Rusya krizi Türkiye'yi nasıl etkiler?
Rusya’nın bugün yaşadığı ekonomik sorunların iki önemli kilometre taşı var: Batı ile bozulan ilişkiler ve petrol fiyatlarının hızla düşmesi. Ukrayna karışıklığı sonrasında, Rusya’nın Batı ile yaşadığı sorunlar, arka arkaya gelen ambargolar ve tepkileri takip eden petrol fiyatlarındaki aşağı doğru iniş, komşu ülkede tüm dengeleri altüst etmeye başladı.
Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağı ülkelerin başında gelen Rusya’da, ekonominin kriz sinyalleri vermesi, doğal olarak bizleri de etkileyecektir. Ancak hangi boyutta tesir edeceği, kriz tecrübesi olan Türkiye’nin yakın irtibatta olduğu ülkelerle ilişkilerinde bu tecrübesini kullanmasına bağlı. Hatta bazı şirketlerimizin Avrupa’nın kriz yaşadığı süreçte buralarda yeni fabrikalar, markalar aldıklarını, pazarda daha etkin hale gelen şirketlerimizin de olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla ilişkilerimizin iyi olduğu ülkelerde kriz tecrübemizi iyi kullanırsak, hem iki ülke münasebetlerine katkı sağlanmış olur, hem de başkalarının kriz sebebiyle bıraktığı boşluğu, ekonomik verimliliğe çevirerek ve geleceğe de güvenle bakacak şekilde doldurabiliriz.
Evet, bugünlerde Rusya’da ekonomik krizi konuşuyoruz, bu şekilde yorum yapıyoruz, ama fazla değil, yaklaşık bir ay önce farklı düşünce âlemindeydik; “Batılı ülkelerin (ABD ve AB) Rusya’ya ambargo uygulamasıyla, iki blok arasında bozulan ilişkiler sebebiyle Ruslar Türkiye’ye yönelecek, ihracatta ürün çeşitliliğimize yenileri eklenecek, rakamsal büyüklük artacak ve kârlı çıkacağız.”
Gün geçtikçe farklı bir boyut kazanan Rusya’daki ekonomik krizin genel bir fotoğrafını çekerek işe koyulmak gerekiyor. Rusya’yı yakından bilen, aynı zamanda enerji sahasındaki bilgi ve birikimine güvendiğim Dr. Volkan Özdemir benim için bir Rusya fotoğrafı çekti. Beraber göz atalım:
“Rusya’nın borç durumu:
Toplam dış borç; 678 milyar dolar.
Kamu borcu; 48 milyar dolar.
Bankaların borcu; 192 milyar dolar.
Diğer şirket borçları (çoğu devlet enerji şirketleri); 422 milyar dolar.
Kısa vadede (2015 sonuna kadar) sadece şirketlerin kapatması gereken borç tutarı; 109 milyar dolar. Buna karşın Rusya’nın toplam döviz rezervi yıl sonu itibarıyla; 400 milyar dolar.
Geçen hafta Rusya Merkez Bankası rubledeki düşüşü önlemek için politika faizini 6.5 puan artırarak % 17’ye çekti. Sabah saatlerinde değer kazanan ruble, Merkez Bankası’nın aynı gün 700 milyar ruble basması ve Rosneft’in yine aynı gün piyasadan 625 milyar ruble kredi çekmesinden ötürü tekrar sert bir düşüşe geçti. Finansal spekülasyon da eklenince ruble 1-2 saat içerisinde dolar karşısında 60’tan 80’e fırladı. Bu durumdan Rosneft sorumlu tutuldu ve ertesi gün Merkez Bankası sert müdahaleyle rubleye tekrar değer kazandırıp 60’ın altına taşıdı. Fakat, durumun rezerv kullanımıyla sürdürülemeyeceği anlaşılınca Rusya hükümeti yeni bir düzenlemeyle devlet şirketlerine 2015’in ilk çeyreğinde aktiflerini rubleye çevirme zorunluluğu getirdi.
Ancak bütün bu önlemlere karşın 2015’te kriz kaçınılmaz görünüyor ve daralma tahminleri % 3-5 arasında yapılıyor. Yaptırımların Türkiye’ye yarayacağını düşünenler erken sevinmişlerdi zira satın alma gücü düşen Rus’un dışarıdan gelen mallara talebi de çökerken, Türkiye’nin bırakın ihracat artırımını mevcut 7 milyar dolarlık ihracatını koruması da imkânsız görünüyor. Turizmdeki kayıplar da cabası. Geçmiş olsun.”
Ben Volkan Özdemir’in son bölümde yer alan görüşlerini pozitife çevirme şansımız olduğunu düşünüyorum. Sektör olarak bazı alanlarda inişler olabilir, fakat biz çıkış yapabileceğimiz noktalara odaklanmalıyız. Zira kriz yaşayan her ülkeyle birlikte krize girmemiz gerekmiyor. Ortaya ciddi imkânlar çıkıyor, bunu iyi değerlendirmeliyiz.