Rusya'daki Türkler: Gitmek mi zor kalmak mı?
Biri, “Buraya bir bağlılığım var. Kopamıyorum” diyor; diğeri “Havaalanındayım, İstanbul’a uçuyorum, gayet mutluyum” diyor.
Rusya’dan konuştuğum iki Türkiye vatandaşı geleceklerini şekillendirecek kararlarını almış, bu yönde adım atmaya başlamışlar. Buna zorlayan ise Rus- Türk ilişkilerinin geldiği yeni aşama. Yaptırımlar, karşılıklı açıklamalar, diplomasi... 24 Kasım Salı günü Türkiye’nin Suriye sınırında Rus uçağını düşürmesinin ardından yaşanan çekişmeli ve gergin günler sadece dünya siyasetini değil on binlerce insanı yakından ilgilendiriyor. Ortaya çıkan tablo sadece Türkiye’den gidecek domatesten, meyveden ve Rusya’daki inşaat sektöründen çok ötede bir değişim yaratıyor. Zira yaptırımların sadece ekonomik olduğunu söylemek zor. Bundan sonra hiçbir şirket Türkiye vatandaşlarını işe alamayacak ve halihazırda Rusya’da çalışanlar da çalışma izinleri dolduğunda ülkeden ayrılmak zorunda kalacaklar.
"Her şeyimi toplayıp Türkiye'ye döneceğim"
Rusya’da yaşayan 86 bin Türk vatandaşının bir kısmı belirsizlikler ve yeni yaptırımların yarattığı ortamda Rusya’dan ayrılmayı seçiyor kimi ise kalmayı. Rusya’da kalan ve buradan ayrılmayı seçen, ikisi de Moskova’da yaşayan iki Türkiye vatandaşı kararlarını, beklentilerini, kaygılarını BBC Türkçe’ye anlattı.
İlki dönmeye karar veren Oğuz. Soyadını vermek istemeyen 36 yaşındaki iş danışmanı, bundan sekiz yıl önce gitmiş Rusya’ya. 'Nasılsınız' soruma neşeli bir sesle yanıt veriyor: "Havaalanındayım, İstanbul’a uçuyorum, gayet mutluyum." Sonra devam ediyor: "Bir hafta içinde üç şehre gideceğim iş görüşmeleri için. Anlaşırsam, her şeyi toplayıp Türkiye’ye döneceğim." "Artık Rusya’da çalışmanın bir anlamı yok" Bu henüz kesin dönüş yolculuğu değil. Bir hafta içinde farklı şehirlerde görüşmeler yapacak Oğuz. Ama şimdiden Rusya’yı geride bırakmış gibi görünüyor. Bugüne kadar Rusya’da zincir mağaza yöneticiliği, otel yöneticiliği ve iş danışmanlığı yapmış. Rusya’daki pek çok yabancı gibi o da bir yıldır ülkenin ekonomisini sarsan sorunlara dikkat çekiyor: "Krizin bitmesini sabırla bekliyorduk ki bu kez Türkiye ile kriz oldu" diyor ve ekliyor:
"Artık Rusya’da çalışmanın bir anlamı yok."
Riskleri sıralıyor bir çırpıda: "Bir arkadaşım başka bir şehirde oturma izni olmasına rağmen sınır dışı edildi. Birileri Türk firmalarına dönüp ben borcunu ödemeyeceğim diyebiliyor. Bir çok firma geldi ve bunların bir kısmı artık kapanacaklar." Eşi Rus olan Oğuz’un, özel yaşamıyla ilgili bir kaygısı yok. Eşinin Türkiye’de yaşamayı zaten istediğini söylüyor. Peki halktan gelen bir tepki var mı? Oğuz "hayır" diye yanıtlıyor ama ilk günlerde yaşadıkları tedirginliği de aktarıyor. Sorun çıkabileceğini düşündükleri mahallelerde oturan arkadaşlarını kendi evlerine davet etmişler, gerekirse işlerine gitmemelerini salık vermişler. Ancak korkulduğu türden tatsızlıklar yaşanmamış.
