve deniz yatağı altında bulunan canlı ya da cansız doğal kaynakların aranması, işletilmesi, korunması ve yönetimi konusunda haklar elde eder. Ayrıca bu bölgede kıyı devletinin yapay adalar, tesisler ve yapılar kurma ve kullanma, bölgesel araştırmalar yapma, deniz çevresini koruma ve gözetme, gümrük, maliye, sağlık ve göçle ilgili düzenlemeler yapma hakkı vardır. Bunun yanında bütün devletler açık denizlerde olduğu gibi Münhasır ekonomik bölgelerde de ulaştırma ve haberleşme gibi amaçlarla kullanım hakkına sahiptirler.

NABUCCO'NUN BÜYÜK AVANTAJI

Birleşmiş Milletler'e üye olan devletlerden sadece 20 kadarı UNCLOS anlaşmasını imzalamamış olup, Yunanistan'la Ege Denizi'nde var olan ihtilafı nedeniyle, Türkiye, bu anlaşmayı imzalamayan nadir ülkeler arasındadır. Türkiye hariç, tüm Karadeniz sahil ülkeleri de bu anlaşmayı imzalamışlardır.

Bununla beraber Türkiye, 5 Aralık 1986'da Bakanlar Kurulu kararıyla Karadeniz'de münhasır ekonomik bölgesini ilan etmiştir. Türkiye bir taraftan da denizden sınırlarının olduğu (yani Romanya hariç) tüm Karadeniz ülkeleri ile, münhasır ekonomik bölgesinin sınırlarını belirleyen ikili anlaşmalarını da yapmıştır.

Ancak Türkiye'nin denizel komşuları ile MEB sınırları belirli olmasına rağmen, diğer ülkelerin kendi aralarındaki, yani daha spesifik söylemek gerekirse, Bulgaristan ile Romanya, Rusya ile Ukrayna ve Rusya ile Gürcistan arasındaki MEB sınırları henüz belirlenmemiştir. Bu nedenle bu sınırlar ilişikteki şekilde soru işareti ile gösterilmektedir.

Bulgaristan ve Rusya arasında imzalanan anlaşmalara göre Güney Akım doğalgaz boru hattı, Rusya'nın Novorossisk yakınlarındaki Dzhubga kenti ile Bulgaristan'ın Varna kenti arasında olacaktır. Ancak hâlâ bu hattın güzergâhı belli değildir. Şekilde görüleceği gibi bu hattın geçiş yolu olarak iki seçenek halihazırda masadadır.

Bu seçeneklerden birincisinde hattın Ukrayna'nın MEB alanından geçmesi söz konusu ise de Ukrayna'nın böyle bir hattın kendisini by-pass edecek şekilde geçişine izin vermesi beklenemez. Her ne kadar, Ukrayna'nın 26 Temmuz 1999 tarihinde kabul etmiş olduğu UNCLOS sözleşmesi diğer ülkelerin Ukrayna'nın MEB'inde deniz altından boru hattı geçirmelerine imkân sağlar görünmekte ise de, bu anlaşmanın diğer bazı maddeleri kıyı ülkesi olarak Ukrayna'ya hâlâ söz hakkı tanıyabilir. Örneğin 58'inci maddenin 3 No'lu paragrafı, bu tip projelerde kıyı ülkesinin kanunlarının da göz önünde bulundurulmasını ifade etmektedir. Yani sonuçta Ukrayna'nın bu hususu bir problem olarak görüp sorunun ikili ya da uluslararası bir ortamda çözülmesi gerektiğini iddia etmesi söz konusu olabilir.

Rusya ile Bulgaristan arasındaki Güney Akım doğalgaz boru hattı için diğer güzergâh Ukrayna'nın MEB'ine hiç uğramadan Türkiye'nin MEB'ini kat ederek Bulgaristan'a gitmesi olabilir. Ancak, Türkiye'nin UNCLOS anlaşmasını imzalamamış olmasından dolayı, kendi MEB'inde üçüncü ülkelerin boru hattına izin verme zorunluluğu yoktur. Türkiye'nin ilan etmiş olduğu ve diğer Karadeniz ülkeleri tarafından da tanınan Türk MEB'inden herhangi bir boru hattı geçirme izni tamamıyla Türkiye'ye aittir.

Güney Akım projesindeki bu hukuki sorun, taşınacak doğalgaz konusunda Türkiye'ye önemli bir koz sağlamakta ve dolayısıyla Nabucco projesini daha da avantajlı bir duruma getirmektedir. İlgili AB ülkeleri ve AB Komisyonu'nun 13 Temmuz'da Ankara'da imzalanacak Nabucco anlaşmasına en yüksek seviyede katılmaları öncesi, bu projede hâlâ Türkiye'nin ayrıca istediği % 15'lik payı alma olasılığı son derece yüksektir.

Kaynaklar

  1. www.eurogas.org/uploaded/08P141 - Press release on Evolution of Gas Consumption 2007.pdf
  2. www.oxfordprospect.co.uk/GasOpec.htm

 

ZAMAN