İş Bankası Genel Müdürü Bali: Batı krizleri kendine yakıştıramıyor
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Rus-Türk İşadamları Birliği’nin (RTİB) düzenlediği “Zirve Sohbetleri'nde” yaptığı konuşmada batılı ülkelerin krizleri kendilerine yakıştıramadığını, bu yüzden sorunla yüzleşip, kesin çözümler bulmada zorlandığını söyledi. Bali’ye göre gelecekten borç alan ülkeler, refahtan vazgeçmedikleri sürece ekonomik durgunluk sürecinden çıkmakta zorlanacak.
ABD’nin borç ve bütçe sorunları ve büyüme üzerinde baskılar nedeniyle güven endeksinde ilerleme sağlayamadığını, Avrupa Birliği’nde tüm ekonomik kriterlerin ihlal edildiğini ve yüzde 90 borç stoku ile tam bir facianın yaşandığını kaydeden Bali, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinin zor koşullar altında olduğunu ifade etti.
Batı asprin çözümler üretiyor
Dünyanın gelişmekte olan ülkelerinin 2008 krizi sonrası hızlı bir gelişme refleksi verdiğini, şimdilerde yavaşlama sürecinde olsa da hala ciddi büyüme rakamlarının olduğunu vurgulayan İş Bankası Genel Müdürü, “Batılı ülkelerde köpüğü bol büyüme dönemlerine dönme özlemi var. Genişletilmiş para politikaları ile finansal krizin aşılacağı beklentileri oluşturuluyor. Bol likidite fiyatlarda beklenmeyen etki oluşturuyor. Jeopolitik sorunlar enerji fiyatlarını yukarıda tutuyor. Birbiri içine geçmiş problemlerin yönetimi söz konusu. Hazineler hane risklerini satın alarak problem yer değiştiriyor. Ülke riskleri test ediliyor. Ülke iflasları üçüncü ülkeleri de tetikler mi endişesi var. Genişletici para politikaları ile asprin çözümler üretiliyor. Hakiki sorunla gerçekçi bir tarzda yüzleşilmiyor.” tespitinde bulundu.
Batı refahla vedalaşmalı
“Ödeyemeyeceğiniz derecede borçlu hale geldiyseniz, size getirisi olmayan aktiflerle vedalaşmak zorundasınız” uyarısında bulunan Bali, “Refahınızla vedalaşın, satın. Bu artık sizin değil. Borç gelecekten ödünç alınmış bir refah. Borç verenler de aynı problemin içinde. Buna rağmen, batıda henüz refah düzeyinde bir düşüş yok. Türkiye 2001’de bunu sonuna kadar yaşadı. Bedel ödedi. Aileler aynı arabaları kullandı. Ebeveynlerin evine taşınıldı. İnsanlar temel ihtiyaçlarını en ucuz karşılamanın yollarını aradı. Ancak, Avrupa’da problemin yoğunlaştığı ülkelerde henüz bu algı yok. Halk ve yöneticiler bu sorunu kendilerine yakıştıramıyor. Krizlerin daha çok bizim gibi ülkelere ait olduğunu düşünüyorlar.” eleştirisi getirdi.
Yunanistan’ın 2020 hedefi borçlarını yüzde 120’ye çekmek
Avrupa’da borç krizinin ulaştığı düzeyi Yunanistan’ın gayri safi milli hasılasının yüzde 160’ı düzeyinde borçlandığı ve bunu 2020’ye kadar yüzde 120’ye çekmeyi hedeflediği ve hükümetin toplumu buna ikna edemediği örneğini vererek anlatan Bali, “Türkiye’nin borç düzeyi yüzde 40’lara kadar geriledi. Rusya’nın borç düzeyi yüzde 30’larda. Devlet kurumları açısından yüzde 8’i ancak buluyor. Rusya petrol dışı açığı tolere edebilecek bir seviyede tutuyor. Türkiye’de son 10 yılda disiplinli bir mali yapı var. Rusya’nın yüzde 4’lerde, Türkiye’nin de yüzde 5-5,5 aralığında büyüme performansı var. Genç nüfusumuz var. Bu büyüme rakamlarını daha aşağı çekme lüksümüz yok.” dedi. Bali, Avrupa’nın büyümenin önündeki kısıtlamaları kaldırabilecek bir politikası, ciddi bir reçetesi olmadığını söyledi.
Cari açık için, net ihraç ürünleri geliştirmeli
Büyüme performansı, enflasyon rakamları, bütçe disiplini ve dış ticaret açısından Rusya ve Türkiye’nin benzer ekonomik modeller ortaya koyduğunu hatırlatan Bali, cari açık bakımından Türkiye’nin sorunu olduğunu kaydetti. Artan ihracatın ithalatı da tetiklediğini ve ihraç ürünlerinde ithalatın payının yüksek olduğunu ifade eden Bali, “Bir puan büyüme enerji faturalarını yükseltiyor. Büyüme hızını aşağı çekince cari açık azalıyor. Bunun için net ihraç edilen ürünleri geliştirmeliyiz. İthal edilen ürünler üzerinde yeniden düşünmeliyiz. Türkiye’de bu dinamik var. Avrupa Birliği ülkelerinin ihracattaki payı 2007’den bu yana yüzde 57-58’den yüzde 40’ların altına indi. Ortadoğu ve bölge ülkelerinin payı, yüzde 18’lerden yüzde 35’lere çekildi. Hangi ülke bu kadar kısa bir sürede bu kadar büyük bir pazar mobilizasyonu gerçekleştirebilir. Çeşitlenen dış politika yaklaşımları, bürokratların ekonomi ile ilgili sorumluluklar almaya başlaması iş dünyasının önünü açıyor.” dedi.
Siyasetin ekonomilerin oluşturduğu işbirlikleri üzerinde gelişmesi gerektiğine işaret eden Türk Bankacı, “İki ülke arasında hızla artan bir ticaret hacmi var. İki ülke arasında siyaseti güvenli kılan iş dünyasının çabalarının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Coğrafyamızda kağıtlar bir kez daha karılıyor. Rusya ve Türkiye ilişkileri çok daha iyi noktalara ulaşabilir. Rusya dünyanın 6. büyük ekonomisi. Görünenle derinlik arasında ilişki olağanüstü farklı. Peşinde olmamız gereken konu, şeffaflaşma, kurumsallaşma ve hukuk kuralları olmalı.” şeklinde konuştu.
Anayasa ve mülkiyet hakları
Rusya ve Türkiye açısından hukuki alt yapının sağlamlaştırılmasının, mülkiyet haklarının garanti altına alınmasının önemine değinen Bali, “Ülkemizde yeni anayasa yapılması ile ilgili çalışmalar sürüyor. Anayasa devletle toplum arasında bir akit. Başkanlık ya da yarı başkanlık tartışıyoruz. Gücün kimde olacağını tartışıyoruz. Bunun ötesinde vtandaşla devlet arasında eşit durum ve vatandaşlar arasında adil bir yapının nasıl kurgulanacağını ele alınmalı. Hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın mesafe alması gereken alan bu.” dedi.
İş Bankası’nın bölge ülkelerine yönelik çalışmaları ile ilgili de bilgi veren Bali, Türk müteşebbislerin bulunduğu her piyasada İş Bankası’nın da olmayı hedeflediğini kaydetti.
RTİB Başkanı Naki Karaaslan da toplantıda yaptığı konuşmada, Türk iş dünyasının Rusya’da büyümesinin en sağlıklı finansmanının yine Türk sermayesi ile olacağını, Rus bankaların verdiği maliyet ve uzun vadeli fonları, Türk bankalarından da beklediklerini söyledi.