"Buraya bir bağlılığım var, kopamıyorum"
Peki bunca sıkıntıya, riske ve belirsizliğe rağmen kalmaya devam edecek olanlar. Onlar neden kalmak istiyor? Burak Baytar, bundan dokuz sene önce gitmiş Rusya’ya. 5 yıldır kendi işini yapıyor. Mobilya, tasarım, uygulama ve satış. Hepsini kapsayan bir ağın sahibi. Bir yandan ekonomik bir yandan siyasi kriz. Onu burada kalmaya ikna eden ne diye sorduğumda, "Buraya bir bağlılığım var. Kopamıyorum" diye yanıtlıyor. Son zamanlarda Moskova’da çok kez "veda sahnelerine" tanık olduklarını anlatıyor. "İnsanlar benim burada kalıcı olacağımı düşündükleri için eşyalarını bana bırakmaya başladılar. Çamaşır makinaları, bir sürü eşya" diyor. Peki onun kalmaya kararının nedeni ne? ''Para değil, emek'' diye yanıtlıyor: "5 yıl boyunca çok emek verdik diğer Türkler gibi. 1998’e kadar inanılmaz paraların döndüğü bir yerdi. Ama şu an paradan çok insanların emekleri var. Ben pek çok insan biliyorum gerçekten ağlayarak dönüyorlar. Bunun nedeni para kaybetmeleri değil, emeklerini geride bırakıyorlar" diyor. Peki onu neler bekliyor? Hemen Rus uçağının düşürüldüğü günden başlamış değişim aslında. Aynı gün İstanbul’dan Moskova’ya inen ilk İstanbul uçağında yeni bir yatırım için görüşecekleri iş adamları varmış. Mahsur kalmışlar bir süre havaalanında.
Domates Mısır'dan mı Türkiye'den mi?
Ofise gelip iş konuşmaya başladıklarında ise yatırımı erteleme kararı almışlar. "Hatta", diyor Baytar, "Burada bir şeyler yapmamız için gelmişlerdi ama günün sonunda, acaba ben Türkiye’ye gelsem de orada mı bir şeyler yapsak noktasına kadar gitti sohbet." Peki onun hayatında neler değişti uçak krizinden sonra? - Öncelikle, ailesiyle birlikte kiralamayı düşündükleri evi tutamamışlar. Uçak krizinden önce anlaştıkları halde krizden sonra vazgeçmiş ev sahibi. “Türklerle iş yaparlarsa başlarına bir şey gelmesinden korkuyorlar ya da Türklerin bir şekilde apar topar gitmelerinden” diyor. - Araba kullanmayı bırakmış. Çünkü belgeleri tam olsa bile bir devlet memuru ile arasında bir tatsızlık, atışma olmasından çekinmiş, toplu taşıma araçları ile işine gidip geliyor. - Ürünlerini taşıyan bir araç gümrükten geri gönderilmiş, “zarar ettik tabii” diyor. - Bir aydır sipariş alamıyor. Ama bunun nedeni Türklerle iş yapmaktan kaçınılması değil, sipariş edilen ürünlerin gümrükten geçip, teslim edileceğine dair güvensizlik. - "Bir markette gördüm. Üzerinde Mısır domatesi yazıyor. Altında Türk markası var. Sanırım hâlâ Türk meyve sebzesi satılıyor" diyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in açıkladığı son rakamlara göre Rusya'nın ambargo için sıraladığı ürünlerin toplam değerinin yansıması yıllık 764 milyon dolar. Ancak Rusya’da kalmayı tercih eden Türkiye vatandaşları için durum verilerin ve rakamların bir adım daha ötesinde gibi görünüyor: Baytar, “Uçak krizinden önceki finansal kriz, kriz değilmiş. Finansal krizi bir şekilde idare ediyorduk. Ama bundan sonra olanlar çok yıprattı. Bu gerginliği ve belirsizliği yaşamak daha zor” diyor.